22 Ağu 2010 13:45 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:34

VATAN'IN HANGİ YAZARI TESETTÜR OTELİNDE HAŞEMA GİYDİ?

Vatan gazetesi yazarlarından biri, özellikle Ramazan ayında tercih edilen tesettür otellerini gezdi, haşema giydi, test etti. İşte o yazar...

...Tesettür otellerinde son yıllarda Ramazan özel kampanyaları başlatılmış ve insanlarımız da alışkanlıklarını değiştirip Ramazan'larını 5 yıldızlı tatil köylerinde geçirmeye başlamış. Hem de öyle böyle değil!

Haberi Yeni Şafak'tan okuduğumda itiraf edeyim çok şaşırdım. Ramazan'da bırak oruç tutanlar, oruçla uzaktan yakından alakası olmayanlar bile tatile çıkmazdı eskiden. Meğer tesettür otellerinde son yıllarda Ramazan özel kampanyaları başlatılmış ve insanlarımız da alışkanlıklarını değiştirip Ramazan'larını 5 yıldızlı tatil köylerinde geçirmeye başlamış. Hem de öyle böyle değil.

Maksat alay etmek veya açık yakalamak değil

Antalya Kumluca'da yer alan "Şah İnn Paradise" Otel bu otellerin hem en lüksü hem de Ramazan özel kampanyasında galiba en başarılısı. Geçtiğimiz hafta beni kırmayarak davetimi kabul eden yazar şair ve TV ve radyo programcısı Esra Elönü ile oradaydık. Otelin yüzde 96'sı doluydu. Demek ki devir hakikaten değişmiş.

Baştan söyleyeyim: Tesettür oteli fikrine karşı olan veya korku ve kaygıyla yaklaşanlardan değilim. Aksine böyle bir ihtiyaç varsa (ki var, sevin veya sevmeyin, memleketin yüzde 70'i kapalı ve bu yeni bir şey değil) ona göre bir pazarın olması kadar normal bir şey yok.

Maksadım ne alay etmek ne de bir açık yakalamak. Övmek veya propagandasını yapmak da değil. Ayşe Arman gibi tesettürlü olmanın nasıl bir his olduğunu da ortaya çıkartmak değil. (Üç gün baş bağlamakla anlaşılacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bu arada şunu da söyleyeyim: Ailemde kapalı insanlar da var. Başta onları incitmek istemem.)

Maksat Türkiye nasıl yaşıyor onu görmek ve göstermek. Geçen hafta halk plajındaydım, bu hafta hali vakti yerinde "beyaz" Müslümanların arasında.

Haber teklifimi kabul eden ve bana her konuda yardım eden başta Şah İnn Paradise Tatil Köyü Genel Müdürü Yusuf Yücel'e ve Misafir İlişkileri Müdür Yardımcısı Mehtap Aydoğan'a ve fotoğraflarımı çeken otel fotoğraf sorumlusu Türker Yaran'a teşekkür ederim.

Peki nasıl bir ortamdı? Hadise bir "oruç kampı"na mı dönüşmüş? Gündüz vakti tek bir kırıntı yiyecek bulmak gayrı mümkün mü? Personel dahil herkes kapalı olmak zorunda mı?
Haşema giymek zaruri mi? Kadınlar ve erkekler tamamen ayrı mı? Her şey din eksenli mi?
Alkol yoksa her şey bayat mı? İşte cevaplar..

Nasıl bir yer Kurallar ne?

İlk anda tesettür olmayan bir tatil köyünden farklı görünmüyor. 167 dönüm üzerinde kurulu, geniş bir sahil kenarında, bol yeşillikli bir tesis. Bu yıl 4'üncü sezonları. Tesettür otelindense "Alternatif Turizm" demeyi tercih ediyorlar. Tesis sadece tesettürlülere açık değil. Zaten kalanların 3'te biri açık. Aynı şekilde personel de. Yani tesettür zaruri değil.

Üç adet kural var:
1) Alkol yok.
2) Kadınlar ve erkekler ayrı havuzlara giriyor. 3) Ortalıkta bikini, mayo ile dolaşılması istenmiyor.
Onun dışında bir de mescit ayrımı var. Başka her yerde beraberler. İsteyen denize (sahilin batı tarafından) mayosuyla girebiliyor. Tesis içinde askılı elbise giyen de gördük. Açık giysiden diğer müşteriler çok rahatsız olursa personel kibarca uyarıyormuş. Bugüne kadar sadece bir kere olmuş. Açıklar da uyum gösteriyor.

