14 Tem 2012 10:19
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:54
''YALANCI İKTİDARIN BOZACI ŞAHİDİ ZAMAN''
Cumhuriyet yazarı Mustafa Sönmez, Zaman'ın iktidarın yalanlarının aparatı olarak görev yaptığını iddia etti
Büyümenin Yüzde 20’si Yalancı İhracattan
Kısa adı TİM olan ihracatçıların yarı resmi üst örgütü Türkiye İhracatçılar Meclisi kayıtlarında, devletin TÜİK’inin gösterdiği İran’a ilk 5 ayda 3 milyar doları aşan altın ihracatı yer almıyor. TİM’in her ay yayımladığı ihracat verilerinde böyle bir şey yok!.. Çünkü TİM, ihracat verilerini kendisine bağlı ihracatçı birliklerinden topluyor. Birlikler de konularına göre tekstil, metal, çimento vs. diye örgütleniyorlar. Bu birliklerden hiçbiri, biz İran’a altın ihraç ettik, demiyor. Doğru da. Çünkü olsa, bildirirler. Ama TİM Başkanı Büyükekşi, böyle bir ihracat varmış gibi ihracat rakamları telaffuz ediyor. Tıpkı Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan gibi. Yani, kendi örgütünün ürettiği sayıları değil, Bakan’ın telaffuz ettiği ihracat verilerini açıklıyor basına.
Böylece, TİM’in ihracat kayıtları ile TÜİK’in kayıtları arasında büyük bir fark ortaya çıkıyor. Öyle ki, daha ilk 5 ayda 3 milyar doları aşan bir fark oluşmuş durumda. Bunun yılın tamamında 7-8 milyar doları bulması mümkün.
Bu farkın neden oluştuğunu önceki iki yazımda aktardım. İran, Türkiye’nin aldığı doğalgaz ve ham petrolün karşılığının döviz ile değil, altın ile ödenmesini istiyor. Türkiye de altın ihraç etmiş gibi göstererek ödemeyi yapmış bulunuyor. Bu ödeme, “ihracat” olmadığı halde, devletin kayıtlarına “ihracat” olarak giriyor. Böyle olunca da açıklanan ihracat rakamları hep 3 milyar dolarlık bir balonu içeriyor. Bakan Çağlayan ve hık deyicisi TİM Başkanı ilk 5 ayda 61.1 milyar dolar ihracattan söz ederken TİM kayıtları 57.4 milyar dolardan söz ediyor. Ortada 3.4 milyar dolarlık fark var. Bunun 3 milyar doları İran’a yapılmış gösterilen “altın ihracatı” ile ilgili.
Bunun sonuçta bir muhasebe, bir kayıt-kuyut işi olduğunu düşünerek abartılmaması gerektiğini savunanlar olabilir. Yanılırlar. Çünkü buradan başlayarak bu yanlış isimlendirme, cari açıktan büyümeye bütün önemli göstergelere yansıyor ve ortaya hiç küçümsenmeyecek bir bilgi kirliliği çıkarıyor.
İran’a altın ihracı yalanı, bütün makro göstergelerinde kirlilik yaratıyor. Şişirilmiş ihracatı bile bile, cari açıkta büyüme-küçülme tartışmasını sağlıklı yapamazsınız. Aynı şekilde, büyüme oranı hesaplanırken şişirilmiş ihracatın etkisi olmadığını söyleyemezsiniz. Ama şimdiden, bilerek ve/veya nemelazımcı anlayışla bunlar yapılıyor. Açıklanan büyümeyi yorumlarken, dış ticaret ve cari açık verilerini değerlendirirken çoğu “kanaat önderi”, İran yalanı yokmuş gibi davranıyor. Örneğin, Seyfettin Gürsel’in yönettiği Bahçeşehir Üniversitesi’nin Betam adlı araştırma kuruluşu, önceki gün yayımlanan Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Temmuz 2012 başlıklı raporunda, İran’a altın ihracı olgusuna dair tek bir kelimeye yer vermeden değerlendirmeler yapmıştı. Böyle bir analize kim güvenir? Medyadaki köşe yazarlarında çoğu durumlarda gözlemlediğimiz “nemelazımcılık” bu konuda da boy gösterdi. İstisna olarak Radikal’den Prof. Fatih Özatay ile Dünya’dan Alaattin Aktaş’ı gösterebiliriz. Tepav Finans Enstitüsü Direktörü de olan Prof. Fatih Özatay, 2012’nin ilk çeyreğinde yüzde 3.2 olarak açıklanan büyüme oranında şişirilmiş ihracatın payının yüzde 20 dolayında olduğunu, böylece yüzde 2.6 olarak açıklanması gerekirken nasıl abartıldığını, 11 Temmuz tarihli yazısında anlatıyor.
