Vuslat Doğan Sabancı kaza sonrası ilk kez konuştu
Sabancı, röportajında stilinden sanatçı kişiliğine, sevdiği mekanlardan hayırseverlik yolculuğuna, günlük rutinlerinden etkilendiği sanatçılara kadar birçok konuda soruları yanıtladı
Geçen yaz eşi Ali Sabancı ile birlikte Yunanistan'da deniz kazası geçiren ve ağır yaralanan Vuslat Doğan Sabancı, kaza sonrası ilk röportajını The Financial Times (FT) gazetesine verdi.
Geçen yaz geçirdiği ağır trafik kazası sonrası ilk kez röportaj verdiği FT'nin, kendisiyle ilgili kişisel sorularını yanıtlayan Vuslat Doğan Sabancı, Instagram hesabından bir paylaşımda bulundu. Vuslat Doğan Sabancı, röportajda kullanılan fotoğraflarını “Financial Times’ın özel çalışması için röportaj vermek büyük keyifti. Bu önemli yayında Vuslat Vakfı’nın Cömert Dinleme konusunda yaptığı çalışmalara yer vermesi beni ayrıca mutlu etti. Ağustos ayında yapılan röportaj bu hafta sonu yayımlandı. Rosanna Dodds’a ve resimler için Kerem Uzel’e teşekkür ederim” notuyla paylaştı.
"İlk hayırsever kahramanım anneannem"
Sabancı, röportajında stilinden sanatçı kişiliğine, sevdiği mekanlardan hayırseverlik yolculuğuna, günlük rutinlerinden etkilendiği sanatçılara kadar birçok konuda soruları yanıtladı.
Hayırseverlik yolculuğunun toplumsal cinsiyet eşitliğine ve özellikle kadınların güçlendirilmesine olan tutkusundan ilham aldığını söyleyen Vuslat Sabancı, "Taban örgütleriyle çalışmayı, sahada olmayı ve insanlarla temas kurmayı en değerli katılım biçimi olarak gördüm. Vuslat Vakfı'nı kurma yolculuğum da bu noktada başladı" dedi. İlk hayırsever kahramanının annenesi Meliha Kantek olduğunu söyleyen Sabancı, "Verecek çok parası yoktu ama şefkati ve insanların ihtiyaçlarına gösterdiği özen sayesinde çok şey başardı" ifadelerini kullandı.
13. yüzyıl Selçuklu seramiklerinden oluşan bir koleksiyonu olduğunu ifade eden Sabancı, "Bu seramikleri gelecek nesiller için koruduğum için kendimi ayrıcalıklı hissediyorum" ifadelerini kullandı.
"Türk kahvesini ocakta pişirmenin geleneksel yolunu seviyorum"
Günlük rutinlerine ve alışkanlıklarına ilişkin soruları da yanıtlayan Vuslat Doğan Sabancı, onsuz yapamadığı şeyin sabahları içinde bir yaprak nane bulunan köpüklü Türk kahvesi olduğunu söyledi. Sabancı, "Artık bunu sizin için yapan makineler var ama ben ocakta pişirmenin geleneksel yolunu seviyorum" dedi. Sabancı bir de tarif verdi:
"Güçlü bir alevle başlayın ve sonra kısın; yaklaşık yedi dakika sürer"
Asla yanından ayırmadığı kozmetik malzemesinin kullandığı kuru fırçası olduğunu söyleyen Vuslat Doğan Sabancı, "Ayak parmaklarımdan başlayıp boynuma kadar, her zaman kalbimin yönünde ilerliyorum. Cildimi daha yumuşak, sıkı ve pürüzsüz hale getiriyor ve kan dolaşımını artırıyor" dedi.
"Sabancı ayrıca en sevdiği mekanın İstanbul Ortaköy'deki Yahya Efendi Türbesi olduğunu söyledi. Sabancı, "Her yerde kediler var ve başka dünyalarla bağlantı kurabileceğiniz bir kapı gibi hissettiriyor" dedi.
"Hareket terapisi aracılığıyla bedenim ve duyularımla olan ilişkimi yeniden keşfettim"
Büyükada'nın kendisi için çok şey ifade ettiğini söyleyen Vuslat Doğan Sabancı, yirmili yaşlarının başında her yaz ailesiyle birlikte adaya gittiğini anlattı. Büyükada'da olmayı "balkondan bakmaya" benzeten Vuslat Doğan Sabancı, "Kaosa dışarıdan bakabildiğim bir yer - balkonda olmak gibi. Aynı zamanda dünyada hiç değişmeyen tek yer: martıların sesi, limonlu ve vişneli dondurmanın tadı" ifadelerini kullandı.
Geçirdiği kazanın ardından verdiği ilk röportajda konuşan Vuslat Doğan Sabancı, yakın zamanda hareket terapisiyle bedeni ve duyularıyla olan ilişkisini yeniden keşfettiğini söyledi. Sabancı, "Bedenimin yıllar içinde geliştirdiği kalıpları kırmaya ve yeni ifade yolları bulmaya çalışıyorum" dedi.