13 Ara 2013 20:25
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:48
Vefâtının 4’üncü yılında, Çakmaklı Usta’ya ‘vefâ gecesi’
Üsküdar Belediyesi, 21 Aralık Cumartesi günü Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek bir dizi etkinlikle “Millî Sinema” akımının kurucu yönetmeni Yücel Çakmaklı’yı anmaya hazırlanıyor.
Kurucusu olduğu “Millî Sinema” akımı kapsamında Türk sinema ve
televizyonculuğuna 1970’lerin başlarından 2009’daki vefâtına kadar
pek çok unutulmaz eser armağan eden ünlü yapımcı, yönetmen ve
senarist Yücel Çakmaklı, Üsküdar Belediyesi ve Sinemerkez
Akademi’nin ortaklaşa düzenlediği çok boyutlu bir etkinlikler
zinciriyle anılacak.
21 Aralık Cumartesi günü Üsküdar-Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenecek anma etkinliğine Türkân Şoray, Salih Güney, Hülya Koçyiğit, Safa Önal ve Ali Osman Emirosmanoğlu gibi Türk Sineması’nın saygın isimleri de konuşmacı olarak katılacaklar. Düzenlenecek olan panelde sanatçının sinema sektöründen kadim dostları onunla ilgili görüş ve anılarını konuklarla paylaşırlarken, gecenin sonunda da Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara tarafından merhum sanatçının eşi Filiz Çakmaklı ve oğlu Bahadır Çakmaklı’ya birer “onur plaketi” sunulacak.
GÜN BOYUNCA USTA’YI ANMA ETKİNLİKLERİ
“Bu Dünyadan Bir Yücel Çakmaklı Geçti…” adı verilen anma etkinliği, 21 Aralık Cumartesi sabahı saat 10.00’da, sanatçının pek çoğu şimdiye kadar hiçbir yerde yayımlanmamış 50 dolayındaki set fotoğrafının sinemaseverlerle ilk kez buluşacağı bir sergiyle başlayacak. Özel koleksiyonlardan toplanarak bir araya getirilen bu nadide kareler gün boyunca ziyaretçilerin beğenisine sunulurken, yine aynı gün içinde, 11.00, 13.00, 15.00 ve 17.00 saatlerinde, Çakmaklı Usta’nın yarım asırlık sanat mücadelesini işleyen bir belgesel film de sinemaseverlere dört kez ardı ardına gösterilecek. 2011 yapımı ve yaklaşık 70 dakika süreli bu belgeselin yönetmenliğini Gaziantep Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema-TV Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Sadık Battal gerçekleştirdi.
Ziyaretçiler, şimdiye kadar büyük bölümü gün ışığına çıkmamış nadide fotoğraflar ve geniş çaplı bir kitlesel gösterimi ilk kez bu anma etkinliğinde yapılacak belgesel filmin ardından, akşam 19.00’da da Yeşilçam’a bir ömür vermiş çok değerli ustalardan Yücel Çakmaklı’ya ilişkin anıları bizzat dinleme fırsatı bulacaklar. Sanatçının “Birleşen Yollar”, “Zehra”, “Çile” ve “Diriliş” gibi, 1970’lerin ilk yarısında çekilip gösterime girdiğinde kamuoyunda büyük ses getirmiş filmlerinde başrolleri üstlenen ya da yapım ekibinde yer alan aktrist Türkân Şoray, aktrist Hülya Koçyiğit, aktör Salih Güney, senarist-yönetmen Safa Önal ve yapımcı Ali Osman Emirosmanoğlu, Çakmaklı ile o dönemde gerçekleştirdikleri bu önemli ortak çalışmalardan hafızalarında iz bırakmış anekdotları sanatçının sevenleriyle paylaşacaklar. Düzenlenecek panelin moderatörlüğünü ise sinema yazarı ve tarihçisi Ali Murat Güven üstlenecek.
ÇAKMAKLI’NIN BİZLERE EMANETİ İKİ YADİGÂRA ‘ONUR PLAKETİ’
Öte yandan, gün boyunca çeşitli etkinliklerle sürecek anma programının sonunda da Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara, sinema sektöründen konuşmacıların yanı sıra, geceye “onur konuğu” olarak davet edilen iki isim, merhum sanatçının 40 küsur yıllık hayat arkadaşı Filiz Çakmaklı ve oğlu Bahadır Çakmaklı’ya, “Millî Sinema” akımının eserleriyle büyümüş ve bu eserlerden yepyeni bir hayat felsefesi oluşturmuş üç ayrı kuşağın duyduğu minnetin bir ifadesi olarak “onur plaketi” sunacak.
