YAŞASIN REYTİNG!..MANŞETLERDE ŞEHİTLER `OUT´, BARIŞ AKARSU `İN´... BU YAZI ÇOK TARTIŞILACAK!..
Garibanın oğlu bu vatan için şehit düşmüş kime ne?...Nasıl olsa onlardan çok fazla var bu ülkede...Fakirin fukaranın reytingi olur mu hiç?...Olmaz...Ya size ne demeli sevgili okuyucularım,ya size?
Geçtiğimiz haftalarda medya koridorlarındaki `ana başlık´ Mehmet Ali Birand´ın televizyon haber yöneticilerine ""Şehit sayısı 5 askerin altında olursa, şehit haberlerini ilk sıralardan görmeyelim" şeklinde yaptığı tavsiye (!) yankı buldu. Bir haftadır ise müzisyen Barış Akarsu´nun trafik kazasının ardından ölümle mücadelesi ve ardından cenazesiyle ilgili haberler gazetelerin manşetlerinde, televizyonların ana haber bültenlerinde ilk sıradaydı. Takvim´in `genç kalemi´ Sinan Akyüz iki gerçek arasındaki çapraşıklığı bugün kaleme aldı. Şehit haberleri `out´, Barış Akarsu `in´ ... Akyüz, akıl tutulması yaşayan medyaya da sordu "Kazada ölen diğer iki kişinin adını hatırlıyor musunuz?"
İşte Sinan Akyüz´ün bugün çok konuşulacak olan yazısı...
Medyatik ölüm!
Bugün "Allah kahretsin!" demek geliyor içimden.
Bu ülkede her şey kontrolden çıkmış.
Medya çıldırmış.
Okuyucu çıldırmış.
İzleyici çıldırmış.
Peki neden?
Çünkü her şey "medyatik yaşam" olmuş.
Ekran arkasındakiler "tu kaka".
Ekran önündekiler ise "kahraman".
Dini inançlarımız ise bize şunu emreder:
"Ölünün arkasından konuşulmaz."
İmam, musalla taşının başında toplanmış cemaate sorar:
"Merhumu nasıl bilirsiniz?"
Can alıcı bir sorudur bu.
"Merhumu tanımayız, etmeyiz" diyemeyiz.
"İyi biliriz" deriz.
Kaç gündür televizyonları izliyorum.
Toprağı bol olsun, "Barış Akarsu"yla yatıp kalktık.
Yanlış anlamayın. Ölen birisinin arkasından konuşacak değilim; ama bir durum tespiti de yapmam gerekiyor.
Kaç gündür televizyon kanalları Barış ile ilgili canlı yayın yapıp durdular. Yoldan geçeni çevirip bir-iki söz söylettiler.
Magazin programlarında rahmetli Barış Akarsu kasetleri döndürdüler.
Televizyon kanallarından altyazı geçtiler.
"Barış'ın en son görüntüleri bizde, az sonra!"
Hatta gazeteler manşet attı. "En son röportajı biz yaptık!" diye.
Anlayacağınız; ruhunu Allah'a teslim etmek üzere olan genç bir adamın üzerinden reyting yaptılar.
Oysa ki, Barış Akarsu gibi şöhreti yakalamış insanların katili, bu reytinglerdi.
Şöhretli insanların dirisi de, ölüsü de bu ülkede artık reyting.
Halbuki; o kazada iki insan daha ölmüştü. Ölen iki kadının ismi aklınızda mı?
Değil. O zaman ben hatırlatayım size!
Zeynep Koçak (24) ve Nalan Kahraman (37).
İki genç beden düşmüştü o gün toprağa.
Kimse arkalarından "Allah rahmet eylesin" bile demeden.
Çünkü şöhret sahibi değillerdi. Gözyaşlarımız sadece Barış Akarsu için sel olup aktı.
Çünkü o, televizyon ekranlarının şöhretli çocuğuydu.
Gençti, yakışıklıydı ve ölümü bu yaşta hak etmiyordu.
Artık ne demekse ölümü hak etmemek!
Diğerleri sanki hak etmişti ölümü.
Onlar da bu ülkenin insanlarıydı.
Başka trafik kazasında ölen diğer insanlar gibi. Vatanı beklerken "kör mayına" basan diğer genç fidanlar gibi.
Çatışmada şehit düşen askerlerimiz gibi.
Bunlar için yas tutuk mu? Tutmadık.
Bu insanları her gün medyanın manşetine taşıdık mı? Taşımadık.
Televizyonların haber kanalları ne yaptı?
Barış Akarsu'nun ölümle pençeleştiği hastanenin önünde bekleyen muhabirlerine bağlandı.
Durumu hakkında bilgi aktardı izleyenlere.
Sağ olsunlar! Bu sıcaklarda birkaç gündür zor bir işi becerdiler!
Vatan hizmeti yaptılar! Milletten gerçeği saklamadılar!
Ama aynı Sayın Mehmet Ali Birand daha önce ne yaptı?