19 Mar 2012 14:50 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:27

VATAN'DAN CÜNEYT ÖZDEMİR'E ZEHİR ZEMBEREK YANIT!

"Türkiye'nin en büyük iki sitesinin, kendisini linç etmeye çalıştığını düşünecek kadar hezeyan yaşamasını yadırgadık."

Bir hezeyana yanıt

Gazeteci Cüneyt Özdemir, sitemizde yayınlanan kendisiyle ilgili bir haberden duyduğu rahatsızlığı Twitter üzerinden bir karalama kampanyasına dönüştürünce okurlarımıza açıklama yapma zorunluluğu doğdu.

Özdemir’in bir süre önce Başbakan Erdoğan’la girdiği ’tinerci polemiği’ yüzlerce haber sitesiye birlikte gazetevatan.com’da da yer aldı.

Ertesi gün bu polemiğe cevaben CNNTürk’teki programında sarfettiği, "Amacım tinerciye dindarlığı kıyaslamak elbette değildi. Ben dindar bir ailede büyümüş bir gazeteciyim, annesinin başı örtülü bir gazeteciyim. Bunu söylemekten gurur duyan biriyim" sözleri de "Özdemir’den geri adım" başlığıyla verildi. Haber yanlış, uydurma ya da maksatlı değildi. TV’de söylediklerini aynen aktarmaktan ibaretti. Ama başlıktaki yorum Özdemir’i kızdırmaya yetti... Öyle kızdı ki Twitter’dan şunları yazabildi;

" Vatan ve Milliyet’in internet sitesinde ’manşetlerle’ bugün bana karşı bir belaltı operasyonu düzenlendi....", "Beni yerden yere vurmakla kalmayıp Milliyet, Vatan ve Medyatava bu durumu bana vurmak için kullanıyor. Ulan vız gelir tırıs gidersiniz.", "Sitenin yöneticisi Aylin Duruoğlu derdin ne bilmiyorum ama elinden geleni ardına koyma, itibarsızlaşma operasyonuna devam!"

Doğrusu şaşırdık... Her gün ekranda ve köşesinde ifade özgürlüğünü kullanan ve savunan bir gazeteci, nasıl olur da iş kendisi hakkında bir habere gelince böylesine tahammülsüz, böylesine suçlayıcı olabilirdi?

Gazetevatan sayısız kez gazetecileri konu olan haberler yaptı, birçoğunda meslektaşlarımız, belki de hak etmedikleri kadar ağır eleştirildi. Bir tanesi bile ’Bu haberi niye koydunuz, bana gareziniz var!" demedi.

Özdemir’in kullandığı üslubu geçtik, Türkiye’nin en büyük iki gazete sitesinin, kendisini linç etmeye çalıştığını düşünecek kadar ileri bir hezeyan yaşamasını yadırgadık.
Bu tuhaf hal, son zamanlarda medya mensuplarını saran tedirginliğin bir sonucu olsa gerekti. Okurlarımız bizi biliyordu, üstünde durmadık.

Ancak dün gece yine Twitter’dan, gazetevatan’ı hedef aldı. Bu kez payanda olarak Ahmet Altan’ı kullanıyor, aynen söyle diyordu:

" Vatan internet sitesi şimdi de manşetten Ahmet Altan’a belaltı çakıyor. Aylin Duruoğlu’na soralım kim bu manşetleri atan." "Ana akım medyanın içine yuvarlanmış bazı isimler liberal kalemlere karşı nasıl sinsice bir operasyon düzenliyorlar. Bunları teşhir edeceğiz!"

Ahmet Altan’ın Taraf’ta yayınladığı ’cemaatten özür dileyen’ yazısını pek çok site gibi gazetevatan’ın da aynen alıntılaması nasıl ’bel altı vurmak’ oluyor anlamak mümkün değil. Altan köşesinde açık açık yazmış, yüzlerce site alıntılamış, gündem olmuş, üstüne konuşulmuş bir yazıdan okurumuzu haberdar etmenin neresi operasyon!

Taraf haberlerine ve Ahmet Altan yazılarına zaman zaman sayfalarımızda yer vermemize, ’Siz de yandaş oldunuz, onlara destek veriyorsunuz" diye kızanlara alışmıştık da, demek hem çakıyor hem destekliyormuşuz!

Gazetevatan mümkün olduğunca farklı kaynaktan, her görüşten haber ve yoruma sayfalarında yer vermeye çalışır. Bu yüzden de kimseye yaranamaz. Bir gün beğenen ertesi gün fikrine aykırı bir haber ve yorum gördüğünde sinirlenir.

Amacımız günün nabzını en doğru şekilde tutmaktır. Hata yapmaz mıyız? Yaparız.. İstemeden, farketmeden.. Hatamızı söyleyene teşekkür eder, özür diler, düzeltiriz.

İnternet haberciliğinin eleştirilmesi gereken çok yanı var, ’copy paste’ tuzağına düşmenin yarattığı olumsuzluklardan tutun, tık uğruna koyulan fotoğraflara, köpürtülen haber ve başlıklara kadar.

Ama eleştiri başka şey ’bana linç yapılıyor’ diye itham etmek başka.

Özdemir, etkin olarak kullandığı Twitter’da aslında bize yönelttiği haksız suçlamanın ta kendisini yapmış oluyor. Belki fark etmeden... Twitter, Facebook gibi sanal mecralar insanların vicdan ve sorumluluk duygularından sıyrılarak dürtülerine kolayca teslim olabildiği alanlar....
Çünkü karşınızda sizi utandırabilecek gerçek bir muhatap yok. Kendinizi kontrol etmekten vazgeçerek, özgürleştiğinizi zannedebiliyorsunuz.

"Bel altı, vız gelir tırıs gidersiniz, Ulan!" gibi ifadelerin Özdemir’in ekranlarda ve köşesinde aşina olduğumuz üslubunun epey dışında olması da bu yüzden. Karşı karşıya olsak, tepkisi o bildiğimiz nezaketi çerçevesinde olacaktı muhtemelen. Keşke, haber kendisi hakkında olunca ’provokatör parmağı’ aramaya girişip, meslektaşlarına ’medyada yuvalanmış sinsi’ yaftası yapıştırma talihsizliğine düşmeseydi.

Aylin Duruoğlu

gazetevatan.com