ESERLERİYLE SİNEMA VE TELEVİZYONDA ÇIĞIR AÇMIŞTI
1937 yılında Afyonkarahisar’ın Bolvadin ilçesinde dünyaya gelen Yücel Çakmaklı, çok küçük yaşta babasını kaybetti ve çocukluk yıllarının büyük bir bölümü yetimhanelerde geçti. Yaşadığı büyük maddî ve manevî zorluklara rağmen eğitimini hiç aksatmadan sürdüren Çakmaklı, 1950’li yılların ortalarında İstanbul’a gelerek İstanbul Üniversitesi’ne bağlı Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdi.
1963 yılında, askerlik hizmetini tamamlayıp sivil hayata geri dönüşünden itibaren Yeni İstanbul gazetesinde muhabir olarak çalışmaya başlayan sanatçı, hazırladığı sinema haberleri ve ustalıkla kaleme alınmış film eleştirileriyle, kısa bir süre sonra anılan gazetenin en gözde yazarları arasına girecekti.
Çakmaklı, profesyonel çalışma hayatındaki ilk birkaç yılı boyunca sinema sektörünü “film eleştirmeni” kimliğiyle takip ettikten sonra, 1960’ların ikinci yarısından itibaren sektöre fiilen girdi ve aralarında Osman Fahir Seden, Orhan Aksoy, Mehmet Arslan, Aram Gülyüz ile Mehmet Dinler’in de yer aldığı, o dönemin en popüler yönetmenlerine 20’ye yakın filmde asistanlık yaptı. Yeşilçam’ın melodram dili ve “yıldız oyuncu sistemi”nin kendine özgü kurallarını derinlemesine kavramasını sağlayan bu verimli çıraklık ve kalfalık döneminin ardından da 1969 yılında, “Kâbe Yollarında” adlı yarı-belgesel bir filmle ilk kez yönetmen koltuğuna oturdu.
Ancak, Çakmaklı’ya hem sektörde, hem de ülke çapında büyük prestij kazandıracak olan asıl çalışması ise ikinci sinema filmi “Birleşen Yollar” olacaktı. Bütünüyle Batı kültürü ve uygarlığından ithal edilmiş bir “modern hayat” tanımının Doğulu / Müslüman bireylerde yol açtığı ruhsal tatminsizlik ve açmazlara kesin bir cevap olarak “maneviyata yönelme”yi vaaz ettiği sarsıcı bir sinema filmleri dizisinin ilk halkasını oluşturan “Birleşen Yollar”, kamuoyu tarafından çok beğenilip ülke çapında uzun süre gösterimde kalmasının yanı sıra, sanatçının sonradan “Millî Sinema” akımı olarak tanımlanmaya başlanacak felsefi-ideolojik duruşunun da milât filmi oldu. Yeşilçam ortamında kendisine özgü bir kültürel alanı sabırla inşâ ederken, o dönemin sinemaseverlerinin alışık olduğu melodram dilini hiç zorlamaya kalkışmadan, hayata ilişkin derinlikli görüşlerini seyri kolay ve keyifli “iş filmleri”nin içine ustaca yediren Çakmaklı, son derece bilinçli şekilde uyguladığı bu yöntemle, 1970’ler Türk Sineması’nın hem “gişesi en başarılı” hem de “en ideolojik” yönetmenlerinden birine dönüşecekti. Sanatçı, her biri bu yaklaşımın başarılı birer örneği konumundaki “Zehra”, “Çile”, “Oğlum Osman”, “Diriliş”, “Ben Doğarken Ölmüşüm”, “Kızım Ayşe”, “Garip Kuş”, “Memleketim” gibi filmlerin ardından, 1970’lerin ikinci yarısında, o günlerin televizyon yayıncılığındaki tekel kurumu TRT’ye yönelerek, kariyerinin ikinci evresinde de bir dizi unutulmaz televizyon yapımına imza atacaktı. “Bir Adam Yaratmak”, “Çok Sesli Bir Ölüm”, “Bağrıyanık Ömer ile Güzel Zeynep” ve “Denizin Kanı” gibi siyah-beyaz dizi filmlerle başlayan bu süreç, 1980 ve sonrasında ise “4. Murad”, “Hacı Arif Bey”, “Küçük Ağa”, “Aliş ile Zeynep” gibi görece daha büyük bütçeli, renkli çekilmiş öyküler ve nihayet Türkiye’de bütün zamanların en büyük televizyon prodüksiyonu olarak kabul edilen “Kuruluş / Osmancık” adlı destansı tarihsel diziye kadar uzanacaktı.
