23 Oca 2011 10:12 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:59

''VERİLEMEYECEK BİR HESABIM YOK, HODRİ MEYDAN!'' MEHMET METİNER AHMET ALTAN'A MEYDAN OKUDU!

Star yazarı Mehmet Metiner'in Ahmet Altan'ın kendisi için sarfettiği "Caş" (Satılmış) ifadesi için kızgınlığı geçmiyor.Metiner bugün yine köşesinden Altan'a yüklendi.

Dünyanın en zor şeyi nedir bilir misiniz dostlar?
Söyleyeyim: Dedikodulara ve iftiralara yanıt vermek.

Haysiyet cellatlarının, kıskanç ve kifayetsiz muhterislerin beslenme kaynağı ne yazık ki dedikodulardır. Mert insan asla düşmanını arkadan vurmaz. Dedikoduyla vuran insan kalleştir.

Her duyduğunu konuşan, dedikodu ve iftiradan beslenen insan kalleştir. Her kalleş korkaktır. Yüzleşmeye çağırdığınızda gelmez. İspata çağırdığınızda çark eder.

Mert insan dedikoduyla uğraşmaz dostlar!

Bir insan bir başkası hakkında habire dedikodu üretiyor ve onları tedavüle sokuyorsa biliniz ki o insanda mertlik namına bir şey yoktur.

Bugüne kadar hiçbir yazımda başkasını arkadan vuracak kalleşliklere tevessül etmedim. O başkasına ait dedikoduları köşeme taşımadım.

İdeolojik olarak belki sertçe eleştirdiğim oldu, ama asla “Bak konuşurum ha, açtırma ağzımı!” yollu tehditler savuracak kadar alçalmadım. Benim muhatabım bir yazarsa, sadece ve yalnızca onun fikirleriyle uğraştım.

Üslubunda bir sorun varsa, kelimelerini aynen alıp kendisine iade etmekten öte bir iş yapmadım.

Çoğu zaman hoşlandığım bir tarz olmasa bile bu iade kabilinde yaptığım sert eleştiriler hiçbir zaman başka alanlara kaymadı. Hiç kimse bu konuda yazılmış bir tek yazımı gösteremez. Keşke bu üslupla yazmasaydım dediğim yazılar olmuştur elbet. İnsanız. Bazen öfkelerimize yenik düştüğümüz anlar olmuyor değil. Ama zinhar dedikoduları köşesine taşıyan bir yazar hiç olmadım.

***

PKK kaynaklı çok ağıt ithamlara uğradım, uğruyorum. İthamlara eşlik eden tehditlerle boğuştum, boğuşuyorum. Kefenim boynumda dolaştığımı herkes bilir. Ama buna rağmen ne sözümü esirgedim, ne de eyvallah ettim!

Hakkımda söylenecekleri bilerek meydanlara çıktım, köşemde yazdım, ekranlarda mertçe konuştum. Çünkü verilemeyecek bir hesabım yok.

Kimin başka türlü bir iddiası varsa işte buradayım, hodri meydan diyorum!

İsterdim ki düşmanlarım mert olsun. Ama görüyorum ki ne açık düşmanlarımın, ne de dost kılıklı düşmanlarımın mertlik vadisinde yeri yok. Defalarca yalanladığım halde, defalarca ispata çağırdığım halde gördüm ki o düşmanlarım aynı kara propagandayı sürdürüyor.

Ben Başbakan Erdoğan’ın yanında saf tutmamış olsaydım, demokratik açılım ve Kürt meselesi bahsinde Hükümeti kararlılıkla savunuyor olmasaydım, dahası açıkça sahaya inip bölgede PKK/BDP’ye karşı AK Parti için çalışmamış olsaydım, bu iftiraların hiçbirine maruz kalmazdım.

Şikayetçi değilim.

Kimseye diyet çıkartmak için de bunları yazıyor değilim.

“Ben sizin için böyle yaptım, hani bunun karşılığı veya karşılığı bu mu?” diyen çıkarcı namertlerden de hiç olmadım. Beni bilen bilir. Çünkü ben kendimi savundum. Çünkü ben Başbakan Erdoğan’ın şahsında kendi ideallerimi savundum.

Ben Tayyip Erdoğan’ı Başbakan olduğu için değil, benim ideallerimin taşıyıcı lideri olarak gördüğüm için sevdim ve destekledim. Sevip desteklediğim yıllarda yanında çok az insan vardı. Başbakan da değildi.

O günden bugüne hep sevdim ve destekledim. Üstelik tarafımı hep belli ederek yaptım bunu. Başkaları gibi maske takarak değil.

Kendisini savunduğum kadar eleştirdiğim de olmuştur.

Bu sevgi ve saygı ilişkisini “biat” üzerinden vuranların yanına varsın bir de o dost örtüsüne bürünmüş dostlar “yalakalık” sıfatını ekleyip yerleşiversinler, hiç umurumda değil. Kalleşliğin ve düzeysizliğin her türüne alıştık artık.

***

Silahını bir başkasını susturmak için kullanan kadar dilini bir başkasını siyaseten etkisizleştirmek amacıyla kullanan insan da namerttir.

“Çamur at, tutmazsa izi kalır!” yöntemine başvuran o haysiyet cellatlarına siz olsanız ne dersiniz? Her seferinde ısıtılıp karşıma çıkartılan o dedikodulara yanıt vermekten sıkıldım artık.

Ama görünen o ki bazılarının ne sıkılması, ne de utanması var.

O kıskanç ve kifayetsiz muhterisleri de kendi hallerine bırakıyorum.

Yanıtlarımı merak edenlere “Yemyeşil Şeriat Bembeyaz Demokrasi” adlı kitabımı salık veririm. Orada her şeyin yanıtı var.

O dedikoducu namertleri de, “yalaka” diyen dost kılıklıları da Allah’a havale ediyorum!

Not: Bu pazar saat 12’de Kanal Türk’te “Pazar Politika” programındayım.

Mehmet METİNER / STAR GAZETESİ