24 Eki 2010 10:49
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:44
YAPRAK DÖKÜMÜ NEDEN FİNAL YAPMIYOR?
Ekranların öyküsü bitmesine rağmen senaryosu bitmeyen dizisi Yaprak Dökümü şimdiye kadar neden final yapmadı?
Ekranda 4 yıldır büyük bir ilgiyle izlenen ’Yaprak Dökümü’ dizisinde ailenin büyük kızı, sessiz, olgun, efendi ’Fikret’ karakterini canlandıran Bennu Yıldırımlar’ı tiyatro sahnesinde görseniz şaşırırsınız. Ben gördüm ve şaşırdım. Şehir Tiyatroları’nda ’İntiharın Genel Provası’ isimli oyunda, sahnede dans bile ediyor; hem de ustalıkla.
Dizi seti ile tiyatro sahnesi arasında koşuşturan Bennu Yıldırımlar, gençliğinde oyuncu olmayı çok istemese de, hem ekranda, hem sahnede oyunculuğuyla parmak ısırtıyor. Bennu Yıldırımlar’la, tiyatro oyunundan hemen sonra, sırtındaki teri kurumadan fuayede konuştuk.
-Az önce sizi tiyatro sahnesinde izledim, çok ustaca dans ediyordunuz; böyle dans etmeyi nerede öğrendiniz?
Bizi konservatuarda çok iyi hocalar yetiştirdi. Orada, oyunculukla ilgili her şeyi öğrendik.
-Hem, İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda ’İntiharın Genel Provası’ adında, içinde dans da ettiğiniz bir oyun sergiliyorsunuz; hem de Yaprak Dökümü’nün setinde ter döküyorsunuz. Size bu enerjiyi veren şey nedir?
Mesleğimi seviyorum. Sahnede olmak çok başka, güzel bir duygu. Güzel bir tiyatro oyununda iyi bir ekiple yer aldığınızda tabii ki insana başka bir adrenalin yüklüyor ama işini eğlenerek keyifle yaptığın zaman hem başarılı oluyorsun hem de yorulmuyorsun.
-Küçük bir çocukken çok içinize kapanıkmışsınız. nasıl oldu da bu mesleği seçtiniz?
Ben ilk önce, oyuncu olmayı denemek istedim. Denediğimde karşılığını görünce bu işi bırakmadım. Üniversitede istediğim bir okulu kazansaydım, çok ısrarcı bir şekilde iki üç kez tiyatrocu olmak için uğraşmayacaktım. Oyuncu olmak için çok istekli değildim yani.
-Peki hangi mesleği yapmak istiyordunuz ?
Arkeoloji okumak istiyordum, puanım yeterli olmadı. Eskiye merakım vardı. Daha doğrusu önceki insanların nasıl yaşamış olduğunu merak ediyordum. Ama hayat bana bambaşka bir kapı kaçtı.
-Oyunculuğu seçerken kim size destek oldu? Niçin oyuncu oldunuz?
Kimse bana köstek olmadı. Hikayeler dinlemekten hoşlanıyorum sanırım. Yeterince dinledikten sonra da biraz anlatayım dedim.
-Kaç yaşındaydınız?
O zamanlar lise 17 yaşında bitiriliyordu; bende liseyi bitirdim ve konservatuara girdim.
-Bir zaman makinası olsa nerede ve hangi tarihte yaşamak isterdiniz?
Rönesans döneminde yaşamak isterdim. Daha da fazlası aristokrat olmak isterdim. yani o Rönesans döneminde rahat yaşamak ister insan. Ve erkek olmak isterdim. Sanatçıları koruyan bir kont olurdum herhalde.
-Tiyatro sahnesinde değişik karakterleri canlandırmayı seviyor musunuz?
Tabii oyuncu aslında maymun iştahlıdır. O yüzden yaş geçmeden bir çok rollerde oynamak istiyorum. Ben Cehov’lar da oynadım ama oynamayı yine istiyorum, malum maymun iştahlılık.
