21 Kas 2010 17:41 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:48

YAPRAK DÖKÜMÜ'NÜN 'CEYDA'SINDAN AKP'Lİ İNCEKARA'YA ÇOK SERT ELEŞTİRİ!

Yaprak Dökümü ve Fatmagül'ün Suçu Ne? dizilerinin senarsitlerini suçlayan AKP'li Halide İncekara'ya tepki dinmiyor!

KORKULMASI GEREKEN ASIL KONU NE?

AKP'li TBMM Kayıp Çocukları Araştırma Komisyonu Başkanı Halide İncekara şöyle buyurmuş;
'Yaprak Dökümü ve Fatmagül'ün Suçu Ne adlı diziler, Türk insanının ve çocukların ruh sağlığını bozuyor. Senaristler insanları sapıklığa teşvik eden birer ruh hastasıdır.'

Yetmemiş bir de Ortadoğu'da ve Azerbaycan'da hızla fenomen haline gelen dizilerden oralarda da bir türlü kaçış olmadığını söylemiş. İnsanları izlememeleri konusunda uyarmış.

Şimdi; söz konusu olan dizinin oyuncusu olduğum için yazmıyorum bu yazıyı...
Böyle bir açıklamayı yapanın bir kadın olmasından duyduğum üzüntü yüzünden yazıyorum...
Birincisi; söz konusu eserleri yazanlar senaristler değildir. 'Yaprak Dökümünü'nü, Reşat Nuri Güntekin, Fatmagül'ün Suçu Ne'yi ise Vedat Türkali yazmıştır.

İkincisi; Halide Hanım pek farkında olmayabilir ama romanlar, sinema filmleri ve diziler toplumların gerçeğini yansıtırlar. Aynaları toplumdur.

Bazı Amerikan filmlerindeki olayları görünce 'bizde olmaz' dememizin nedeni budur. Çünkü o esnada o filmde yansıtılan olay, o toplumun gerçeğidir, bizim değil.

Sinema, edebiyat ve televizyon dizileri o toplumda yaşayan insanların yaşadıkları acılara, sıkıntılara, kimselere söyleyemedikleri trajedilere tercüman olurlar.

O yüzden bu toplumda binlerce olan, ama töre, aile baskısı ve korku yüzünden bunu dile getiremeyen tecavüz ve ensest mağdurları, Fatmagül'ün Suçu Ne adlı diziyi izlerken kendilerinin ne suçu olduğunu soruyorlar.

Aile içi sorunlar, trajediler, haksızlıklar yaşayanlar, kadın olarak ikinci sınıf insan muamelesi görenler Yaprak Dökümü izleyerek bu dertleri sadece kendilerinin yaşamadığını, bunu yaşayan binlerce insan olduğunu anlayarak başka bir yerden bakabiliyorlar.
Bu filmleri, dizileri kaleme alan senaristler, romanları yazan yazarlar ruh hastası değil, topluma ayna tutmayı becerebilen kişilerdir.

Anna Karenina'da o dönemki Rusya'nın durumu anlatılır. Toprak sorunları, politik durum, hiyerarşik düzen, kadınlara bakış açısı, aile içi ilişkileri... Tolstoy yaşasaydı ve romanı bu dönemde yazsaydı kuşkusuz bambaşka bir roman çıkacaktı ortaya.
Bir kadın olarak bu açıklamayı yapan Halide Hanım toplumdaki tecavüz mağdurlarına ailelerinin yaptığı şeyin bir benzerini yapıyor. Bu sorunların dillendirilmesini istemiyor. 'Fatmagül'ün suçu ne' demek yerine gördüğü şeyden rahatsız olup kaldırılmasını talep ediyor... Böyle bir gerçek var bizim ülkemizde, bunu çözmek lazım diyeceğine!

Bir kadın böyle davranıyor üstelik... Vahim olan işte bu...
Oysa şunu bilmesi gerekir ki;
Bir toplumu bozan, ahlaksızlaştıran, karanlığa çeken şey sinema filmleri, diziler ve romanlarda anlatılan toplumsal sorunlar değil bağnazlıktır, yobazlıktır.
Konuşulması gereken asıl sorun da budur işte...

MERAK KONUSU: Okullarda onlarca yıldır Yaprak Dökümü'nün neden okutulduğunu bir araştırmasını tavsiye ediyorum Halide Hanım'a. Keza tıpkı benim gibi kendisine de bu roman ortaokulda okutulmuştur.

Başak SAYAN / AKŞAM