Virüsün şakası basın mensubunun adı yok...
Medyaradar yazarı Cezmi Sayılgan, korona günlerinde tüm tehlikelere rağmen haber peşinde koşmak zorunda kalan basın emekçilerini köşesine taşıdı.
Basın sektöründe 25 yıldan fazla sahada emek vermiş biri olarak sahada çalışan meslektaşlarım benim için ayrı bir kıymetlidir. Bu köşede, onların sorun ve taleplerini dile getirip, menfaatlerini savunmaktan mutluluk duyuyorum.
Medya mensupları herkesin hakkını savunur. İşçinin, çiftçinin, esnafın. Yeri geldiğinde politikacının. Bir tek kendi hakkını savunamaz.
Yıllarca işçinin, memurun mitinglerini, toplu sözleşme/görüşme eylemlerini izledik. Belki kendi unuttukları ikramiyelerinin bile peşine düştük.
Ama bu hakları dolaylı yoldan savunan gazeteciler nasıl şartlara mahkum bilir misiniz?
Biz kıdemli medya mensupları biliriz de. Dışardakiler bilir mi?
Yıllarca parasız sigortasız çalışanlarımız.
Hele yerel medyadaki dostlar ah ah.
Hadi bir el kaldırsın.
O kadar fazla ki.
Asıl söylemek istediğimize gelelim.
Güncel konuya, korona ile mücadeleye getireyim konuyu.
Burada da gazetecinin adı yok.
Sokakta, pazarda, halde, çarşıda, hastanede. Sürekli haber peşinde. Ekran başındakiler, gazete okuyanlar habersiz kalmasın diye.
Onlar gece, gündüz her ortamda haber peşinde.
Şimdi de virüsle sınavımız başladı.
Salgının ilk zamanlarında medyada birer ikişer çıkan vakalar artıyor artık.
Sizler duymadınız ama.
Geçen hafta basın sektöründe de testleri pozitif çıkan birkaç ismi duyunca inanın çok üzüldüm. Öncelikle hepsine buradan acil şifalar diliyorum.
Herkes bilmeli ki bu arkadaşlarımız virüsü plajda, havuzda veya düğünde değil, haber peşinde kaptı. İnsanlar gazete okusun, haber bülteni izlesin diye. Kalan sağlarla bu iş gidiyor.
İşlerinde koştururken. Çoğu da gece mesaisinde.
Öyle anlı şanlı gazeteciler gibi, evlerinden skype bağlantısı yaparak kendilerini garantiye de alamazlardı.
Kameraya görüntü, bilgisayara haber fotoğraf ve röportaj gerekiyordu.
Bazılarınızın “insan hayatı her şeyden önemli” dediğinizi duyar gibiyim.
Ama savaş muhabirleri olmasın diyebilir misiniz?
Dışardakiler için yazayım. Bizim işin virüsten farkı yok. Size bulaşınca parayı pulu düşünmeden cepheye dalarsınız. Haber bir gün sonra unutulur. Bazen gazeteci de. Ama bu çark hep böyle döner maalesef…
Bu köşemde yazdıkça siz meslektaşlarımın seslerini duyurmaya devam edeceğim.
Cezmi abiniz…