04 Mayıs 2011 15:09
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:18
WIKILEAKS'DE BAŞBAKAN İLE İLGİLİ ŞOK İDDİA! ''ERDOĞAN O SATIŞTAN KAZANÇ SAĞLADI''
Taraf'ın bugünkü Wikileaks belgelerinde Edelman'ın 2004 yılında geçtiği kripto yayınlandı. Bu kriptoda Erdoğan'la ilgili şok iddialar yer alıyor
Kriptoda TÜPRAŞ’ın sonradan iptal edilen ilk satışına ilişkin olarak ’Cüneyd Zapsu, Erdoğan’ın ve kendisini satıştan kazanç sağladığını itiraf etti’ iddiası var.
Tarih: 20 Ocak 2004. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’ın kaleme aldığı "KİŞİYE ÖZEL" telgrafın başlığı: "Türk Başbakanı Erdoğan Washington’a Gidiyor: Zorlu Sınavlar Karşısında Ne Kadar Güçlü Bir Lider?" Telgrafın tam metni şöyle:
(1)ÖZET: Başbakan Erdoğan, Washington’ın diğer konuların yanı sıra Kıbrıs, iktisadi reform ve terörizme karşı mücadele meseleleri üzerinde durmasını bekliyor. Bunlara karşılık, Erdoğan şunlar için bastıracaktır: 1) Türklerin Kuzey Irak’ta de facto (fiili) bir Kürt devletinin büyüyüp gelişmesi olduğuna inandığı süreci engelleyecek somut ABD faaliyetleri, 2) Irak’ta PKK’ya karşı somut ABD eylemleri, 3) Kendi hükümetine ABD hükümetinin vereceği net bir destek. Türk tarafı bu ziyareti, esas olarak kapsamlı ortak stratejimizin genişletilmesi olarak değerlendirirken, Erdoğan ayrıca kamuoyu önünde somut sonuçlar olarak nitelendirebileceği bir gelişme de umuyor. Aynı zamanda, Erdoğan halihazırda Türkiye’nin önde gelen siyasi figürü olarak rakipsiz de olsa, o ve partisi, zorlu sınavlarla karşı karşıya ve eğer bu sınavların üstesinden gelemezlerse, bu onun hükümetteki ömrünü, Türkiye’nin demokratik gelişimini ve ABD-Türkiye işbirliğini etkileyecektir. ÖZETİN SONU.
(2) Başbakan Erdoğan, 28-29 ocakta, yönetimin (Bush yönetimi kastediliyor), kendisini eşit bir ortak olarak kabul ettiğini göstermek istediği Washington’a yapacağı ziyarete hazırlanırken, siyaseten yüksek bir noktada ve ender bir talihe sahip durumda görünüyor.
(3) Erdoğan, şu konularda Türkiye’nin harekete geçmesi yönündeki ABD beklentisinin açıksözlü ifadelereini işitmeye hazır: 1)1 mayısa kadar Kıbrıs’ta bir çözüm sağlanması, 2) inandırıcı iktisadi reformlara ve makro politikalara yönelinmesi, 3) İslamcı olanlar dahil, her çizgiden terörist gruba karşı çekince göstermeksizin işbirliği yapılması (Erdoğan "İslami terörizm" terimini reddediyor), 4) Irak’ta işbirliği yapılması, 5) Ermenistan’la sınırın açılması, ve 6) Ekümenik Patrikhane’ye ait Heybeliada Ruhban Okulu’nun, Patrikhane açısından kabul edilebilir olacak bir yolla yeniden açılması.
(4) Bunlara karşılık Erdoğan da ABD-Türkiye ilişkilerinin daha üst bir düzeye çıkarılmasının doğrudan şunlara bağlı olduğunu savunacaktır: 1) ABD’nin kuzey Irak’ta de facto (fiili) bir bağımsız Kürt devletinin adım adım oluşmasını hoşgördüğü yönünde her meşrepten Türkte bulunan ve dolayısıyla da öfkelenmelerine yol açan kanaati giderecek açık, siyasi ve diplomatik adımların ABD hükümeti tarafından atılması; 2) Irak’taki PKK tehdidinin ortadan kaldırılması için somut ABD hükümeti adımları; 3) Türk hükümetinin yeni Kıbrıs girişimi için üst düzey ve sürekli ABD hükümeti desteği; 4) ABD’nin demokratik seçimle işbaşına gelmiş hükümetin arkasında durduğunu gösterecek mümkün olan en açık işaret.