-Yaprak Dökümü’ndeki Fikret’ten cani ruhlu bir kadın çıkar mı acaba?
Caniliğinin sebepleri doğru olarak konulursa çıkar. Ama cani olmak için cani olunmaz. Hikaye iyi olursa neden olmasın.
Yaprak Dökümü reyting aldıkça devam etti
-Yaprak Dökümü 5’inci sezona girdi. Bazı izleyicilerde bıkkınlık oluştu, bu konuda ne diyeceksiniz?
Bu oyuncunun elinde olan bir şey değil. ’Hadi hep beraber diziyi uzatıyoruz’ diye karar almış değiliz. Reytingi hiç düşmedi ve devam etti. 29 Aralık’ta ekranlara veda ediyor.
-Siz ’Yaprak Dökümü’nün ’Fikret’ini diziden önce defalarca tiyatro sahnesinde canlandırdınız
Evet 4 yıl boyunca 480 kez
-Diziye geçiş olmuş o zaman?
Aynı replikler değildi ki? Ama Fikret’i algılamam daha kolay olmuştur. Şehir Tiyatrosu’nda ilk kez 1940’larda oynanmış.
-Rol içinde zorlandığınız durumlar oldu mu?
Günümüzdeki ailenin nelerle karşılaşacağını, senaryo elinize geldikçe birer bölüm, birer bölüm öğrendiğiniz için sizin açınızdan şaşırtıcı oluyor. Siz de şaşırdıkça elinizden gelen en iyi şekilde canlandırmaya çalışıyorsunuz.
-Siz de Fikret gibi naif ve ailenize düşkün müsünüz?
Bunun sadece Fikret’ e ait bir durum olduğunu sanmıyorum. Ailesiyle iyi ilişkide olan birçok insanın özelliğidir. Ailemle aram her zaman iyi oldu.
Tiyatrodan asla kopmadım
-Tiyatro, sinema ve dizi; sizin seçiminiz hangisi?
Hepsinin yeri ayrı. Tiyatro ve sinema sanat tabii; televizyon başka bir şey. Tabii ki sinema; geride iyi şeyler bırakacaksınız, güzel bir yöntem. Her zaman olmuyor bizim ülkemizde. O olduğu zaman da iyi bir senaryoyla karşılaştığınızda oynamak istiyorsunuz. Ama tiyatro, zaten hiç kopmadığım ve devam etmesini istediğim bir arena...
-Kızınız Ada da oyuncu olmak istiyor mu?
Çocuklar doğal oyunculardır. Hepsinde bir oyunculuk vardır. Benim bir yönlendirmem yok, sadece olanakları sunuyoruz.
-Destek olur musunuz?
Destek olurum, köstek olmam. Zorluklarını anlatırım. Hele bir gelsin o yaşa. Daha 11 yaşında. Biz onu müzik konusunda yönlendirdik. Konservatuara devam ediyor. Piyano, keman çalıyor.
Herkese ayrı ayrı cevap vermem
Sinema projesi geliyor mu?
En son 2008’te oynadım. ’Gökten Üç Elma Düştü’ filminde rol aldım.
-O filmdeki bazı sahnelerinizin fotoğraflarınız medyaya dağıtıldı; bundan dolayı rahatsızlık duydunuz mu?
Rahatsız olsanız ne olacak? Oluyorsunuz kendi kendinize ama yöntemleri buysa ne yapacaksınız? Herkese ayrı cevap mı vereceksiniz?
-Bu tecrübe olur insana değil mi?
Benim kaç defa başıma geldi. 1998’teki ’Eski Fotoğraflar’da da yaptılar bunu...Demek ki yöntemleri bu. Olabiliyor böyle şeyler. Tanımıyorum ki bu işleri yapan insanları. Ama stil olarak yanlış yapılıyor.
