13 Kas 2010 08:55
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:47
"UTANÇ VERİCİDİR! AYIPTIR! İPEKÇİ'NİN MİRASINA İHANETTİR!" TRT'YE SON SALVO HASAN CEMAL'DEN!
Ağca'yı televizyona çıkarıp onu Abdi İpekçi cinayetinden dolayı sorgulamaktan kaçınmak tek kelimeyle ayıptır.Utanç vericidir gazetecilik açısından.
Gazeteci ayıpları üzerine bir yazı...
Mehmet Ali Ağca, bir katil. Sıradan bir katil de değil. Elinizde tuttuğunuz gazetenin yıllar yılı genel yayın yönetmenliğiyle başyazarlığını yapan ve bizim mesleğimizin en iyilerinden olan Abdi İpekçi’nin, Abdi Bey’in katilidir.
Ayrıca, İpekçi cinayetinden sonra Roma’da Papa’nın kıl payı ölümden döndüğü suikast girişimini de gerçekleştiren odur.
Ağca şimdi serbest.
Önce İtalya’da, sonra Türkiye’de yıllarını hapiste geçirdikten sonra çıktı, yaşamını bu ülkede geçiriyor.
Evet, Ağca bir katil!
Ama gazeteci milleti açısından hâlâ ilginç bir hedef.
Çünkü, hem İpekçi cinayeti, hem Papa suikastı bunca yıl sonra tam anlamıyla aydınlığa çıkarılmış değil.
Perde arkasına ışık tutmak, Soğuk Savaş döneminin Türkiye içinde ve dışındaki kirli bilmecelerini çözmek için Ağca’yı konuşturmak bunca yıl sonra da önemini koruyor.
Örneğin Abdi İpekçi cinayeti Türkiye’yi 12 Eylül’e, 1980’deki askeri darbeye götüren köşe taşlarından biriydi.
Mehmet Ali Ağca 1979’un başlarında Türkiye’yi biraz daha karıştıran bir tetikçi idiyse, arkasında kimler, hangi güçler vardı?
Biliyorum, girizgâh uzadı.
Eski deyişle sadede gelelim.
Mehmet Ali Ağca TRT’de televizyon ekranına çıkarıldı.
Olabilir.
Bir katille de röportaj yapılır, gerektiğinde ‘şeytan’la da konuşulur.
Gazetecilik mesleği böyledir.
Güncel gerçeğin peşinde koşturduğumuz için, yüksek yerlerdeki kirli ilişkileri ortaya çıkarmaya çalıştığımız için böyledir.
Ama bu demek değildir ki, ilkesizlik damgasını vurur bu mesleğe.
Ama bu demek değildir ki, etik yoksunu bir meslektir bu.
Elbette hayır.
Gazeteciliğin ilkeleri, etik kuralları vardır, dikkat edilmesi, özen gösterilmesi gereken...
Bu açıdan, yani mesleğimizin ilkeleri ve etik kuralları açısından Ağca’yı TRT Haber’e çıkaranlar büyük bir hata yaptılar, İpekçi cinayeti konusunda suskun kalarak.
Ağca’yı televizyona çıkarıp onu Abdi İpekçi cinayetinden dolayı sorgulamaktan kaçınmak tek kelimeyle ayıptır.
Evet öyle, utanç vericidir gazetecilik açısından.
Ben bunu ayrıca, bir gazeteci olarak, Abdi Bey’in anısına, mirasına bir ihanet olarak da görüyorum.
Ve vicdanıma sığmıyor bu.
Geçelim.
Sırası gelmişken, bizim meslekle ilgili bir noktaya daha değinmek istiyorum.
TRT’nin ‘Ağca ayıbı’na tepki yerinde bir tepkidir. Ama gazeteciler olarak bu duyarlığımızı başka konularda da gösterebilmeliyiz.
Çünkü ekranlarda, gazete sayfa ve köşelerinde hemen gün o kadar çok ayıplar işleniyor, gazetecilik etiği ve ilkeleri o kadar çok çiğneniyor ki.
Bunların da peşine düşmeliyiz.
Kendi mesleğimizi korumalıyız çünkü...
Evet, basın özgürlüğü konusunda, dünkü yazımda belirttiğim gibi, Türkiye’nin durumu parlak değil.
