23 Mayıs 2008 12:20 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:08

"UYDURMADIM,KAYNAĞIM ANLATTI" HABERCİLİĞİ DOĞRU MU?..VATAN'CILAR 5 YIL ÖNCE NE YAPMIŞTI?..

"Türk basınında hiçbir haber, gazeteci Fikri Sağlar´ın gündeme getirdiği ve Vatan´ın manşete taşıdığı iddia-haber kadar tartışılmamıştı" diyen Kürşat Bumin'Uydurmadım, kaynağım anlattı' haberciliğini anlattı ve Vatan'ın iki farklı tutumunu yazdı.

Fikri Sağlar'ın gündeme getirdiği ve Vatan gazetesinin manşete taşıdığı iddiaları kaleme alan Alper Görmüş, yazının sonuna Vatan'la ilgili bir de not düştü. İşte Alper Görmüş'ün Taraf gazetesinde yayınlanan yazısı:



"Uydurmadım, kaynağım anlattı" gazeteciliği ve problemleri...


Türk basınında hiçbir haber, gazeteci Fikri Sağlar´ın (özellikle "gazeteci" diye yazdım, nedenini biraz sonra anlatacağım) gündeme getirdiği ve Vatan´ın manşete taşıdığı iddia-haber kadar tartışılmamıştı. O nedenle, geçtiğimiz salı günü ele aldığım bu konuya yeniden dönmek ve olan bitende "gazetecilik ilkeleri" açısından bir sorun görmeyen meslektaşlarımızın argümanlarını bir kez daha ele almak istiyorum.
Her şeyden önce, bu çerçevede görüş öne süren meslektaşlarımızın tümünün haberin "sağlamlığı"na delil diye gösterdikleri şu meşhur "Haberin kaynağı Fikri Sağlar alelâde biri değil" meselesiyle ilgili bir şey söylemek isterim. Bu görüşleri temsilen, Vatan yazarı Reha Muhtar´ın satırlarını aktarayım önce:
"Vatan Gazetesi´nin yazı işlerindeki arkadaşlar (...) `bu olay oldu´ demiyorlar... Kaynağı belli olmayan bir haber yaymıyorlar... En azından bu haberi seslendiren etkili kaynak bellidir, o da Fikri Sağlar´dır. (...) Ortada Fikri Sağlar gibi bir adam varsa... Zamanında ortaya koyduğu belgelerle hükümet düşürmüşse... Susurluk gibi bir olayın kirli ilişkilerini ortaya çıkarmışsa... Bu ülkede Bakanlık, parti genel sekreterliği yapmışsa... Söyledikleri `haber´dir..."

Bu "delillendirme" bütünüyle yanlış bir varsayım üzerine kuruldu ve öyle de gidiyor: Fikri Sağlar burada "gazeteci"dir ve biz okurlar için belirsiz bir haber kaynağının ("AKP çevrelerine yakın bir hukukçu") iddialarını gündeme getirmektedir. Bu nedenle onun Susurluk günlerini hatırlatarak ne kadar "güvenilir" biri olduğu üzerine sarf edilen bütün çabalar, tartıştığımız mesele açısından hiçbir şey ifade etmez. Burada asıl, haberin kaynağının güvenilir olup olmadığıdır ki, onu da bilmiyoruz.

Aslında kaynağın güvenilirliği konusunda bir şeyler söyleyebiliriz: Hatırlayın, iddia patladıktan sonra öğrendik ki bütün gazeteciler bu yöndeki söylentilerden haberdarmışlar. Ben en son Habertürk´te Sevilay Yükselir´in Fatih Altaylı´yla yaptığı haftalık sohbetlerin sonuncusunda (21 mayıs) öğrendim; Sevilay Yükselir söylentiyi "en az 50 kez" duymuş şimdiye dek. Fatih Altaylı da iddianın, kulağına gelenlerin "en hafifi" olduğunu söyledi programda. Demek ki, Fikri Sağlar´ın kaynağı öyle özel bir bilgiye falan sahip değil, dolayısıyla onun güvenilirliğini tartışmanın da fazla bir faydası yok.

Peki, şimdi bu nedir? Madem Fikri Sağlar ve Vatan gazetesi bu söylentiyi haberleştirerek doğru bir iş yapmışlardır, aylardır kendi aralarında konuşup da bunu haberleştirmeyen onlarca gazete ve yüzlerce gazetecinin yaptığına ne ad vereceğiz?

"Uydurmadım, kaynağım anlattı"

Benim cevabım: Onların yaptığı doğru, Fikri Sağlar ve Vatan´ın yaptığı yanlış! Neden yanlış olduğunu, 2004´ün yaz aylarında Fransa´da yaşanan ve Le Monde´un "özür"üyle son bulan bir gazetecilik hikâyesine yaslanarak anlatmaya çalışayım:
Önce 28 Temmuz 2004´te Hürriyet´te yayımlanan "IRKÇI SALDIRI YALANI UYDURAN KADINA TECİLLİ HAPİS CEZASI" başlıklı şu habere bir göz atalım:
"Banliyö treninde, kendisini Yahudi zanneden eli bıçaklı bir grubun ırkçı saldırısına hedef olduğunu ileri sürerek, C