KİMİNLE İŞ YAPIYORUZ?
(5) Karizmatik, sıradan insanlarla ilişki kurabilme yeteneğine ve ülke çapında binlerce parti üyesinin adlarını ve yaptıkları işleri akılda tutabilmesini sağlayan muazzam bir hafızaya sahip bir adam olan Erdoğan’ın güçlü bir pragmatik yapısı var. Pragmatizmi, onu geçmişindeki radikal İslamcı çevreden uzaklaştırdı —bu nokta bize Erdoğan’ın eski ruhani lideri Kemal Hoca tarafından memnuniyetsizlikle işaret edilmişti. Erdoğan’ın pragmatizmi aynı zamanda onun bir yandan hatiplik yeteneğini ve laikçi müesses nizam tarafından zulme uğramış birisi olarak kendi şahsiyetini kullanarak dindar destekçilerinin kalplerini kazanmayı sürdürürken, İslami başörtüsü giyme gibi konuları da hızla gündem dışına itmesine neden oldu.
(6) Velhasıl, doğal bir siyasetçi olan Erdoğan sıradan insanları anlama ve ortalama bir yurttaşın dertleri ve hevesleriyle empati kurduğunu gösterebilme yeteneğine sahip. Yolsuzlukla, imtiyazla mücadeleye ve muhafazakar gelenekleri savunmaya hazır bir "Anadolu’nun Koruyucu Lideri" imajını yansıtıyor. Sonuç olarak da, onun AK Parti’si Kasım 2002’deki genel seçimlerde parlamentoda üçte iki çoğunluk kazandı. AK’ Parti’nin ulusal düzeyde değişimin partisi olduğu şeklindeki imajı, belediyeler düzeyinde hizmet verme konusundaki iyi sicili ve geçerli siyasi alternatiflerinin olmayışı sayesinde, AK Parti 28 martta ülke çapındaki yerel seçimlerde oyların yüzde 50 civarındaki bir kısmını kazanabilir. Partinin içinden kişiler, böyle bir sonucun AK Parti’ye, muhtemelen İstanbul, Ankara, hatta belki AK Parti’nin şimdiye dek iyi sonuç alamadığı İzmir ve diğer büyük kentlerin çoğu dahil olmak üzere Türkiye’deki 3200 belediyeden yüzde 65’inin ya da daha fazlasının denetimini vereceğini söylüyorlar. Türk müesses nizamının Erdoğan’ı küçültmek için attığı her adım -ister yasa yapmasını engellemek, ister niyetlerini eleştirmek suretiyle olsun - onun Türkiye’nin kentsel alanlarındaki ve Anadolu’nun bağrındaki popülaritesini büsbütün pekiştiriyor. Ona karşı muhalefet, devlet aygıtının muhtelif noktalarında keskin biçimde sürse de, halihazırda Erdoğan’ın karşısında hiçbir ciddi siyasi rakip ya da parti yok.
(7) Dahası Erdoğan, hükümetinin tam olarak uygulanması halinde Türkiye’de demokrasiyi önemli ölçüde kuvvetlendirecek olan siyasi reformları sayesinde AK Parti’nin yandaşlarının çok ötesinde ve aynı zamanda Avrupa Birliği’nde itibar kazandığını da biliyor. Hükümetinin, AK Parti yandaşlarının desteklediği yasa ya da düzenlemeleri parlamentodan geçiremeyişi — arazi tapu reformu (Cumhurbaşkanı Sezer’in veto ettiği 2B kastediliyor), Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) Reformu, Kuran kursları reformu - Erdoğan’ın desteğini erozyona uğratmadı. Esasen, AK Parti konusunda temkini elden bırakmayan merkez sağdaki Türkler, bizle konuşurken, müesses nizamın bu reformlara muhalefetinin zararlı olduğunu teslim ediyorlar.
YOLSUZLUK: AK Parti sıradan yurttaşın yolsuzluğa duyduğu kuvvetli tepkiyle iktidara yürüdü. Erdoğan’ın servetini İstanbul Belediye Başkanlığı sırasında aldığı komisyonlar sayesinde oluşturduğu iddiaları hiçbir zaman kanıtlanmadı ancak biz, işin içindekilerden giderek artan biçimde Erdoğan’ın özel sekreteri Hikmet Bulduk, Mücahit Arslan ve Cüneyd Zapsu’nun genel bir nüfuz işportacılığı yaptığını işitiyoruz.
