‘Yaşar Kemal, kaç okulda sansürsüz okutuluyor?'
Milliyet yazarı, hayatını kaybeden usta edebiyatçı Yaşar Kemal'le ilgili bir yazı kaleme aldı.
Türkiye ve dünya edebiyatının büyük ismi Yaşar Kemal'in hayatını
kaybetmesinin ardından Milliyet gazetesi yazar Mehveş Evin,
okullarda Yaşar Kemal'in sansürsüz okutulmadığını "Eğitim
sisteminde kitaplarına, yaşantısına ne kadar yer veriliyor? Bugün
bile kaç okulda kitapları öğrencilere “sansürsüz” okutuluyor?"
sözleriyle öne sürdü.
Yaşar Kemal'in Kürt sorunundan Ermeni katliamına kadar çeşitli
sosyal sorunlara romanlarında sıklıkla atıfta bulunduğunu
hatırlatan Evin, "Medya ve siyasetteki egemen çevrelerin
temsilcileri boşuna ağıt yakmasın. Eğitim sisteminde kitaplarına,
yaşantısına ne kadar yer veriliyor? Bugün bile kaç okulda kitapları
öğrencilere “sansürsüz” okutuluyor? Din diye, vatan-millet diye
çocuklarımızın beyinlerine neler zerk ediliyor? Önce bunları
tartışalım!" dedi.
Mehveş Evin'in Milliyet'te 'Önce Yaşar Kemal’i sansürsüz okutun'
başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
'Önce Yaşar Kemal’i sansürsüz okutun'
Tam da “barış süreci”nin önemli bir aşamasının açıklandığı gün
hayata veda eden Yaşar Kemal, ağıtlarla, binler tarafından
uğurlandı... Bu kadar sevilmek, sayılmak her kula, her edebiyatçıya
nasip olmaz.
Büyük ustanın ölümü beni üzmedi. Zira 92 yaşına dek usanmadan,
bıkmadan üreten, kim bilir nice Anadolu çocuğuna okumayı, yazmayı,
düşünmeyi sevdiren...
Her daim “barış” diyen, eşitsizlikler ve fakirlik olduğu müddetçe
hiçbir şeyin düzelmeyeceğini hatırlatan bir insan olarak anılmak
kadar güzel bir şey düşünemiyorum.
Yaşar Kemal’in anısına tekrar yayımlanan söyleşilerini, kitap
alıntılarını okudukça kendime şu soruyu sordum:
Bugün taziyelerini açıklayan muktedirlerden veya ölümüne
üzülenlerin kaçı bu yüce adamın ne dediğini gerçekten kavradı?
Çağın gerisinde kaldık
“Her çağ başka bir çağdır. Uygar ülkeler yarattıkları çağlara
uymuşlardır. Biz ise dünyanın nerelere kadar gittiğini göremedik,
uygar dünyanın, çağın gerisinde kaldık. Bu, bir ulus için korkunç
bir durumdur. Ülkemiz demokrat bir ülke olsaydı uygar insanlık
içinde başımız dik yerimizi alacaktık. Halkımız demokrasiye yatkın
bir halktır. Bu kadar kışkırtmalara rağmen bir iç savaş çıkmaması
da bunu kanıtlar.”
Bu sözleri, Radikal’den Cem Erciyes’in beş yıl önce Yaşar Kemal’le
yaptığı söyleşiden alıntıladım.
“Kürt sorunu Türkiye’nin dünyadaki gücünü çürüten bir olaydır”
diyen Usta, hiçbir zaman rüzgâra göre siyasi duruşu değişen bir
yazar olmadı. Onu bu kadar kıymetli ve saygıdeğer yapan da
buydu.
Kemal, her fırsatta Kürt barışı çağrısı yaptı. Ama bu ülkenin
topraklarından sürülen, öldürülen ve malları yağmalanan Ermenileri
de unutmadı.
Mesela “Yağmurcuk Kuşu” romanında şöyle bir bölüm vardı:
“Annesi İsmail Ağa’ya şöyle öğütler: ‘Bir de senden dileğim, oğlum,
o kasabaya gidersen, o Ermenilerden kalma evleri, tarlaları kabul
etme. Sahibi kaçmış yuvada öteki kuş barınamaz. Yuva bozanın yuvası
olmaz. Zulüm tarlasında zulüm biter.”
Egemen çevreleri hep rahatsız etti
Günter Grass, dün Yaşar Kemal’in ardından Cumhuriyet’te yayımlanan
yazısında şöyle diyordu:
“Irkçı çılgınlık, Yaşar Kemal’ın kitaplarında, yabancılara karşı
düşmanlık biçimine bürünüp, anlatılan öykünün bir parçası olur,
ancak bunun resmi hükümet politikasının bir göstergesi olduğu da
ortadadır. Bu yüzden yazar, egemen çevreleri hep rahatsız etmiştir.
Bu yüzden sürekli mahkemelere çıkarılmış, bu yüzden işkence ve
hapis cezalarına katlanmak zorunda kalmıştır.”
Yaşar Kemal budur işte.
Medya ve siyasetteki egemen çevrelerin temsilcileri boşuna ağıt
yakmasın. “Edebiyatımızın çınarı” diye övmek ve övünmekle olmaz.
Eğitim sisteminde kitaplarına, yaşantısına ne kadar yer veriliyor?
Bugün bile kaç okulda kitapları öğrencilere “sansürsüz” okutuluyor?
Din diye, vatan-millet diye çocuklarımızın beyinlerine neler zerk
ediliyor?
Önce bunları tartışalım! Ancak o zaman ustaya ve bize bıraktığı
mirasa “hak”kını teslim edebilir, daha barışçıl, daha gelişmiş bir
toplumda yaşama hayalini kurabiliriz.
Ümitsiz bir ilişkinin romanı
Gazetemizin kültür sanat editörü, Milliyet Sanat’ın yayın yönetmeni
Filiz Aygündüz, aynı zamanda sağlam romancı olduğunu yeni kitabıyla
bir kez daha gösterdi.
Aygündüz’ün “Prens Prensesi Sevmedi” (Doğan Kitap) adlı romanı,
modern dünyada hiç dilimizden düşmeyen, yakamızı bırakmayan o
“mesele”yi ele alıyor: Kadın-erkek ilişkileri...
Aşk, bağımlılık, zaaf, aile, kaybetme korkusu, suçluluk ve
değersizlik duygularını içtenlikle, yalın bir dille anlatan kitapta
herkes kendinden bir şeyler bulacak.