Erkeklerin havuzu tesisin tam ortasında. Kafe, restoran ve bizim odamız havuza bakıyor. Babalar ve oğullar dize kadar şortlarıyla pek şenler.

İftar ezanla açılıyor. İftarın ardından konferans salonlarında teravih. Sonra da geniş bir çayırlıkta kurdukları sahnede gösteriler başlıyor. Oturma alanları çim üzerine serpiştirilmiş son derece rahat yayılmalık minderler. Çay servisi hiç durmuyor. İsteyene nargile de var. En güzeli de buydu. Naneli nargilemizi fokurdattık durduk.

Birinci İftar muharebesi

Günün tek ama en zorlu anı: İftar. 1500 kişiyle aynı anda iftar ciddi bir maraton. Önce iyi bir yer kapmak gerek. Klimalı alanda büyük rekabet söz konusu. Sonra sofrayı donatmak ve başında beklemek gerek. Açık büfedeki rekabet daha da büyük. Soğuk önündeki nisbi rahatlığa karşın sıcaklar insanı zorluyor. Kuyrukta beklerken ezan okunuyor, ne yapacağını şaşırıyorsun. Bırakıp gitsen sıranı kaybedeceksin, bırakmasan zaten susuzluktan haşat olmuşsun, bir saniye daha dursan hayati tehlike var. İşte bu nedenle iftar öncesi dakikalar biraz vahşi geçiyor diyebilirim. İtiş kakış, harala gürele... Birkaç kez elimdeki tabağı düşürecektim az daha. İftarda açık büfe iyi fikir değil diye düşündüm. Esra ile suyumuzu içtik, orucumuzu açtık, ancak 20 dakika sonra, toz duman dağılınca bir şeyler yedik.

Akdeniz'in en iyi korunan (E tipi) Bayanlar Kompleksi

Keskin Kalem Esra Elönü, adını duyunca "Bayana da kompleks ne yakışır" demekten kendini alamadığı bu bölüm 167 dönümlük arazinin batı tarafına kurulmuş ayrı bir dünya. İçeriye 5 yaşın üzerinde bir erkek, kamera, fotoğraf makinesi, cep telefonu ve bilgisayar asla ve katta giremiyor. Etrafı 5 metreye varan yüksek duvarlarla örülü. Deniz tarafındaki duvarların üzerinde Truman Show'daki gibi bir deniz resmedilmiş.

İlk izlenimim: Kadınlara yine haksızlık yapılmış. Burası erkek havuzunun ancak yarısı. Duvarlar yüksek, deniz kenarında denizi görememek iyice sıkıyor insanı. "Erkekleri buraya alalım, orası bizim olsun!" teklifim gülümseme ile karşılandı.

Sonra alışıyor insan. Üstelik klimalı kapalı alan da var ki erkekler havuzu etrafında yok.
Giyimde ortak bir davranış yok. Kimi gayet rahat iki parça bikinili, kimi bikini üstü kısa şortlu, kimi mayo üstü dize kadar şortlu, kimi benim giydiğim gibi kollar açık, diz altı şortlu, yarı açık haşemalı, kimi ise full aksesuar. Kadın kadına da çıplak olmak caiz değilmiş. Peee...

Onun dışında Bayanlar Kompleksi tam teşekküllü bir güzellik merkezi. Masaj, kuaför, ağda, yüz bakımı, geçici kına dövmesi. Ne isterseniz...

Saçta nedir tercihler diye soruyorum, röfle en az açıklardaki kadar seviliyormuş. (Bundan sonra 'Röfle Abla' demeyeceğim kimseye) Ama en çok geçici dövme talep görmüş. Üstelik de nerelerine yaptırıyorlarmış? Ha haaa! Bel altlarına.

Yarı açık haşemayla yüzmek nasılmış peki? Biri havuza seni giysiyle atmış da hadi girdik bari yüzelim durumu. O kadar da kötü değil aslında. Uzun süre yüzülmez ama zaten şöyle bir sorun var: Tesettürlü kadınların ezici çoğunluğu zaten yüzme bilmiyor. Havuza serinlemek için giriyor. Bunun bana acı verdiğini söylemem gerek.