***
Bir de “bozacının şahidi şıracılar” var. Yandaş medyanın baş aktörü Zaman, ortadaki altın yalanına hemen bir kulp buluverdi ve 11 Temmuz’da şu haberi yayımladı: “İran’a yılın ilk beş ayında yapılan 3 milyar dolarlık altın ihracatının şifresi çözüldü. Ekonomi yönetimi bu ihracatı kimlerin gerçekleştirdiğini araştırdı. Edinilen bilgilere göre, perde arkasından Türkiye’de yaşayan zengin İranlılar çıktı. İnşaat, demir-çelik gibi farklı sektörlerde iş yapan İranlılar, altını kendi ülkelerinin merkez bankasına gönderiyor. Fark edilmemek amacıyla piyasadan farklı isimler üzerinden toplanan altınlar İran’da yine üçüncü kişilere iletiliyor. Altın borsası üzerinde yapılan alım satımlar ise hazine yönetiminin bilgisi dahilinde gerçekleştiriliyor.” O kadar sahte ve yalan bir haber ki, kargalarla birlikte irili ufaklı tüm ihracatçıları güldürüyor. Bu ülkede TİM’e bağlı birlik kayıtlarından geçmeden 3 milyar dolarlık altın ihracatı yapılabilir mi? Zaman’ın iktidarın nasıl bir aparatı olarak kullanıldığına çok taze bir örnek…
Özetle, yılın toplamında 7-8 milyar doları bulacak görünen İran’a altın ihracatı yalanı, dış ticaretten cari açığa, büyümeye kadar bütün önemli göstergelerde kirlilik yarattı, yaratmaya devam edecek. Mevsim ve takvim etkisini dikkate alarak analiz ettiğimiz verileri, şimdi bir de “yalancı ihracat etkisi”nden arındırarak analiz etmek şart oldu. Bunu yapmayan analizlerin inandırıcılığı da olmayacaktır. Bu durumun, IMF gibi, S&P, Fitch gibi kredi derecelendirme kuruluşlarının dikkatinden kaçmayacağı ve yatırımcı raporlarına aksettirilerek bir dizi güvensizlik üreteceği açık. Ne demeli? Kendi düşen ağlamaz…
Mustafa SÖNMEZ / CUMHURİYET
Kısa adı TİM olan ihracatçıların yarı resmi üst örgütü Türkiye İhracatçılar Meclisi kayıtlarında, devletin TÜİK’inin gösterdiği İran’a ilk 5 ayda 3 milyar doları aşan altın ihracatı yer almıyor. TİM’in her ay yayımladığı ihracat verilerinde böyle bir şey yok!.. Çünkü TİM, ihracat verilerini kendisine bağlı ihracatçı birliklerinden topluyor. Birlikler de konularına göre tekstil, metal, çimento vs. diye örgütleniyorlar. Bu birliklerden hiçbiri, biz İran’a altın ihraç ettik, demiyor. Doğru da. Çünkü olsa, bildirirler. Ama TİM Başkanı Büyükekşi, böyle bir ihracat varmış gibi ihracat rakamları telaffuz ediyor. Tıpkı Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan gibi. Yani, kendi örgütünün ürettiği sayıları değil, Bakan’ın telaffuz ettiği ihracat verilerini açıklıyor basına.
Böylece, TİM’in ihracat kayıtları ile TÜİK’in kayıtları arasında büyük bir fark ortaya çıkıyor. Öyle ki, daha ilk 5 ayda 3 milyar doları aşan bir fark oluşmuş durumda. Bunun yılın tamamında 7-8 milyar doları bulması mümkün.
Bu farkın neden oluştuğunu önceki iki yazımda aktardım. İran, Türkiye’nin aldığı doğalgaz ve ham petrolün karşılığının döviz ile değil, altın ile ödenmesini istiyor. Türkiye de altın ihraç etmiş gibi göstererek ödemeyi yapmış bulunuyor. Bu ödeme, “ihracat” olmadığı halde, devletin kayıtlarına “ihracat” olarak giriyor. Böyle olunca da açıklanan ihracat rakamları hep 3 milyar dolarlık bir balonu içeriyor. Bakan Çağlayan ve hık deyicisi TİM Başkanı ilk 5 ayda 61.1 milyar dolar ihracattan söz ederken TİM kayıtları 57.4 milyar dolardan söz ediyor. Ortada 3.4 milyar dolarlık fark var. Bunun 3 milyar doları İran’a yapılmış gösterilen “altın ihracatı” ile ilgili.
