13 Eyl 2009 10:31
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:51
"VAY PİŞKİN VAY!..AHMET HAKAN'DAN ESKİ MESAİ ARKADAŞINA SALVOLAR!..
"Kolpacı çakal" lafını kendisine aynen iade mi etsek? Esas çakallığın, hükümeti hiç üzmeden gazetecilik yapmaya çalışmak olduğunu mu söylesek...
Vay pişkin vay
Akif Beki ilk defa açıktan yazdı...
Ona göre... Bizler, yani Aydın Doğan´ın yayın organlarında çalışanlar...
"Bedelini Aydın Doğan´ın ödeyeceği bir kavga"ya girmişiz...
"Aydın Doğan´ın kesesinden çıkacak ceza" üstünden kahramanlık taslıyormuşuz...
Patronun üstüne gereksiz husumet çekiyormuşuz... Biz kolpacı çakallarmışız... Tuzak kuruyor, pusu atıyormuşuz...
Böylece Aydın Doğan´ı zor durumda bırakıyormuşuz...
Ve bizim talihsizliğimiz şuradaymış: Aydın Doğan´ın tepesi atacak ve tez zamanda bize kapıyı gösterecekmiş.
* * *
Ne desek, ne yapsak, ne eylesek...
Bilmem ki?
"Kolpacı çakal" lafını kendisine aynen iade mi etsek? Esas çakallığın, hükümeti hiç üzmeden gazetecilik yapmaya çalışmak olduğunu mu söylesek...
"Hani vergi cezasının Tayyip Bey´le hiç ilgisi yoktu?" sorusunu mu sorsak...
Bizim Tayyip Erdoğan´ı eleştirmemizin bedelinin, nasıl olup da Aydın Doğan´a vergi cezası olarak döndüğünü biraz açmasını mı istesek... Asırlık basın geleneğinde eşi görülmemiş bu türden yazıları, utanç duygusu içinde kavrulmadan nasıl yazabildiğini mi sorsak...
* * *
Düşünüyorum: Akif Beki neden işi bu denli pişkinliğe ve arsızlığa vuruyor...
Konumu mu bunu gerektiriyor? O konumda bulunan birinin Tayyip Erdoğan´ı eleştirmesi imkânsız olduğundan mı böyle utanç verici yazılar yazıyor?
Hiç alakası yok...
Eğer o "konum" Tayyip Erdoğan´a laf söylememeyi gerektiriyorsa...
"İktidar yanlısı" medyada yazıp çizen Kürşat Bumin, Gülay Göktürk ve Nazlı Ilıcak gibi yazarların "klas duruşları"nı nereye koyacağız? O yazarlar, hem Doğan Grubu´nu, hem de Tayyip Erdoğan´ı eleştirerek...
Utanç duyulmayacak "klas bir tavır" koymak nasıl mümkün olabiliyormuş gösteriyorlar...
Demek ki mesele "konum" meselesi değil, "tıynet" meselesi imiş...
AHMET HAKAN/HÜRRİYET
Akif Beki ilk defa açıktan yazdı...
Ona göre... Bizler, yani Aydın Doğan´ın yayın organlarında çalışanlar...
"Bedelini Aydın Doğan´ın ödeyeceği bir kavga"ya girmişiz...
"Aydın Doğan´ın kesesinden çıkacak ceza" üstünden kahramanlık taslıyormuşuz...
Patronun üstüne gereksiz husumet çekiyormuşuz... Biz kolpacı çakallarmışız... Tuzak kuruyor, pusu atıyormuşuz...
Böylece Aydın Doğan´ı zor durumda bırakıyormuşuz...
Ve bizim talihsizliğimiz şuradaymış: Aydın Doğan´ın tepesi atacak ve tez zamanda bize kapıyı gösterecekmiş.
* * *
Ne desek, ne yapsak, ne eylesek...
Bilmem ki?
"Kolpacı çakal" lafını kendisine aynen iade mi etsek? Esas çakallığın, hükümeti hiç üzmeden gazetecilik yapmaya çalışmak olduğunu mu söylesek...
"Hani vergi cezasının Tayyip Bey´le hiç ilgisi yoktu?" sorusunu mu sorsak...
Bizim Tayyip Erdoğan´ı eleştirmemizin bedelinin, nasıl olup da Aydın Doğan´a vergi cezası olarak döndüğünü biraz açmasını mı istesek... Asırlık basın geleneğinde eşi görülmemiş bu türden yazıları, utanç duygusu içinde kavrulmadan nasıl yazabildiğini mi sorsak...
* * *
Düşünüyorum: Akif Beki neden işi bu denli pişkinliğe ve arsızlığa vuruyor...
Konumu mu bunu gerektiriyor? O konumda bulunan birinin Tayyip Erdoğan´ı eleştirmesi imkânsız olduğundan mı böyle utanç verici yazılar yazıyor?
Hiç alakası yok...
Eğer o "konum" Tayyip Erdoğan´a laf söylememeyi gerektiriyorsa...
"İktidar yanlısı" medyada yazıp çizen Kürşat Bumin, Gülay Göktürk ve Nazlı Ilıcak gibi yazarların "klas duruşları"nı nereye koyacağız? O yazarlar, hem Doğan Grubu´nu, hem de Tayyip Erdoğan´ı eleştirerek...
Utanç duyulmayacak "klas bir tavır" koymak nasıl mümkün olabiliyormuş gösteriyorlar...
Demek ki mesele "konum" meselesi değil, "tıynet" meselesi imiş...
AHMET HAKAN/HÜRRİYET