''YANDAŞ MEDYA''DAN AK PARTİ'YE ÇOK SERT ELEŞTİRİ!
İslamcı kesimin "bağımsız" gazetesi Milat, sıklıkla desteklediği Ak Parti hükûmetin çok sert bir dille eleştirdi.
İslamcı kesimin "bağımsız" gazetesi Milat, sıklıkla desteklediği
Ak Parti hükûmetin çok sert bir dille eleştirdi.
Sert üslubu ile dikkat çeken gazetenin yazarı ve aynı zamanda
savaş muhabiri olan Erdal Şimşek, Ak Parti'yi ve Ahmet Davutoğlu'nu
çok sert bir dille eleştirdi.
Eleştirmekle de kalmayan Erdal Şimşek, Ahmet Davutoğlu'nun
Stratejik Derinlik kitabını yerden yere vurdu ve Davutoğlu'nu
beceriksizlikle suçladı. Uluslararası ilişkiler konusunda kitapları
bulunan Şimşek, Ahmet Davutoğlu'nun Stratejik Derinlik
politikasının Akdeniz'de ikinci defa gömüldüğünü ve dış politikanın
kitap sayfaları üzerinden yürütülemeyeceğini vurguladı.
Şimşek'in bu yazısı ile, Türkiye'de ilk kez Ahmet Davutoğlu'nun
ünlü Stratejik derinlik kitabı açık bir dille eleştirildi.
Şimşek'in "mahalleden" biri olmasından dolayı eleştirisi ayrıca
başka bir anlam kazanıyor.
Yaşadığı savaşlardan örnekler veren Şimşek'in o sert yazısı:
Stratejik Derinlik Akdeniz’e gömüldü
Türkiye cumhuriyeti devleti ve milleti, Suriye devletinin Hafız ile
Beşşar adlı iki diktatörü tarafından her fırsata evire çevire
dövülmektedir.
Hafız el Esad adlı katil, PKK’yi besleyip bu ülkeye salan adamdır,
ve tam 33 yıldır PKK, dünyanın sayısal olarak en büyük ordularından
biri ile kedi fare oyunu oynamakta ve canı istediği zaman tokat
atıp ortadan kaybolmaktadır.
Tam 33 yıldır aralıksız olarak bu ülkenin askerleri, evlatları PKK
tarafından öldürülüyor ve omzu kalabalıklar, cenaze namazlarında
gözlerinde güneş gözlüğü, ebleh suratlarla kameraların karşısına
geçip "kanları yerde kalmayacak" diyorlar.
Onlar böyle söyledikçe PKK vuruyor. PKK vurdukça da biz; yani
Anadolu insanı ölüyor. Omzu kalabalıklar ile Sermaye, İlmiye ve
Seyfiye sınıfının canına malına ve evladı yalına hiç bir şey
olmuyor.
Sinoplu Çopur Osman’ın, Mardinli Şeyhmus Hoca’nın, Trabzonlu Temel
Reis’in, Balıkesirli Hüsmen Ağa’nın, Trakyalı Arnavut, Boşnak,
Bulgaristan muhacirinin oğlu ölüyor.
Tam 33 yıldır PKK bizi dövüyor, öldürüyor. Biz duymaktan utandık
ama onlar söylemekten utanmadılar: "Kanları yerde kalmayacak."
Kan deryasında boğulduk be.
Fahir Armaoğlu, "Filistin Meselesi" isimli kitabının önsözünde
şöyle der:
"Ortadoğu’da ordular, rejimi korumak için mevzilenmiştir.
Dolayısıyla bu orduların yabancı bir güç ile savaşma yetenekleri
yoktur."
İki buçuk İsrailliye yenilen yüz milyonu aşkın bir insan
lojistiğine sahip Ürdün ve Mısır ordularına baktığımızda bu tez
tamamen doğru. Arap-İsrail savaşlarında bu orduların kuyruklarını
nasıl bacaklarının arasına kısarak kaçtıklarını tarih kaydetti. Ve
bu savaşlar da yeryüzünün en korkak ulusu olan Beni İsrail’in
tarihine altın harflerle yazıldı.