Bunun sonuçta bir muhasebe, bir kayıt-kuyut işi olduğunu düşünerek abartılmaması gerektiğini savunanlar olabilir. Yanılırlar. Çünkü buradan başlayarak bu yanlış isimlendirme, cari açıktan büyümeye bütün önemli göstergelere yansıyor ve ortaya hiç küçümsenmeyecek bir bilgi kirliliği çıkarıyor.
İran’a altın ihracı yalanı, bütün makro göstergelerinde kirlilik yaratıyor. Şişirilmiş ihracatı bile bile, cari açıkta büyüme-küçülme tartışmasını sağlıklı yapamazsınız. Aynı şekilde, büyüme oranı hesaplanırken şişirilmiş ihracatın etkisi olmadığını söyleyemezsiniz. Ama şimdiden, bilerek ve/veya nemelazımcı anlayışla bunlar yapılıyor. Açıklanan büyümeyi yorumlarken, dış ticaret ve cari açık verilerini değerlendirirken çoğu “kanaat önderi”, İran yalanı yokmuş gibi davranıyor. Örneğin, Seyfettin Gürsel’in yönettiği Bahçeşehir Üniversitesi’nin Betam adlı araştırma kuruluşu, önceki gün yayımlanan Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Temmuz 2012 başlıklı raporunda, İran’a altın ihracı olgusuna dair tek bir kelimeye yer vermeden değerlendirmeler yapmıştı. Böyle bir analize kim güvenir? Medyadaki köşe yazarlarında çoğu durumlarda gözlemlediğimiz “nemelazımcılık” bu konuda da boy gösterdi. İstisna olarak Radikal’den Prof. Fatih Özatay ile Dünya’dan Alaattin Aktaş’ı gösterebiliriz. Tepav Finans Enstitüsü Direktörü de olan Prof. Fatih Özatay, 2012’nin ilk çeyreğinde yüzde 3.2 olarak açıklanan büyüme oranında şişirilmiş ihracatın payının yüzde 20 dolayında olduğunu, böylece yüzde 2.6 olarak açıklanması gerekirken nasıl abartıldığını, 11 Temmuz tarihli yazısında anlatıyor.
***
Bir de “bozacının şahidi şıracılar” var. Yandaş medyanın baş aktörü Zaman, ortadaki altın yalanına hemen bir kulp buluverdi ve 11 Temmuz’da şu haberi yayımladı: “İran’a yılın ilk beş ayında yapılan 3 milyar dolarlık altın ihracatının şifresi çözüldü. Ekonomi yönetimi bu ihracatı kimlerin gerçekleştirdiğini araştırdı. Edinilen bilgilere göre, perde arkasından Türkiye’de yaşayan zengin İranlılar çıktı. İnşaat, demir-çelik gibi farklı sektörlerde iş yapan İranlılar, altını kendi ülkelerinin merkez bankasına gönderiyor. Fark edilmemek amacıyla piyasadan farklı isimler üzerinden toplanan altınlar İran’da yine üçüncü kişilere iletiliyor. Altın borsası üzerinde yapılan alım satımlar ise hazine yönetiminin bilgisi dahilinde gerçekleştiriliyor.” O kadar sahte ve yalan bir haber ki, kargalarla birlikte irili ufaklı tüm ihracatçıları güldürüyor. Bu ülkede TİM’e bağlı birlik kayıtlarından geçmeden 3 milyar dolarlık altın ihracatı yapılabilir mi? Zaman’ın iktidarın nasıl bir aparatı olarak kullanıldığına çok taze bir örnek…
Özetle, yılın toplamında 7-8 milyar doları bulacak görünen İran’a altın ihracatı yalanı, dış ticaretten cari açığa, büyümeye kadar bütün önemli göstergelerde kirlilik yarattı, yaratmaya devam edecek. Mevsim ve takvim etkisini dikkate alarak analiz ettiğimiz verileri, şimdi bir de “yalancı ihracat etkisi”nden arındırarak analiz etmek şart oldu. Bunu yapmayan analizlerin inandırıcılığı da olmayacaktır. Bu durumun, IMF gibi, S&P, Fitch gibi kredi derecelendirme kuruluşlarının dikkatinden kaçmayacağı ve yatırımcı raporlarına aksettirilerek bir dizi güvensizlik üreteceği açık. Ne demeli? Kendi düşen ağlamaz…
Mustafa SÖNMEZ / CUMHURİYET