Olgunluk döneminde, televizyon için çalışmalarını sürdürmesinin yanı sıra bir kez daha ilk göz ağrısı sinema perdesine dönen Yücel Çakmaklı, 1980’lerin ortalarından itibaren “Minyeli Abdullah-1”, “Sahibini Arayan Madalya”, “Minyeli Abdullah-2”, “Kurdoğlu” gibi gişede yine büyük başarılar kazanan sinema filmleriyle Türk toplumunun kültürel alanda nabzını çok iyi tutan usta bir gözlemci olduğunu sektöre bir kez daha kanıtlıyordu.
1990’ların ortalarından itibaren, “Millî Sinema” akımının hem bu akıma gönül vermiş yönetmenler, hem de izleyiciler cephesinde yaşadığı duraksamaya paralel olarak sinema ve televizyon çalışmalarını daha gevşek bir ritmde sürdüren Çakmaklı, gerekli sermayeyi bulamadığından dolayı, senaryo düzeyinde hazır olan bazı iddialı projelerini ise hiç bir zaman gerçekleştiremedi.
2009 yılı Temmuz ayında, tıkalı kalp damarlarının açılması için ağır bir by-pass ameliyatı geçiren sanatçının sağlık durumu, ameliyat sonrası ortaya çıkan bir dizi komplikasyondan dolayı adım adım kötüleşti ve 23 Ağustos 2009 Pazar günü 72 yaşında hayata vedâ etti.
25 Ekim 2009 Salı günü Fatih Camii’nde düzenlenen cenaze törenine, Yeşilçam’ın halen hayattaki yüzlerce ünlü ya da ünsüz emekçisi en ön saflarda olmak üzere, Türk Sinema Tarihi’nde başka hiçbir sanatçıya nasip olmamış mahşerî bir kalabalık katılırken, tabutunu cenaze aracına taşıyanlar arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da yer alacaktı.
21 Aralık Cumartesi günü Üsküdar-Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenecek anma etkinliğine Türkân Şoray, Salih Güney, Hülya Koçyiğit, Safa Önal ve Ali Osman Emirosmanoğlu gibi Türk Sineması’nın saygın isimleri de konuşmacı olarak katılacaklar. Düzenlenecek olan panelde sanatçının sinema sektöründen kadim dostları onunla ilgili görüş ve anılarını konuklarla paylaşırlarken, gecenin sonunda da Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara tarafından merhum sanatçının eşi Filiz Çakmaklı ve oğlu Bahadır Çakmaklı’ya birer “onur plaketi” sunulacak.
GÜN BOYUNCA USTA’YI ANMA ETKİNLİKLERİ
“Bu Dünyadan Bir Yücel Çakmaklı Geçti…” adı verilen anma etkinliği, 21 Aralık Cumartesi sabahı saat 10.00’da, sanatçının pek çoğu şimdiye kadar hiçbir yerde yayımlanmamış 50 dolayındaki set fotoğrafının sinemaseverlerle ilk kez buluşacağı bir sergiyle başlayacak. Özel koleksiyonlardan toplanarak bir araya getirilen bu nadide kareler gün boyunca ziyaretçilerin beğenisine sunulurken, yine aynı gün içinde, 11.00, 13.00, 15.00 ve 17.00 saatlerinde, Çakmaklı Usta’nın yarım asırlık sanat mücadelesini işleyen bir belgesel film de sinemaseverlere dört kez ardı ardına gösterilecek. 2011 yapımı ve yaklaşık 70 dakika süreli bu belgeselin yönetmenliğini Gaziantep Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema-TV Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Sadık Battal gerçekleştirdi.