"Liseyi bitirdikten sonra sırt çantamı alıp ülke ülke gezmeyi çok istiyordum. O zaman olmadı ama artık kısım Ada’yla gidebilirim. Dünyayı gezmek isterim. Kısa süren seyahatler, gidilen yeri tam anlamıyla tanımak için yeterli olmuyor. Oralarda biraz kalıp, iyice tanımak çok önemli."
RÖPORTAJ: Şebnem ÖZCAN/Bugün
Dizi seti ile tiyatro sahnesi arasında koşuşturan Bennu Yıldırımlar, gençliğinde oyuncu olmayı çok istemese de, hem ekranda, hem sahnede oyunculuğuyla parmak ısırtıyor. Bennu Yıldırımlar’la, tiyatro oyunundan hemen sonra, sırtındaki teri kurumadan fuayede konuştuk.
-Az önce sizi tiyatro sahnesinde izledim, çok ustaca dans ediyordunuz; böyle dans etmeyi nerede öğrendiniz?
Bizi konservatuarda çok iyi hocalar yetiştirdi. Orada, oyunculukla ilgili her şeyi öğrendik.
-Hem, İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda ’İntiharın Genel Provası’ adında, içinde dans da ettiğiniz bir oyun sergiliyorsunuz; hem de Yaprak Dökümü’nün setinde ter döküyorsunuz. Size bu enerjiyi veren şey nedir?
Mesleğimi seviyorum. Sahnede olmak çok başka, güzel bir duygu. Güzel bir tiyatro oyununda iyi bir ekiple yer aldığınızda tabii ki insana başka bir adrenalin yüklüyor ama işini eğlenerek keyifle yaptığın zaman hem başarılı oluyorsun hem de yorulmuyorsun.
-Küçük bir çocukken çok içinize kapanıkmışsınız. nasıl oldu da bu mesleği seçtiniz?
Ben ilk önce, oyuncu olmayı denemek istedim. Denediğimde karşılığını görünce bu işi bırakmadım. Üniversitede istediğim bir okulu kazansaydım, çok ısrarcı bir şekilde iki üç kez tiyatrocu olmak için uğraşmayacaktım. Oyuncu olmak için çok istekli değildim yani.
-Peki hangi mesleği yapmak istiyordunuz ?
Arkeoloji okumak istiyordum, puanım yeterli olmadı. Eskiye merakım vardı. Daha doğrusu önceki insanların nasıl yaşamış olduğunu merak ediyordum. Ama hayat bana bambaşka bir kapı kaçtı.
-Oyunculuğu seçerken kim size destek oldu? Niçin oyuncu oldunuz?
Kimse bana köstek olmadı. Hikayeler dinlemekten hoşlanıyorum sanırım. Yeterince dinledikten sonra da biraz anlatayım dedim.
-Kaç yaşındaydınız?
O zamanlar lise 17 yaşında bitiriliyordu; bende liseyi bitirdim ve konservatuara girdim.
-Bir zaman makinası olsa nerede ve hangi tarihte yaşamak isterdiniz?
Rönesans döneminde yaşamak isterdim. Daha da fazlası aristokrat olmak isterdim. yani o Rönesans döneminde rahat yaşamak ister insan. Ve erkek olmak isterdim. Sanatçıları koruyan bir kont olurdum herhalde.
-Tiyatro sahnesinde değişik karakterleri canlandırmayı seviyor musunuz?
Tabii oyuncu aslında maymun iştahlıdır. O yüzden yaş geçmeden bir çok rollerde oynamak istiyorum. Ben Cehov’lar da oynadım ama oynamayı yine istiyorum, malum maymun iştahlılık.
-Yaprak Dökümü’ndeki Fikret’ten cani ruhlu bir kadın çıkar mı acaba?
Caniliğinin sebepleri doğru olarak konulursa çıkar. Ama cani olmak için cani olunmaz. Hikaye iyi olursa neden olmasın.