Akşam’ın Ankara Temsilcisi Nuray Başaran bize Zapsu’nun ona 13 ocakta, Tüpraş’ın (devlet petrol rafinerisi) bir Rus ortağın da dahil olduğu konsorsiyuma satılmasından (TÜPRAŞ’ın yüzde 65’inin 1.3 milyar dolara Rus Tatneft firmasının dahil olduğu konsorsiyuma satılması kastediliyor, ancak bu satış daha sonra yargı kararıyla iptal edilmişti) Erdoğan’ın ve kendisinin "doğrudan" kazanç sağladığını itiraf ettiğini söyledi. Erdoğan’ın bir gıda dağıtım şirketinde doğrudan önemli bir pay sahibi olması da (Erdoğan’ın Emniyet Gıda A.Ş. ’deki hisseleri kastediliyor) kamuoyunda tartışma yarattı.
ZAPSU’DAN İDDİALARA YANIT
"Çok komik bir iddia bu... Edelman’a yakıştıramadım"
Başbakan Erdoğan’ın eski danışmanı, işadamı Cüneyd Zapsu’yu, eski ABD Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’ın kendisi hakkında yazdıklan konusunda arayıp görüşünü aldık. Zapsu, TÜPRAŞ’ın sonradan iptal edilen ilk saüşından kendisinin ve Erdoğan’ın doğrudan kazanç sağladığını Akşam gazetesinin o günkü Ankara Temsilcisi Nuray Başaran’a itiraf ettiği şeklindeki iddia konusunda net konuştu: "Doğru değil bile deme gereği duymuyorum, çok komik bir iddia bu!"
Zapsu’nun konuyla ügüi olarak Tarafa söyledikleri şöyle
"Nuray Hanım’ı tanırım, tabii ki ona böyle bir şey söylemiş olmam mevzubahis değil. Onun için çok hayalkırıklığına uğrarım eğer Eric Edelman’ın imzasıyla böyle bir yazı gitmişse... Edelman’ı da gayet iyi tanınm. Normalde böyle bir şeyin dedikodusu bile olmaz. Böyle gelen bir konuyu ciddiye alıp telgrafa yazmasını kendisine yakıştıramadım. Çok merak ediyorsa check etmesi lazımdı, bunu açıp bana sorabilirdi. Bu bana ABD’nin enformasyon ağının ne kadar güçsüz olduğunu da gösteriyor."
Tarih: 20 Ocak 2004. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’ın kaleme aldığı "KİŞİYE ÖZEL" telgrafın başlığı: "Türk Başbakanı Erdoğan Washington’a Gidiyor: Zorlu Sınavlar Karşısında Ne Kadar Güçlü Bir Lider?" Telgrafın tam metni şöyle:
(1)ÖZET: Başbakan Erdoğan, Washington’ın diğer konuların yanı sıra Kıbrıs, iktisadi reform ve terörizme karşı mücadele meseleleri üzerinde durmasını bekliyor. Bunlara karşılık, Erdoğan şunlar için bastıracaktır: 1) Türklerin Kuzey Irak’ta de facto (fiili) bir Kürt devletinin büyüyüp gelişmesi olduğuna inandığı süreci engelleyecek somut ABD faaliyetleri, 2) Irak’ta PKK’ya karşı somut ABD eylemleri, 3) Kendi hükümetine ABD hükümetinin vereceği net bir destek. Türk tarafı bu ziyareti, esas olarak kapsamlı ortak stratejimizin genişletilmesi olarak değerlendirirken, Erdoğan ayrıca kamuoyu önünde somut sonuçlar olarak nitelendirebileceği bir gelişme de umuyor. Aynı zamanda, Erdoğan halihazırda Türkiye’nin önde gelen siyasi figürü olarak rakipsiz de olsa, o ve partisi, zorlu sınavlarla karşı karşıya ve eğer bu sınavların üstesinden gelemezlerse, bu onun hükümetteki ömrünü, Türkiye’nin demokratik gelişimini ve ABD-Türkiye işbirliğini etkileyecektir. ÖZETİN SONU.