Ziyaretçiler, şimdiye kadar büyük bölümü gün ışığına çıkmamış nadide fotoğraflar ve geniş çaplı bir kitlesel gösterimi ilk kez bu anma etkinliğinde yapılacak belgesel filmin ardından, akşam 19.00’da da Yeşilçam’a bir ömür vermiş çok değerli ustalardan Yücel Çakmaklı’ya ilişkin anıları bizzat dinleme fırsatı bulacaklar. Sanatçının “Birleşen Yollar”, “Zehra”, “Çile” ve “Diriliş” gibi, 1970’lerin ilk yarısında çekilip gösterime girdiğinde kamuoyunda büyük ses getirmiş filmlerinde başrolleri üstlenen ya da yapım ekibinde yer alan aktrist Türkân Şoray, aktrist Hülya Koçyiğit, aktör Salih Güney, senarist-yönetmen Safa Önal ve yapımcı Ali Osman Emirosmanoğlu, Çakmaklı ile o dönemde gerçekleştirdikleri bu önemli ortak çalışmalardan hafızalarında iz bırakmış anekdotları sanatçının sevenleriyle paylaşacaklar. Düzenlenecek panelin moderatörlüğünü ise sinema yazarı ve tarihçisi Ali Murat Güven üstlenecek.
ÇAKMAKLI’NIN BİZLERE EMANETİ İKİ YADİGÂRA ‘ONUR PLAKETİ’
Öte yandan, gün boyunca çeşitli etkinliklerle sürecek anma programının sonunda da Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara, sinema sektöründen konuşmacıların yanı sıra, geceye “onur konuğu” olarak davet edilen iki isim, merhum sanatçının 40 küsur yıllık hayat arkadaşı Filiz Çakmaklı ve oğlu Bahadır Çakmaklı’ya, “Millî Sinema” akımının eserleriyle büyümüş ve bu eserlerden yepyeni bir hayat felsefesi oluşturmuş üç ayrı kuşağın duyduğu minnetin bir ifadesi olarak “onur plaketi” sunacak.
ESERLERİYLE SİNEMA VE TELEVİZYONDA ÇIĞIR AÇMIŞTI
1937 yılında Afyonkarahisar’ın Bolvadin ilçesinde dünyaya gelen Yücel Çakmaklı, çok küçük yaşta babasını kaybetti ve çocukluk yıllarının büyük bir bölümü yetimhanelerde geçti. Yaşadığı büyük maddî ve manevî zorluklara rağmen eğitimini hiç aksatmadan sürdüren Çakmaklı, 1950’li yılların ortalarında İstanbul’a gelerek İstanbul Üniversitesi’ne bağlı Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdi.
1963 yılında, askerlik hizmetini tamamlayıp sivil hayata geri dönüşünden itibaren Yeni İstanbul gazetesinde muhabir olarak çalışmaya başlayan sanatçı, hazırladığı sinema haberleri ve ustalıkla kaleme alınmış film eleştirileriyle, kısa bir süre sonra anılan gazetenin en gözde yazarları arasına girecekti.
Çakmaklı, profesyonel çalışma hayatındaki ilk birkaç yılı boyunca sinema sektörünü “film eleştirmeni” kimliğiyle takip ettikten sonra, 1960’ların ikinci yarısından itibaren sektöre fiilen girdi ve aralarında Osman Fahir Seden, Orhan Aksoy, Mehmet Arslan, Aram Gülyüz ile Mehmet Dinler’in de yer aldığı, o dönemin en popüler yönetmenlerine 20’ye yakın filmde asistanlık yaptı. Yeşilçam’ın melodram dili ve “yıldız oyuncu sistemi”nin kendine özgü kurallarını derinlemesine kavramasını sağlayan bu verimli çıraklık ve kalfalık döneminin ardından da 1969 yılında, “Kâbe Yollarında” adlı yarı-belgesel bir filmle ilk kez yönetmen koltuğuna oturdu.