Ramazan eğlencesinden bağımsız bir de böyle bir aktivite var. Havuz başında bayan bayana (bu bayan lafını da bana yazdırdılar ya... Peee...) eğlence. Hayli hareketli oyun havaları çalınıyor ve kimi kızlar -ne yalan söyleyeyim- çılgınlar gibi dans ediyor. Kim açık kim kapalı tabii bilmiyoruz ama belli ki en azından ailede bir kapalı var ki buraya gelinmiş. Sonra İranlı bir hanım özel bir kaset verdi ve İran havaları eşliğinde dans edildi. Sonra yabancı, sonra yerli, sonra Arap, sonra yine Tarkan... Demek istediğim: Kapalı açık arada hiçbir fark yok. Ortam müsaitse hepsi dans ediyor, hepsi neşeleniyor. Ha ama bakın hiç çok yüksek kahkaha duymadık. Neşe evet ama kahkaha yok.

Haşemalı fotomun açıklaması

"Hem Ayşe Armanlık yapmıyorum diyorsun hem bu foto ne?" diyebilirsiniz, zaten deyin de. Mesele şu: Kadınlar, pardon Bayanlar Kompleksinden fotoğraf elde etmek mümkün olmadı. Zira anlaşılır nedenlerle yasak. Hanımlar serbest bölge diye diledikleri kadar açılmışlar, bir gazetenin bir Pazar ekinde nal gibi bir foto ile bugüne kadar özenle sakladıkları bedenlerini cümle alem niye görsün? Fakat biliyorum ki döndüğümde şefimiz Güney Öztürk, Bayanlar Kompleksi hakkında söylediğim her cümleden sonra "foto var mı?" diyecek. Ve fotosuz da haber girmeyecek. Ama yok. Bu nedenle kendimi (yine) feda ettim ve böyle pozlar verdim. Çakacaklar lütfen biraz merhamet etsin olur mu?

Ne kadar liberal? 19 saat yemek servisi!

Gazeteye gelip hararetle otel hakkında konuştuğumda ilk lafım "Vallahi liberal bir otel!" oldu. Zira gitmeden önce şefim şöyle demişti: "Bak bir delilik yapma, tesettür otelinde Ramazan vakti herkesin önünde bir şeyler yemeye kalkıp olay olma!"
Ha hayt! Otelde 19 saat aralıksız yemek servisi var! Yani bir oruç kampı değil. Her şeyden önce çocuklar var tabii. Ama oruç tutmayan dünya kadar da yetişkin var. Kimse de kimseden tutmadığını saklamıyor açıkçası.

Peki akşam ezanı yayınlanıyor sabah ezanı yayınlanıyor mu? Hayır. Uyuyanlara saygı gereği sabah ezanı yayınlanmıyor. Bunu bir bizim mahallenin müezzinine anlatamıyoruz. Herkesin ibadeti kendine kardeşim.

Uzaylı tesettürlü: Esra Elönü

Bana bu haberimde Esra Elönü eşlik etti. Kendisi son yılların en heyecan verici kalemi. Haber 7 ve Star gazetesinde yazıyor. Vahşi bir yazı tarzı var. Kelimelerle ateşle oynayan akrobatlar gibi oynuyor. Alışmak gerekiyor. Hazmı kolay değil. Ne tarzı, ne de dedikleri.

Ramazan'da onunla bir tesettür oteline gitmek yazılarını okumak kadar lezzetliydi. Başörtülü ama otel ahalisinden biraz daha farklı bir dünyada yaşayan genç bir Türk kadını olarak yaptığı yorumlar beni hem güldürdü hem zihnimi açtı. Üstelik bir röportajında şöyle demişti: "Evet, bizim aşklarımız, yaşamımız merak ediliyor. Merak edilmesinin en büyük sebebi de insanlara gizemli gelmeniz belki. Nesnel olarak kapalısınız. Bu kapalılık baş kapatmayla ilgili değil. "Acaba bunlar nasıl yaşıyorlar?" diyorlar. Sanki biz ayrı bir gettoyuz, ayrı bir yerdeyiz, Kızılderiliyiz. Başka bir dilde gibi görünüyoruz."

Bu haberin yapılış nedeni de zaten Esra'nın biraz sitemle söylediği "kapalıya merak." Yanımda olması iyi geldi. Ayrıca takip edeni, tanıyanı da hayli çıktı. Ekibimizin ünlüsüydü. (Beni? Hiç kimse) Ben yorumlarını yazmaya mezun değilim ama belki kendi yazar. www.esraelonu.com'da yazılarını topluca bulabilirsiniz.

Mutlu Tönbekici/Vatan