Ama rejim ordusu olmayan Lübnan Hizbullahı, elinde sadece gerilla
gücü bulunmasına rağmen, dünyanın en teknolojik ordusu olan
İsrail’i hem karadan hem denizden hem de havadan yendi. O savaşın
birebir tanığıydım. İsrail ordusunun bir avuç Hizbullah
gerillasının önünde nasıl hallaç pamuğu gibi dağıldığını gördüm.
Koca bir tank alayını 24 dakikada hak ile yeksan etti Hizbullah.
Saniyesi saniyesine bu savaşın şahidi oldum.
Demek ki Ortadoğu’da rejimi korumak ve kollamakla görevli olmayan
silahlı bir milis gücü bile teknoloji şahikası olan işgalci Batılı
bir orduyu hak ile yeksan edebilirmiş.
Fahir Armaoğlu, kanaatimce tezinde kısmen de olsa yanılmaktadır.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ordusu rejimi de
koruyamamaktadır. Tam 33 yıldır yabancı ülkelerin kontrolünde olan
üç 8-10 kişinin yönettiği PKK adlı üç dört bin kişilik silahlı gücü
olan bir çeteyi bile yenemedi ve rejimi koruyamadı,
koruyamıyor.
PKK’nin şefleri 10’un Genelkurmay Başkanı emekli ettiler ama
neredeyse bu yarım asırlık süreçte bir tanesinin tırnağı dahi
kanamadı. Bu mudur rejim koruyuculuğu?
Demek ki eline altıpatları alan, Ortadoğu’da rejimi korumakla
görevli orduların tozunu attırır. Bunu Libya, Yemen ve Mısır’da
gördük.
Bütün o afur ve tafur, o apoletler, o teknolojiler demek ki
kifayetsizlerin elinde olunca çöp kadar bile değerli
değilmişler.
Tabi bir ülkenin silahlı gücünü harekete geçiren sadece askeri emir
komuta zinciri değil, siyasi otoritedir.
Suriye krizi patlar verdiğinde, ABD’nin dolmuşuna gelenler Suriyeli
direnişçileri süslü püslü sözlerle dolmuşa getirip katil Esad
ailesi ve çetesinin ağzına attılar. Bir buçuk yıldır Suriye’de yüz
binin üzerinde insan katledildi ve maalesef devrimi öncü kadrosunun
neredeyse tamamı katledildi. Bu öncü kadronun tümü hiç biri üçüncü
bir ülkenin istihbaratı veya devleti ile temas halinde değildi. Ama
günümüzdeki öncü kadroya maalesef Batı işbirlikçisi unsurlar
sızdılar.
Ve Suriyeliyi böylesine dolmuşa getirenler gün geldi onların
sığınmacı hallerini bile koruyamadılar.
Esad’ısn katilleri bundan iki ay önce bize sığınmış mültecilerin
kamplarını yayılım ateşine tutarak katlettiler. Hatta o
saldırıda Türk görevliler de yaralandı. Ama ne hikmetse
Stratejik Derinlik uzmanları, aslan siyasiler, kaplan şahinler sus
pus oldu.
Ya Hu, adam senin ülkene; yani haremi ismetine girip sana sığınanı
öldürüyor sen hala afurlu tafurlu kelimelerle ekranlara poz
veriyorsun.
Mavi Marmara’da öyle olmadı mı? O günden bu yana onlarca İsrail
yolcu gemisi Türk kara sularından geçtiler. Neden bir hücumbot o
geminin rotasını çevirtemedi. Bahane hazır," içinde terörist
olduğuna dair duyum aldık" denir ve işin içinden çıkılırdı.
Ama bu sözü söyleyebilecek yürek lazım.
İki buçuk İsrailliden dayak ye, Suriye adlı teneke devletten 33
yıldır aralıksız her şekil ve ortamda tokat ye. Sonra da kalk
Stratejik Derinlik ayaklarına yat.
Kitap sayfalarındaki stratejik derinlik Akdeniz’in mavi sularında
ikidir boğuluyor.
Stratejik Derinlik satırlarda değil satıhlardadır beyler!
Erdal ŞİMŞEK / MİLAT