03 Ara 2010 09:25 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:50

WIKILEAKS'İN DOĞRULUĞUNDAN EMİN OLMADIĞI BELGELERİ YAYINLAMASI ETİK Mİ?

sabah.com.tr'de 'Etik Rehberi' köşesini hazırlayan Barış Soydan,günlerdir dünya gündemini sarsan belgeleri yayınlayan Wikileaks'in etik davranıp davranmadığını sordu...

Bugünkü soruyu hiç kimse sormadı ama aslında herkes bunu soruyor:

Wikileaks’in eline geçen her belgeyi, önüne arkasına bakmadan, aklına estiği gibi yayınlaması etik mi gerçekten?

NATO’nun nükleer sırlarını, mesela Türkiye’deki nükleer füzelerin şifrelerini yayınlasaydı… Yine etik olur muydu yaptığı?

"Evet, olurdu" diyenlere bir soru daha: Bununla da yetinmeyip, havalimanlarında terör saldırılarına karşı alınan güvenlik önlemlerini açıklasaydı.. Hala "Etik" der miydik, yaptığına?

Bana ait değil bu sorular Kanada Gazeteciler Birliği Etik Komitesi Başkanı Profesör Stephen Ward soruyor. Yanıtı net: Herkes gibi Wikileaks’in de uyması gereken etik kurallar var, olmalı.

"Gazeteci, başkalarına vereceği zararı en aza indirmek için çaba sarf eder" der, gazetecilik etiğinin temel ilkelerinden biri.

Wikileaks etti mi?

Aslında evet.

Sızdırdığı 250 bin belgeyi, alıp incelesinler, gerekli redaksiyonu yapsınlar, çıkarılması gereken isimleri çıkarsınlar diye New York Times, The Guardian gibi saygın gazetelerine verdi.

The Guardian gazetesinin yazarı Simon Jenkins açıkça yazdı bunu: Wikileaks’in belgeleri verdiği beş Batılı yayın (İngiliz The Guardian, ABD’li New York Times, Alman Der Spiegel, Fransız Le Monde, İspanyol El Pais) iki ay boyunca gece gündüz çalışıp, belgelerdeki pek çok ismi sildi.

Belgelerde geçen insanlara savunma hakkı tanımadan isimlerini yayınlamak etik değildi çünkü.

Tabii başka nedenleri de var: İsimlerin açık yazılması birçok insanı hedef haline getirecekti. Ve savaş planlarının düşmanın eline geçme ihtimali vardı.

The Guardian üzerine düşeni yaptı, gazetecilik etiğini gözetti.

Bunu nasıl yaptığına İngiltere’den bir örnek: Wikileaks belgelerinde "Kadınlara düşkün" diye geçen bir bakan.. İsmi? The Guardian gazetesine göre "xxx".
Başka bir örnek: Bir Alman… Der Spiegel’in yayınladığı Wikileaks belgelerine göre Almanya’daki koalisyon görüşmeleri hakkında Amerikan Büyükelçiliğine bilgi, hatta belge sızdırdı. Adı: Bilinmiyor.

Ve bir Türk… Bir kadın gazeteci… Wikileaks belgelerine göre ABD’li yetkililere Türk hükümetiyle ilgili bilgi aktardı. İsmi: Açıkça yazılmış.

Neden?

İngiliz bakanın onurunu korumak için gösterilen özenin, Türk gazeteciden esirgenmesinin gerekçesi ne?

Hangi ismin üzerinin kapatılacağı, hangisinin açık yazılacağını belirleme hakkı, İngiliz, Amerikalı, Fransız gazetecilerine verilirken bizden neden esirgendi?

"Çünkü Türk medyasına dünya güvenmiyor" diyecektir, gazeteci ağabeylerimiz.

Düpedüz etik ayrımcılığın açıklaması bu mu?

Ben, The Guardian editörlerinden daha az adil olduğumuzu düşünmüyorum açıkçası.

Ne biçim çifte standart bu?