(2) Başbakan Erdoğan, 28-29 ocakta, yönetimin (Bush yönetimi kastediliyor), kendisini eşit bir ortak olarak kabul ettiğini göstermek istediği Washington’a yapacağı ziyarete hazırlanırken, siyaseten yüksek bir noktada ve ender bir talihe sahip durumda görünüyor.
(3) Erdoğan, şu konularda Türkiye’nin harekete geçmesi yönündeki ABD beklentisinin açıksözlü ifadelereini işitmeye hazır: 1)1 mayısa kadar Kıbrıs’ta bir çözüm sağlanması, 2) inandırıcı iktisadi reformlara ve makro politikalara yönelinmesi, 3) İslamcı olanlar dahil, her çizgiden terörist gruba karşı çekince göstermeksizin işbirliği yapılması (Erdoğan "İslami terörizm" terimini reddediyor), 4) Irak’ta işbirliği yapılması, 5) Ermenistan’la sınırın açılması, ve 6) Ekümenik Patrikhane’ye ait Heybeliada Ruhban Okulu’nun, Patrikhane açısından kabul edilebilir olacak bir yolla yeniden açılması.
(4) Bunlara karşılık Erdoğan da ABD-Türkiye ilişkilerinin daha üst bir düzeye çıkarılmasının doğrudan şunlara bağlı olduğunu savunacaktır: 1) ABD’nin kuzey Irak’ta de facto (fiili) bir bağımsız Kürt devletinin adım adım oluşmasını hoşgördüğü yönünde her meşrepten Türkte bulunan ve dolayısıyla da öfkelenmelerine yol açan kanaati giderecek açık, siyasi ve diplomatik adımların ABD hükümeti tarafından atılması; 2) Irak’taki PKK tehdidinin ortadan kaldırılması için somut ABD hükümeti adımları; 3) Türk hükümetinin yeni Kıbrıs girişimi için üst düzey ve sürekli ABD hükümeti desteği; 4) ABD’nin demokratik seçimle işbaşına gelmiş hükümetin arkasında durduğunu gösterecek mümkün olan en açık işaret.
KİMİNLE İŞ YAPIYORUZ?
(5) Karizmatik, sıradan insanlarla ilişki kurabilme yeteneğine ve ülke çapında binlerce parti üyesinin adlarını ve yaptıkları işleri akılda tutabilmesini sağlayan muazzam bir hafızaya sahip bir adam olan Erdoğan’ın güçlü bir pragmatik yapısı var. Pragmatizmi, onu geçmişindeki radikal İslamcı çevreden uzaklaştırdı —bu nokta bize Erdoğan’ın eski ruhani lideri Kemal Hoca tarafından memnuniyetsizlikle işaret edilmişti. Erdoğan’ın pragmatizmi aynı zamanda onun bir yandan hatiplik yeteneğini ve laikçi müesses nizam tarafından zulme uğramış birisi olarak kendi şahsiyetini kullanarak dindar destekçilerinin kalplerini kazanmayı sürdürürken, İslami başörtüsü giyme gibi konuları da hızla gündem dışına itmesine neden oldu.
(6) Velhasıl, doğal bir siyasetçi olan Erdoğan sıradan insanları anlama ve ortalama bir yurttaşın dertleri ve hevesleriyle empati kurduğunu gösterebilme yeteneğine sahip. Yolsuzlukla, imtiyazla mücadeleye ve muhafazakar gelenekleri savunmaya hazır bir "Anadolu’nun Koruyucu Lideri" imajını yansıtıyor. Sonuç olarak da, onun AK Parti’si Kasım 2002’deki genel seçimlerde parlamentoda üçte iki çoğunluk kazandı. AK’ Parti’nin ulusal düzeyde değişimin partisi olduğu şeklindeki imajı, belediyeler düzeyinde hizmet verme konusundaki iyi sicili ve geçerli siyasi alternatiflerinin olmayışı sayesinde, AK Parti 28 martta ülke çapındaki yerel seçimlerde oyların yüzde 50 civarındaki bir kısmını kazanabilir. Partinin içinden kişiler, böyle bir sonucun AK Parti’ye, muhtemelen İstanbul, Ankara, hatta belki AK Parti’nin şimdiye dek iyi sonuç alamadığı İzmir ve diğer büyük kentlerin çoğu dahil olmak üzere Türkiye’deki 3200 belediyeden yüzde 65’inin ya da daha fazlasının denetimini vereceğini söylüyorlar. Türk müesses nizamının Erdoğan’ı küçültmek için attığı her adım -ister yasa yapmasını engellemek, ister niyetlerini eleştirmek suretiyle olsun - onun Türkiye’nin kentsel alanlarındaki ve Anadolu’nun bağrındaki popülaritesini büsbütün pekiştiriyor. Ona karşı muhalefet, devlet aygıtının muhtelif noktalarında keskin biçimde sürse de, halihazırda Erdoğan’ın karşısında hiçbir ciddi siyasi rakip ya da parti yok.
