"YAVŞAK" TARTIŞMASINDA YENİ BOYUT...AHMET HAKAN KİMİN YATAĞINA İŞEDİ?
Ahmet Taşgetiren ile Ahmet Hakan arasındaki "yavşak" kavgasına Vakit gazetesi yazarı Hasan Karakaya da daldı.Hem de öyle bir daldı ki...Ahmet Hakan'ın misafir olarak gittiği evde kendisine verilen yatağa işediğini yazdı...
Ahmet Hakan "Bir 12 Eylül" anısı başlıklı bir yazı yazmış ve 12 Eylül darbesinin olduğu gece yaşadıklarını anlatmıştı. Hakan o gece, şu an cami cinayeti olayı nedeniyle gündemde olan İsmailağa Cemaatinin önde gelenlerinden İhsan Efendinin evinde olduğunu yazmıştı. Hakan o tarihte 14 yaşındaymış. Ama olayın aslı hiç te Ahmet Hakan'ın anlattığı gibi değilmiş. İşte Ahmet Hakan'ın altına işemesi dahil, müthiş ayrıntılar...
Vakit Gazetesi Yazarı Hasan Karakaya Yazıyor...
Bir 12 Eylül anısı... Yatağına işeyen yazar...
Bilirsiniz ömründe bir kerecik bile olsa; yönü Kıbleye dönmüş, alnı secdeye değmiş bir Müslümanla asla uğraşmam Dahası, İslam'la savaşmayan bir kerefeyi bile kolay kolay hedef almam!...
Amma bir zamanlar "yönü kıbleli, alnı secdeli" birisi, daha sonra "seyyar kıbleli" olur, içinden çıktığı kabuğa "pis, kıllı" diyen "kestane" gibi, ekmeğini yediği "müslüman"ları aşağılamaya başlarsa, işte o zaman tutamam kendimi!...
Nice zamandır defterden silmiştim Ahmet Hakan'ı.. İtiraf edeyim, yazılarını da okumuyordum... Bundan sonra da okuyacağımı zannetmiyorum...
Oysa Kanal 7'de olduğu günlerde "Ülker'siz Çay Saati, Ahmet Hakan'sız Haber Saati düşünülemez" diye yazılar yazan bendim. Hala aynı görüşteyim... Ahmet Hakan "vücut dilini" çok iyi kullanan ender sunuculardan biridir bana göre!...Ama aynı Ahmet Hakan'ın yazı dilinde aynı başarıyı yakaladığını söyleyemem!...
Hele de "İslami camia" ile ilgili yazılarında son derece "itici" bir üslup kullanıyor ki, bunları okurken, hep "kestaneler" ve içinden çıktığı yumurtanın kabuğunu beğenmeyen civcivler gelir aklıma!...
Bu yüzden de "Ne halin varsa gör!.." deyip, kapatmıştım Ahmet Hakan defterini.
Öyle ya:
Dününü unutan bir adamının yarını olmaz!... Ayrıca, ne oldum delisi olan birinin de; yarın ne olacağı bilinmez!... Atalarımız öyle demiş ya; Ne oldum deme ne olacağım de:
Dün Müslümanlarla haşır-neşir olan bir insan, bugün solcularla faşır-foşur oluyorsa, ortada bir like, etik ve kimlik sorunu var demektir.
O halde, hakkında konuşmaya değmez!.. Doktorların bırakın ne yerse yesin dediği gibi bırakın ne yazarsa yazsın.
AHMET HAKAN BİLİR BUNLARI!
Önceki akşama kadar perhizimi bozmuş değildim. Ne zaman ki, "Ahmet Velioğlu Hoca" aradı ve Ahmet Hakanı'nın "Bir 12 Eylül anısı" başlıklı yazısını okuyup okumadığnı sordu, işte o zaman okumak zorunda kaldım!
Okudum ve gördüm ki;
Kartel gazetelerinin yürüttüğü "İsmailağa Cemaati'ne yönelik linç kampanyası"na, Ahmet Hakan da kıyısından köşesinden katılmış! Onların yaşadıkları yeri "getto" olarak, kendilerini de "Büfeci İslam Cephesi" olarak niteleyip aşağılıyor!
Oysa, o "getto"lar; özellikle Patrikhane'nin iştahını öyle bir kabartıyor ki; Ahmet Hakan'ın, bir zamanlar "günah işlemeye duyduğu özlem" bile solda sıfır kalır yanında!... O "Büfeci İslam" diye aşağıladığı, hor gördüğü camia bir dağtılsa var ya; Irak'ın işgalinden daha fazla sevinç duyar Hristiyan dünyası! Peki Ahmet Hakan bilmez mi bunları?
Bili bilmesine de; Ahh, o "solculara şirin görünme" saplantısı yok mu, işte bu havalar mahvediyor Ahmet Hakan'ı!