Ama bizim mesleğin çıtası da yükseklerde dolaşmıyor.
Tam tersine, bazı bakımlardan yerlerde sürünüyoruz.
Buna da çareyi kendimiz düşünmeliyiz.
Mehmet Ali Ağca, bir katil. Sıradan bir katil de değil. Elinizde tuttuğunuz gazetenin yıllar yılı genel yayın yönetmenliğiyle başyazarlığını yapan ve bizim mesleğimizin en iyilerinden olan Abdi İpekçi’nin, Abdi Bey’in katilidir.
Ayrıca, İpekçi cinayetinden sonra Roma’da Papa’nın kıl payı ölümden döndüğü suikast girişimini de gerçekleştiren odur.
Ağca şimdi serbest.
Önce İtalya’da, sonra Türkiye’de yıllarını hapiste geçirdikten sonra çıktı, yaşamını bu ülkede geçiriyor.
Evet, Ağca bir katil!
Ama gazeteci milleti açısından hâlâ ilginç bir hedef.
Çünkü, hem İpekçi cinayeti, hem Papa suikastı bunca yıl sonra tam anlamıyla aydınlığa çıkarılmış değil.
Perde arkasına ışık tutmak, Soğuk Savaş döneminin Türkiye içinde ve dışındaki kirli bilmecelerini çözmek için Ağca’yı konuşturmak bunca yıl sonra da önemini koruyor.
Örneğin Abdi İpekçi cinayeti Türkiye’yi 12 Eylül’e, 1980’deki askeri darbeye götüren köşe taşlarından biriydi.
Mehmet Ali Ağca 1979’un başlarında Türkiye’yi biraz daha karıştıran bir tetikçi idiyse, arkasında kimler, hangi güçler vardı?
Biliyorum, girizgâh uzadı.
Eski deyişle sadede gelelim.
Mehmet Ali Ağca TRT’de televizyon ekranına çıkarıldı.
Olabilir.
Bir katille de röportaj yapılır, gerektiğinde ‘şeytan’la da konuşulur.
Gazetecilik mesleği böyledir.
Güncel gerçeğin peşinde koşturduğumuz için, yüksek yerlerdeki kirli ilişkileri ortaya çıkarmaya çalıştığımız için böyledir.
Ama bu demek değildir ki, ilkesizlik damgasını vurur bu mesleğe.
Ama bu demek değildir ki, etik yoksunu bir meslektir bu.
Elbette hayır.
Gazeteciliğin ilkeleri, etik kuralları vardır, dikkat edilmesi, özen gösterilmesi gereken...
Bu açıdan, yani mesleğimizin ilkeleri ve etik kuralları açısından Ağca’yı TRT Haber’e çıkaranlar büyük bir hata yaptılar, İpekçi cinayeti konusunda suskun kalarak.
Ağca’yı televizyona çıkarıp onu Abdi İpekçi cinayetinden dolayı sorgulamaktan kaçınmak tek kelimeyle ayıptır.
Evet öyle, utanç vericidir gazetecilik açısından.
Ben bunu ayrıca, bir gazeteci olarak, Abdi Bey’in anısına, mirasına bir ihanet olarak da görüyorum.
Ve vicdanıma sığmıyor bu.
Geçelim.
Sırası gelmişken, bizim meslekle ilgili bir noktaya daha değinmek istiyorum.
TRT’nin ‘Ağca ayıbı’na tepki yerinde bir tepkidir. Ama gazeteciler olarak bu duyarlığımızı başka konularda da gösterebilmeliyiz.
Çünkü ekranlarda, gazete sayfa ve köşelerinde hemen gün o kadar çok ayıplar işleniyor, gazetecilik etiği ve ilkeleri o kadar çok çiğneniyor ki.
Bunların da peşine düşmeliyiz.
Kendi mesleğimizi korumalıyız çünkü...
Evet, basın özgürlüğü konusunda, dünkü yazımda belirttiğim gibi, Türkiye’nin durumu parlak değil.
Ama bizim mesleğin çıtası da yükseklerde dolaşmıyor.
Tam tersine, bazı bakımlardan yerlerde sürünüyoruz.
Buna da çareyi kendimiz düşünmeliyiz.