"UYANIK TÜRBANLILARDAN HİÇ Mİ HİÇ HOŞLANMIYORUM!...." AHMET HAKAN SONUNDA İSYAN ETTİ!.... PEKİ HAKAN NEYE İSYAN ETTİ?....
Ahmet Hakan sağ gösterip sol vurdu. Bir yazısında "Yanar dönerim... A acayibim..." diyen Hakan türban konusunda da tepki çekecek bir çıkış yaptı: ""Uyanık" türbanlılardan da hiç mi hiç hoşlanmıyorum..."
Kamunun türbanlısı
GALİBA "muhbirlik" adı verilen işten zerre kadar hazzetmediğim için...
Güzel yurdumuzun falanca hastanesinin falanca bölümünde "kaçak" çalışan türbanlı hemşireler ya da falanca mektepte "kaçak" çalışan türbanlı öğretmenler için düzenlenen av partilerinden de hiç mi hiç hoşlanmıyorum...
Bu nedenle...
"Alın! İşte kamu! İşte türbanlı!" haberlerine de, o haberleri süsleyen flu fotoğraflara da hep kekremsi bir duyguyla bakıyorum...
Sevmiyorum bu haberleri...
Aslına bakılırsa "Ama bu bizim görevimiz" diyecek meslektaşlar için hazırladığım bir yanıtım da yok maalesef...
Sonuç olarak mesleğimizin bu yanından hazzetmeme hakkımı kullanıyorum, o kadar...
Ancak muhbirlikten hoşlanmıyor oluşum...
"Türbanlı kamu çalışanı"na hak verdiğim anlamına gelmemeli...
"Kamuda yasak" olduğunu pekálá bildikleri halde...
"Nasıl olsa hükümette bizimkiler var... Bir tolerans kıyağını bize çok görmezler herhalde" yaklaşımıyla...
Yasağı delmeye kalkanlardan... Arkadan dolananlardan... Kaçak göçek iş çevirenlerden...
Kısacası "uyanık" türbanlılardan da hiç mi hiç hoşlanmıyorum...
Başka türbanlılar, kamuya adımlarını atamazlarken, onların "gemisini yürüten kaptan" olarak iş başı yapmalarına sinir oluyorum...
AKP denilen partinin yetkililerine, "Türbanı kamuda da serbest bırakmak için adım atmalısınız" diye çıkışmak yerine...
İktidardan gelecek potansiyel toleransın eteklerine yapışmak, hiç de mert bir tutum gibi gelmiyor bana...
Çünkü bana göre, mağdur, mağdur gibi davranmasını bilmelidir.
Hem uyanıklık yapıp mağduriyet perdesini yırtmak, hem de bu duruma işaret edenlere öfkelenip, eldeki serum şişesini fırlatmak...
İşte bu olmaz, olamaz...
"Uyanık türbanlı"ya şunu söylemek isterim:
Muvazaalı, imalı, taktikli "vücut dilli siyaseti"nin, kurnazı, uyanığı veya fırsatçısı olmak yerine...
O serum şişesini, "Kamuda türbana izin vermeyeceğiz" diyen siyasi iktidarın kafasına fırlatmalısın...
Çıkar yol budur.
Neden hem nalına hem mıhına vuruyorum
BAZILARI diyor ki:
"Yetti artık ama Ahmet Hakan... Artık safını seçmen gerekmiyor mu? Bir öyle, bir böyle... Olmaz ki... Adam gibi tarafını seçsene... Neden hep hem nalına hem mıhına vuruyorsun?"
Cevap veriyorum:
Haklısınız, bir kararda kalamıyorum... Yanar dönerim... A acayibim... Ve de hem nalına hem mıhına vuruyorum...
Neden mi?
Çünkü...
İnsani meseleler hayli karmaşıktır... Bu karmaşa nedeniyle de, nala vursan yetmez, mıha vursan kesmez... Kısacası nala vursan mıh öksüz kalır, mıha vursan nal yetim kalır...
Çünkü...
Bilerek ve isteyerek zor olanı seçiyorum... Oysa sadece nala vurarak ya da mıha vurarak alacağım garantili alkışların farkındayım... Ama ne sırtımı sağlam yere dayamanın huzuru beni keser, ne de bunca tarafgir arasına bir tarafgirin daha katılmış olması bir anlam ifade eder...
Çünkü...
Biliyorum ki nal da yalandır, mıh da...
HÜRRİYET /AHMET HAKAN