"Yaşanmış hayat hikayeleri"nin ünlü yazar-çizeri vefat etti!(Medyaradar/Özel)
Hürriyet, Günaydın,Türkiye,Son Havadis ve Güneş gazetelerinde yıllar boyu "gerçek yaşam öyküleri" yazıp resimleyen Faruk Geç hayatını kaybetti.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi, Basın Şeref Kartı ve 2005
Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü sahibi Faruk Geç 3 Ocak 2014
Cuma günü vefat etti.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu, Faruk Geç’in ölümüyle
ilgili yayınladığı mesajda “Değerli üyemiz, Basın Şeref Kartı ve
2005 Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü sahibi, Faruk
Geç’i sevgi ve saygıyla anarken ailesine ve
topluluğumuza başsağlığı diliyoruz” dedi.
Faruk Geç'in cenazesi 5 Ocak Pazar günü öğle namazının ardından
Zincirlikuyu Camisi'nden alınarak Zincirlikuyu Mezarlığı'nda
toprağa verilecek.
FARUK GEÇ KİMDİR?
15 Mart 1931 yılında Adapazarı'nda doğan Faruk Geç, 1956'da Güzel
Sanatlar Akademisi İç Mimari Bölümü'nü bitirmeden profesyonel
kariyerine başlamış bir çizerdir. Geç, henüz on yedi yaşındayken
Türkiye Yayınevi'nin çıkardığı Hafta dergisine kapak çizimleri ve
1001 Roman dergisi için orijinalleri renkli olan Mandrake
çizgiromanlarının siyah-beyaz baskıya hazırladığı kopyalamalarını
gerçekleştirmiştir. Ayrıca yine bu yıllarda Bütün Dünya, 20. Asır
gibi dergilerle Cemil Cahit Cem'in yönetiminde çıkan bir roman
serisinin kapak illüstrasyonlarını çizmiştir.
Faruk Geç, 1950'lerin sonunda Nebioğlu Yayınları'ndan çıkan
Resimlerle Atatürk'ün Hayatı adlı M.Necati Yazar'ın çizdiği
çizgiroman çalışmasının kapak illüstrasyonuyla dikkatleri
çekmiştir. Geç'in ilk önemli çizgiroman başlığı 1955 yılında
Hürriyet Gazetesi sayfalarında yayınlanan Aşk Arzusu olmuştur.
Ayrıca yine Hürriyet'deyken ülkemizde gösterime girmeden önce
başrolünü Elizabeth Taylor ile Richard Burton'un oynadığı
'Kleopatra' adlı filmin konusunu 1963'de çizgiromana uyarlamış,
sonraki yıllarda buna 'Love Story' filmininkini eklemiştir.
1961-1962 yıllarında yaptığı bir Paris seyahatinde tanıştığı Opera
Mundi adlı Fransız yayın ajansı yetkilileriyle anlaşarak
yurtdışında çalışmaya başlamış ve çeşitli kısa aşk öyküleri
çizmiştir. 1962'de Türkiye'ye geri dönmüş üç yıl sonra İtalya'da
çalışan çizer arkadaşı Galip Bülkat'ın katkısıyla Alberto Ciolitti
ile tanışmış ve onun için çizgiromanlar hazırlamaya başlamıştır.
1965-1966 arası İngiliz Fleetway Publications adına savaş
çizgiromanları yapan Giolitti'nin İtalya'daki stüdyosunda ve
ardından da Londra bu yayınevinin serilerine katkılarda bulunmayı
sürdürmüştür. Sezgin Burak ve kardeşi Ersin Burak ile kuzen olan
Geç, 1967 yılında Haldun Simavi'nin önerisiyle 'Gerçek Hayat
Hikayeleri' başlıklı 'soap opera' türü çizgiromanları Hürriyet
Gazetesi sayfalarında okuyucularla buluşturmaya başlamıştır. Yurt
dışında yaşarken dahi çizgiromanlar hazırlamayı sürdürdüğü ve 1981
yılına dek çalıştığı bu gazetenin ardından Güneş Gazetesine
transfer olmuş, burada da Ahu Tuğba'nın hayat hikayesinden
uyarladığı bir çızgiromanıyla dikkatleri üzerine çekmiştir.
1991'de Günaydın, 1992'de Türkiye ve 1996 yılında da Son Havadis
gazetelerinde 'Gerçek Yaşam Öyküleri' üst başlığında çizerinin
adıyla klasikleşen çizgiromanlarının bir kısmı yeniden okurla
buluşmuştur. 2000 yılına dek Erol Simavi'nin sahipliğindeki
Hürriyet'in Avrupa baskılarında ünlü başlığıyla öyküleri basılmış,
bu tarihten sonra da Aydın Doğan'a geçen bu departmanda
maceralarına devam etmiştir. Gazeteci Umur Talu bir yazısında Faruk
Geç ve çalışmalarını, "'Yaşanmış Hayat Hikayeleri' bize aşkı
anlatırdı. Kahramanları belki de İtalyan fotoromanlarına özenerek
yaratılmışlardı; olsun. Biliyorum ki, sadece romantizmle maçoluk
arasında salınan biz çok genç erkekler değil, asıl kızlar bir
sonraki gün ne olacağını merakla, heyecanla okurlardı Geç'in çizgi
aşk öykülerini. Eminim ki, aşk yaşamamış, ıskalamış, yaşadığını aşk
zannetmiş, aşk zannettiğinden kırılmış birçok kadın da Hürriyet'de
hemen Geç'in karelerinde alırdı soluğu. Sanıyorum ki, bir solukta
okurlar, kendi yaşanmış hayat hikayelerinin arasına, yaşamadıkları
hayat hikayelerinden oluşan bir hayal dünyasının renklerini
katarlardı. Geç'in yaşanmış hayat hikayeleri hep mutlu mu biterdi,
unutmuşum, ancak kendisi gibi nazik, narin, kırılgan duran
kahramanların hikayeleriydi. Nazik, narin, belki biraz fazla temiz
pak aşklardı." şeklinde tanımlamıştır.
MEDYARADAR/ÖZEL