(7) Dahası Erdoğan, hükümetinin tam olarak uygulanması halinde Türkiye’de demokrasiyi önemli ölçüde kuvvetlendirecek olan siyasi reformları sayesinde AK Parti’nin yandaşlarının çok ötesinde ve aynı zamanda Avrupa Birliği’nde itibar kazandığını da biliyor. Hükümetinin, AK Parti yandaşlarının desteklediği yasa ya da düzenlemeleri parlamentodan geçiremeyişi — arazi tapu reformu (Cumhurbaşkanı Sezer’in veto ettiği 2B kastediliyor), Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) Reformu, Kuran kursları reformu - Erdoğan’ın desteğini erozyona uğratmadı. Esasen, AK Parti konusunda temkini elden bırakmayan merkez sağdaki Türkler, bizle konuşurken, müesses nizamın bu reformlara muhalefetinin zararlı olduğunu teslim ediyorlar.
YOLSUZLUK: AK Parti sıradan yurttaşın yolsuzluğa duyduğu kuvvetli tepkiyle iktidara yürüdü. Erdoğan’ın servetini İstanbul Belediye Başkanlığı sırasında aldığı komisyonlar sayesinde oluşturduğu iddiaları hiçbir zaman kanıtlanmadı ancak biz, işin içindekilerden giderek artan biçimde Erdoğan’ın özel sekreteri Hikmet Bulduk, Mücahit Arslan ve Cüneyd Zapsu’nun genel bir nüfuz işportacılığı yaptığını işitiyoruz.
Akşam’ın Ankara Temsilcisi Nuray Başaran bize Zapsu’nun ona 13 ocakta, Tüpraş’ın (devlet petrol rafinerisi) bir Rus ortağın da dahil olduğu konsorsiyuma satılmasından (TÜPRAŞ’ın yüzde 65’inin 1.3 milyar dolara Rus Tatneft firmasının dahil olduğu konsorsiyuma satılması kastediliyor, ancak bu satış daha sonra yargı kararıyla iptal edilmişti) Erdoğan’ın ve kendisinin "doğrudan" kazanç sağladığını itiraf ettiğini söyledi. Erdoğan’ın bir gıda dağıtım şirketinde doğrudan önemli bir pay sahibi olması da (Erdoğan’ın Emniyet Gıda A.Ş. ’deki hisseleri kastediliyor) kamuoyunda tartışma yarattı.
ZAPSU’DAN İDDİALARA YANIT
"Çok komik bir iddia bu... Edelman’a yakıştıramadım"
Başbakan Erdoğan’ın eski danışmanı, işadamı Cüneyd Zapsu’yu, eski ABD Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’ın kendisi hakkında yazdıklan konusunda arayıp görüşünü aldık. Zapsu, TÜPRAŞ’ın sonradan iptal edilen ilk saüşından kendisinin ve Erdoğan’ın doğrudan kazanç sağladığını Akşam gazetesinin o günkü Ankara Temsilcisi Nuray Başaran’a itiraf ettiği şeklindeki iddia konusunda net konuştu: "Doğru değil bile deme gereği duymuyorum, çok komik bir iddia bu!"
Zapsu’nun konuyla ügüi olarak Tarafa söyledikleri şöyle
"Nuray Hanım’ı tanırım, tabii ki ona böyle bir şey söylemiş olmam mevzubahis değil. Onun için çok hayalkırıklığına uğrarım eğer Eric Edelman’ın imzasıyla böyle bir yazı gitmişse... Edelman’ı da gayet iyi tanınm. Normalde böyle bir şeyin dedikodusu bile olmaz. Böyle gelen bir konuyu ciddiye alıp telgrafa yazmasını kendisine yakıştıramadım. Çok merak ediyorsa check etmesi lazımdı, bunu açıp bana sorabilirdi. Bu bana ABD’nin enformasyon ağının ne kadar güçsüz olduğunu da gösteriyor."