"YAKINDA 'TIRT KEMAL' DERLERSE HİÇ ŞAŞIRMAM!" KILIÇDAROĞLU VE AHMET HAKAN'A ÇATTI!
"Mavi Marmara" katliamı, BM Güvenlik Konseyi'nin İran'a ambargo kararı, Anayasa değişikliği, "eksen kayması" derken "Gandi Kemal" arada kaynayıp gitti.
Kılıçdaroğlu bana da açıldı
"Mavi Marmara" katliamı, BM Güvenlik Konseyi'nin İran'a ambargo kararı, Anayasa değişikliği, "eksen kayması" derken "Gandi Kemal" arada kaynayıp gitti.
Hadi kaynayıp gitti demeyeyim de, "dönüştü" diyeyim.
O anlı şanlı "Gandi Kemal" bir günde hesap uzmanı "Kemal Bey"e dönüştü.
Yakında "Tırt Kemal" derlerse hiç şaşmam.
Hayal kırıklığı insana her şeyi söyletir çünkü!
Bir köşe yazarı arkadaşımız, Kılıçdaroğlu'nun haline öyle "heyhat" çekti ki, içiniz yanar!
Gerçi bu arkadaşımızın kavlince dün "ak" dediğine bugün "kara" demek bir "oynaklık", nasıl desem, bir "yanardönerlik" değil, bir erdem.
Doğrusunu isterseniz, kimi zaman öyledir de!
Lakin huy halini almışsa, rezillik elverir.
Şayet "dönekliği" erdem addetmesinin nedeni "gördüğümü çalarım" yaklaşımıysa, köşe yazarlığıyla hakemliği karıştırıyor demektir.
Hiçbir hakem "bir dakika" sonraki pozisyonda sakatlamaya yönelik kasti hareket yapacak düşüncesiyle bir futbolcuya kırmızı kart göstermez.
Gelgelelim "bir dakika" sonrasını görmekten aciz bir insandan da köşe yazarı olmaz.
Allah aşkına söyler misiniz, "Kemal Bey"in hangi hali meçhuldü; baştan sona "heyhat" değil miydi?
Nasıl "heyhat" bir siyasi figür olduğuna dair bir iki dokundurmuştum da, kimi internet siteleri "Salih Tuna yeni eğlence buldu" demişti.
Halbuki eğlenceyi ben bulmamıştım; kaset marifetiyle kendisi çıkagelmişti.
Şöyle bir bakmıştım sadece:
Demiştim ki, bu adamda herhangi bir şeyi "yapmamış gibi yapmak" huyu var.
Mesela, Onur Öymen'in Dersim konuşmasını "Meclis"te alkışlamış, dışarıda isyan etmişti.
Mesela, "Genel başkanlık adaylığım söz konusu değil..." demiş, bir-iki hafta sonra da genel başkan seçilmişti.
Bir de, haline bakmadan kime benzetilirse benzetilsin kabulleniyor demiştim.
Kasket veriyorlar, kafa yapısına yakışır mı yakışmaz mı diye bakmıyor; Erdal İnönü diyorlar boyuna bakmıyor.
"Karaoğlan" diyorlar müktesebatına bakmıyor; "Gandi" diyorlar etro gömleğine...
Ne derseler, ne verseler anında kapıyor!
Bir yerlerden de üç-beş lakırdı kapmış habire söylüyor; "Yoksulluğu yeneceğiz..." falan.
İyi, güzel de, yoksulluk sürgit devam etsin diyen olmaz zaten. "Sen nasıl yeneceksin onu söyle..." deyince de "Oyunu ver, çözümü gör..." cevabını veriyor.
Kürt sorunundan sosyal adalete kadar her şeyi "Oyunu ver çözümü gör" şeklinde öylesine otomatiğe bağlamıştı ki, böyle giderse "mucize formülü" bulacağı belliydi.
Buldu da!
Başörtüsü sorununu nasıl çözeceksin diye üzerine gidince, "Belki türban takan kardeşimiz türban takmayacaktır nerden belli..." dedi. "Ömür boyu takacak diye bir kural mı var..."
Sizi bilmem ama böyle konuşan bir adama ben ömür boyu takarım:
"Avrupa Birliği..."
"Belki kendiliğinden gireceğiz nerden belli..."
"Anayasa..."
"Belki kendiliğinden değişir belli mi olur..."
Siz olsanız takmaz mısınız?
Şimdi de, "Anadolu'ya Gürsel Tekin'le açılacağız" diyor.
Önder Sav da kendisiyle Türkiye'ye açılmıştı.
Demek ki, CHP'de herkes herkese açılacak birilerini buluyor.
Berhan Şimşek'i İstanbul İl Başkanı görevine getirmekle, bana da açıldıklarını söyleyeyim de, varın gerisini siz hesap edin.
Bazı saçma sapan "erken" çıkışları olsa da Berhan Şimşek mütevazı, haldan bilen ve halkla iç içe bir adamdır.
Bizim gazete "Savcı" falan diyor ama Önder Sav'a hiç benzemez; dini inançlara son derece saygılıdır.
Minyeli Abdullah döneminden çok evvel, ta Millet Kütüphanesi'nin hemen karşısındaki kahvehane yıllarından beri tanıdığım için söylüyorum...
Sayın Kılıçdaroğlu en sonunda bana da açıldın ya, helal olsun sana!
Salih Tuna/Yeni Şafak