Yaprak Dökümü reyting aldıkça devam etti
-Yaprak Dökümü 5’inci sezona girdi. Bazı izleyicilerde bıkkınlık oluştu, bu konuda ne diyeceksiniz?
Bu oyuncunun elinde olan bir şey değil. ’Hadi hep beraber diziyi uzatıyoruz’ diye karar almış değiliz. Reytingi hiç düşmedi ve devam etti. 29 Aralık’ta ekranlara veda ediyor.
-Siz ’Yaprak Dökümü’nün ’Fikret’ini diziden önce defalarca tiyatro sahnesinde canlandırdınız
Evet 4 yıl boyunca 480 kez
-Diziye geçiş olmuş o zaman?
Aynı replikler değildi ki? Ama Fikret’i algılamam daha kolay olmuştur. Şehir Tiyatrosu’nda ilk kez 1940’larda oynanmış.
-Rol içinde zorlandığınız durumlar oldu mu?
Günümüzdeki ailenin nelerle karşılaşacağını, senaryo elinize geldikçe birer bölüm, birer bölüm öğrendiğiniz için sizin açınızdan şaşırtıcı oluyor. Siz de şaşırdıkça elinizden gelen en iyi şekilde canlandırmaya çalışıyorsunuz.
-Siz de Fikret gibi naif ve ailenize düşkün müsünüz?
Bunun sadece Fikret’ e ait bir durum olduğunu sanmıyorum. Ailesiyle iyi ilişkide olan birçok insanın özelliğidir. Ailemle aram her zaman iyi oldu.
Tiyatrodan asla kopmadım
-Tiyatro, sinema ve dizi; sizin seçiminiz hangisi?
Hepsinin yeri ayrı. Tiyatro ve sinema sanat tabii; televizyon başka bir şey. Tabii ki sinema; geride iyi şeyler bırakacaksınız, güzel bir yöntem. Her zaman olmuyor bizim ülkemizde. O olduğu zaman da iyi bir senaryoyla karşılaştığınızda oynamak istiyorsunuz. Ama tiyatro, zaten hiç kopmadığım ve devam etmesini istediğim bir arena...
-Kızınız Ada da oyuncu olmak istiyor mu?
Çocuklar doğal oyunculardır. Hepsinde bir oyunculuk vardır. Benim bir yönlendirmem yok, sadece olanakları sunuyoruz.
-Destek olur musunuz?
Destek olurum, köstek olmam. Zorluklarını anlatırım. Hele bir gelsin o yaşa. Daha 11 yaşında. Biz onu müzik konusunda yönlendirdik. Konservatuara devam ediyor. Piyano, keman çalıyor.
Herkese ayrı ayrı cevap vermem
Sinema projesi geliyor mu?
En son 2008’te oynadım. ’Gökten Üç Elma Düştü’ filminde rol aldım.
-O filmdeki bazı sahnelerinizin fotoğraflarınız medyaya dağıtıldı; bundan dolayı rahatsızlık duydunuz mu?
Rahatsız olsanız ne olacak? Oluyorsunuz kendi kendinize ama yöntemleri buysa ne yapacaksınız? Herkese ayrı cevap mı vereceksiniz?
-Bu tecrübe olur insana değil mi?
Benim kaç defa başıma geldi. 1998’teki ’Eski Fotoğraflar’da da yaptılar bunu...Demek ki yöntemleri bu. Olabiliyor böyle şeyler. Tanımıyorum ki bu işleri yapan insanları. Ama stil olarak yanlış yapılıyor.
"Liseyi bitirdikten sonra sırt çantamı alıp ülke ülke gezmeyi çok istiyordum. O zaman olmadı ama artık kısım Ada’yla gidebilirim. Dünyayı gezmek isterim. Kısa süren seyahatler, gidilen yeri tam anlamıyla tanımak için yeterli olmuyor. Oralarda biraz kalıp, iyice tanımak çok önemli."
RÖPORTAJ: Şebnem ÖZCAN/Bugün