26 Ara 2009 12:29 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 14:01

"YAŞLANDIN ,DEĞİŞTİN AYŞE ARMAN!..SABAH PROGRAMLARINDAKİ KADINLAR GİBİ OLDUN!.." TUĞÇE TATARİ'DEN AYŞE ARMAN'A SERT SÖZLER!..

Demek istedim ki: 'Ayşe Arman bu sefer özel hayatını o kadar detaylı sunmuş ki bilmediğimiz bir tek evde çalıştırdığı dadılarının sigortalı olup olmadığı kalmış'. Ama şimdi hata yaptığımı düşünüyorum.


Nerede o 'aşmış' Ayşe Arman, nerede bu 'mazlum' kadın...

Bazen Ayşe Arman'ı anlamakta zorluk çekiyorum.
Ciddi bir zorluk...
Kariyerini, özel hayatını tüm çıplaklığıyla ortaya koymak üzerine kurmuş bir yazar, nasıl olur da özel hayatından biraz alaycı bir dille söz edildi diye bu kadar öfkelenir?
Nasıl olur da 'Özelime girme' türünden bir sitemle ortaya çıkabilir?
Tüm özel hayatını hepimize açmış ve ezberletmiş biri, nasıl olur da 'Hiç tanımadığın bir kadın hakkında nasıl böyle bir yazı yazarsın' diye sorabilir?
Ayşe Arman'ı, kocasını, kızını tanımamak, hayatlarını bilmemek mümkün mü?
O beni hiç tanımadığı halde benim için 'yılan', 'kötü kalpli' gibi sıfatları kolayca kullanırken, ben çok iyi tanıdığım halde Ayşe Arman'a bir şey diyemeyeceğim... Hiç adil değil!

Eğer bir yazar...
Erotik pozlar veriyorsa, mahrem hayatını hepimizin önüne seriyorsa, kitap çıkartıp evinin içini kamuya tamamen açıyorsa, kocasıyla öpüşürken çekilmiş fotoğraflarını, kızının aile içinde kalması gereken fotoğraflarını o kitaba basabiliyorsa...
Hiç kusura bakmasın ama en azından eleştirilere karşı biraz daha tahammüllü olması gerektiğini de bilmelidir.

Ha sen özel hayatın konusunda titizlenirsin, sergileme yapmazsın ve ben de tutup senin özel hayatınla ilgili alaycı bir yazı yazarım, o zaman 'yılan' ya da 'kötü kalpli' olabilirim belki.
Ama ben ne yazdıysam, ne sorduysam, senin yazdıklarından yola çıkarak yazdım, sordum.
Sen 'Bana pişmaniye getirdiler süt yapsın diye' cümlesini yazdın...
Ben 'Kaç tane pişmaniye yedin?' diye sordum.
Sen 'Doktor sevişemezsin dedi' diye yazdın...
Ben 'Bunun üstesinden nasıl geldin?' diye sordum.


Sen bir kitap yayınladın Ayşe Arman...
Bir gazeteci olarak tüm özel hayatını o kitaba koydun.
Ben de o kitabı aldım ve okudum.
Senin o kitabı yazma hakkın kadar benim de o kitabı gülünç bulma hakkım var.
Hadi bunları geçtim...
Peki ya 'mazlum edebiyatı' yapmana ne demeli?
'Bu kötü kalpli kız aslında beni değil, anneleri vurmak istiyor. Onun derdi hepimizle! Hadi ayaklanın' tadındaki feveranlarına ne demeli? Hiç yakışıyor mu?
Hadi bunu da geçtim...
'Sen bana seks manyağı dedin' ne demek?
Ben neden bilmiyorum sana seks manyağı dediğimi?
Seks yazan sensin... Kitabın çoğunluğu seks üzerine olduğu için içinden seçtiğim sorular da ağırlıklı olarak o konudan çıktı. Ne yapabilirim?
Elimdeki malzeme ne verdiyse ben onu kullandım.
Hadi bunu da geçtim.
Tüm 'lohusalarla dalga geçiyor' ne demek?
Neden tüm hamileler ve lohusalarla dalga geçeyim ki?
Onların hayatını nereden bilebilirim ki?
Ama seninkini biliyorum... Tahmin et bakalım, nereden biliyorum.


Ben o yazıyı neden yazdım biliyor musun Ayşe Arman?
Seninle ve kitabınla birazcık dalga geçmek için.
Demek istedim ki:
'Ayşe Arman bu sefer özel hayatını o kadar detaylı sunmuş ki bilmediğimiz bir tek evde çalıştırdığı dadılarının sigortalı olup olmadığı kalmış'.
Ama şimdi hata yaptığımı düşünüyorum.
Çünkü ben sandım ki...
Gazete sütunlarından seks hayatını yazacak kadar aşmış, aykırı, özgür, özel hayatını saklamayacak kadar cesur, sınır tanımaz bir yazar, birazcık alaycılığı hoşgörür, bununla eğlenmeyi bilir.
Ama yanılmışım.
Sundukların onaylanmadığında, birinin alaycılığına takıldığında nasıl da canavarlaştığını gördüm.
'Evet, ben seks manyağıyım' diyerek kontrolsüz öfke krizine girmek yerine, sorduğum sorulara güler ve stiline uygun uçuk yanıtlar verirsin sanmıştım.
Oysa sen sabah programları kadınlarından aşina olduğumuz bir tat ve üslupla çıktın karşıma.
Ya yıllardır bizi kandırdın, 'aşmış kadın'ı oynadın ya da yaşlandıkça değiştin ve bu değişimi gizledin...

Tuğçe Tatari/AKŞAM