Ancak, Çakmaklı’ya hem sektörde, hem de ülke çapında büyük prestij kazandıracak olan asıl çalışması ise ikinci sinema filmi “Birleşen Yollar” olacaktı. Bütünüyle Batı kültürü ve uygarlığından ithal edilmiş bir “modern hayat” tanımının Doğulu / Müslüman bireylerde yol açtığı ruhsal tatminsizlik ve açmazlara kesin bir cevap olarak “maneviyata yönelme”yi vaaz ettiği sarsıcı bir sinema filmleri dizisinin ilk halkasını oluşturan “Birleşen Yollar”, kamuoyu tarafından çok beğenilip ülke çapında uzun süre gösterimde kalmasının yanı sıra, sanatçının sonradan “Millî Sinema” akımı olarak tanımlanmaya başlanacak felsefi-ideolojik duruşunun da milât filmi oldu. Yeşilçam ortamında kendisine özgü bir kültürel alanı sabırla inşâ ederken, o dönemin sinemaseverlerinin alışık olduğu melodram dilini hiç zorlamaya kalkışmadan, hayata ilişkin derinlikli görüşlerini seyri kolay ve keyifli “iş filmleri”nin içine ustaca yediren Çakmaklı, son derece bilinçli şekilde uyguladığı bu yöntemle, 1970’ler Türk Sineması’nın hem “gişesi en başarılı” hem de “en ideolojik” yönetmenlerinden birine dönüşecekti. Sanatçı, her biri bu yaklaşımın başarılı birer örneği konumundaki “Zehra”, “Çile”, “Oğlum Osman”, “Diriliş”, “Ben Doğarken Ölmüşüm”, “Kızım Ayşe”, “Garip Kuş”, “Memleketim” gibi filmlerin ardından, 1970’lerin ikinci yarısında, o günlerin televizyon yayıncılığındaki tekel kurumu TRT’ye yönelerek, kariyerinin ikinci evresinde de bir dizi unutulmaz televizyon yapımına imza atacaktı. “Bir Adam Yaratmak”, “Çok Sesli Bir Ölüm”, “Bağrıyanık Ömer ile Güzel Zeynep” ve “Denizin Kanı” gibi siyah-beyaz dizi filmlerle başlayan bu süreç, 1980 ve sonrasında ise “4. Murad”, “Hacı Arif Bey”, “Küçük Ağa”, “Aliş ile Zeynep” gibi görece daha büyük bütçeli, renkli çekilmiş öyküler ve nihayet Türkiye’de bütün zamanların en büyük televizyon prodüksiyonu olarak kabul edilen “Kuruluş / Osmancık” adlı destansı tarihsel diziye kadar uzanacaktı.
Olgunluk döneminde, televizyon için çalışmalarını sürdürmesinin yanı sıra bir kez daha ilk göz ağrısı sinema perdesine dönen Yücel Çakmaklı, 1980’lerin ortalarından itibaren “Minyeli Abdullah-1”, “Sahibini Arayan Madalya”, “Minyeli Abdullah-2”, “Kurdoğlu” gibi gişede yine büyük başarılar kazanan sinema filmleriyle Türk toplumunun kültürel alanda nabzını çok iyi tutan usta bir gözlemci olduğunu sektöre bir kez daha kanıtlıyordu.
1990’ların ortalarından itibaren, “Millî Sinema” akımının hem bu akıma gönül vermiş yönetmenler, hem de izleyiciler cephesinde yaşadığı duraksamaya paralel olarak sinema ve televizyon çalışmalarını daha gevşek bir ritmde sürdüren Çakmaklı, gerekli sermayeyi bulamadığından dolayı, senaryo düzeyinde hazır olan bazı iddialı projelerini ise hiç bir zaman gerçekleştiremedi.
2009 yılı Temmuz ayında, tıkalı kalp damarlarının açılması için ağır bir by-pass ameliyatı geçiren sanatçının sağlık durumu, ameliyat sonrası ortaya çıkan bir dizi komplikasyondan dolayı adım adım kötüleşti ve 23 Ağustos 2009 Pazar günü 72 yaşında hayata vedâ etti.
25 Ekim 2009 Salı günü Fatih Camii’nde düzenlenen cenaze törenine, Yeşilçam’ın halen hayattaki yüzlerce ünlü ya da ünsüz emekçisi en ön saflarda olmak üzere, Türk Sinema Tarihi’nde başka hiçbir sanatçıya nasip olmamış mahşerî bir kalabalık katılırken, tabutunu cenaze aracına taşıyanlar arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da yer alacaktı.