24 Eki 2011 08:21
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:56
UTANÇ VERİCİ AMA GERÇEK! TÜRKİYE AĞLADI MI?
Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, dün Van'da yaşanan deprem felaketine başka bir pencereden baktı ve can acıtan soruyu sordu.
İşte Aslı Aydıntaşbaş’ın o yazısı...
Türkiye ağladı mı?
Son 5 günde, bu topraklara 100’e yakın cenaze geldi. Yetmiyormuş gibi şimdi de Van’daki deprem. Bu acı, duygusal kopuş noktasına yaklaşan Türkiye insanını ortak kaderde yeniden birleştirebilir mi?
Bu nasıl bir kara buluttur! Beş gün önce Güroymak’dan 10, tam 4 gün önce Hakkari’den 24 ve son 48 saatte yapılan operasyonlarda da en az 48 cenaze daha geldi bu memleketin topraklarına. Bu da yetmezmiş gibi, gözyaşları bir türlü dinmeyen analar, şimdi de Van için ağlayacak!
Dün oturup Hakkari’deki terör saldırısı, ardından da Başbakan’ın medya yöneticileriyle toplantısıyla ilgili iki satır yazacaktım ki, Van’dan acı haber geldi.
7.2 büyüklüğünde deprem, şehir merkezini sallamakla kalmadı, Van’ın güzel beldesi Erciş’i yerle bir etti.
Yunan mitolojisinde, deprem, Olimpos’da oturan Tanrıların insanları cezalandırmasıdır. 1999’da İstanbul’da deprem anını yaşarken de en şaşırdığım, toprağın hışmıydı. Depremi yaşayanlar, hele de zemin katta oturanlar, yerin derinliklerinden gelen o ürkütücü homurtu sesini hala unutmamışlardır sanırım.
“Türkiye ağladı” mı?
Acaba Van depremi de, yaşadığımız gezegenden, bir türlü barışamayan, kucaklaşamayan, silahları susturamayan bizlere gelen bir uyarı mesajı mı?
Bugünlerde söz söyleme cesaretini kendinde bulan herkese saygım büyük. Ama hafta içinde Milliyet yazarı Can Dündar’ın “Zor Sorular” başlıklı makalesinde sorduğu 6 soru vardı ki, sözün bittiği yerde tüm doğruları ve duyguları hepimiz için özetledi.
Can, Hakkari saldırısı sonrasında “Türkiye ağladı” ve “Teröre lanet” manşetleri arkasında hepimizin bilip kimsenin söylemediği gerçeği en çıplak haliyle yazmış. Haberlerde seyrettiğimiz bütün bu bayrak yürüyüşleri, yurt çapındaki gösterilerde Güneydoğu’dan hiçbir il yok. Gerçek şu ki Doğu’da, sadece öldürülen PKK’lıların cenazesi geldiğinde kepenkler kapanıyor, suratlar düşüyor, yas ilan ediliyor. Can sormuş “(Bu,) en kederli günde bile duygusal ortaklığı sağlayamadığımızı, ölüme karşı yaşamın yanında saflaşamadığımızı kanıtlamıyor mu?”
Hem de nasıl! Başka örnekler de var. Dün Facebook’da, Twitter’da Van’la ilgili “Oh olsun!” yorumları yapanlar vardı. Ürkütücü, feci, tatsız, ama gerçek.
Cesaretin kırıldığı, dillerin ısırıldığı, etraftaki şiddet şehvetini kaldıramayanların gözlerini utançla başka yere çevirdiği noktada, Van geldi başımıza.
Deprem de ölüm de Allah’ın takdiridir deyip geçmeyin. Artık bu ülkede yaraları sarma, cenazeleri durdurma, silahları susturmak için neler yapacağımızı düşünme vakti geldi.
Gelin Van’daki trajedi, bir şeylere vesile olsun.
Van hem çok güzel, hem de özel bir köşesidir Türkiye’nin. Nüfusu Kürt ağırlıklı olmakla birlikte, Türkmen, Arap ve geçmişte Ermenileri de barındırdı.
Van’dan fotoğraf karesi
Göl kıyısındaki şehrin, ne tek bir rengi, ne de sesi var. Son seçimde BDP destekli bağımsızlar, seçmenin yüzde % 50’si kazandı. Ama hem 2009 yerel seçimleri, hem de genel seçimlerde nüfusun % 40’ı da Ak Parti’ye yöneldi. Depremin ana üssü Erciş’te de tam tersi, %48 Ak Parti, %42 BDP.
Böyle bir günde siyasetten, rakamlardan neden söz ediyorum?
Diyeceğim şu, gelin Van’da yaşanan acıdan bir ders çıkaralım. Fotoğraf karelerine bakın. Van’da insanlık tek yumruk olmuş. Kir toz içinde mehmetçikler, canla başla enkaz kaldırmaya; polis vatandaşla el ele hayat kurtarmaya çalışıyor.
Erdoğan 8 vekili çağırır mı?
Anadolu Ajansı’ndan Abdurrahman Antakyalı’nın çektiği bu resimler, bize unuttuğumuz bir şeyleri hatırlatsın. Gün, sıkılan yumruklarımızı açıp, yaralarımızı sarma günü. Gelin kaybettiğimiz o kader birliğini yeniden yaratalım.
El sıkalım, sarılalım demiyorum. Onun için belki çok erken. Ama gelin cenazelerimizi birlikte kaldıralım.
Başbakan “Silahla mücadele, siyasetle müzakere” dedi. TBMM’de Van’dan 8 milletvekili var. 4’ü Ak Parti, 4’ü BDP’den. O 8 isimden biri de, Erdoğan’ın uçağı Van’a hareket ederken karayoluyla şehre ulaşmaya çalışan Aysel Tuğluk. Belki de hükümetin en tepkili olduğu isim...
Sayın Başbakan, sokaklardaki öfkeyi, Doğu ve Batı arasında her geçen gün genişleyen uçurumu, Türkiye’nin nasıl duygusal bir kopuşa sürüklendiğini siz de görüyorsunuz. Gün, kırgınlıkları unutma, acıları paylaşma günü. Lütfen buna öncülük edin ve Van’dan başlayın. Meclis kızgınlık değil uzlaşı ve çözüm yeridir. Sizde bugün o yaralı kenet yapacağınız temaslarda, o sekiz vekili de yanınıza alın.
Çünkü yalnız 4’ü değil, her biri bu toprakların temsilcisi.
Ve bizler bir şekilde birlikte yaşamayı, birbirimize tahammül etmeyi, anlamayı öğrenmek zorundayız.
Türkiye ağladı mı?
Son 5 günde, bu topraklara 100’e yakın cenaze geldi. Yetmiyormuş gibi şimdi de Van’daki deprem. Bu acı, duygusal kopuş noktasına yaklaşan Türkiye insanını ortak kaderde yeniden birleştirebilir mi?
Bu nasıl bir kara buluttur! Beş gün önce Güroymak’dan 10, tam 4 gün önce Hakkari’den 24 ve son 48 saatte yapılan operasyonlarda da en az 48 cenaze daha geldi bu memleketin topraklarına. Bu da yetmezmiş gibi, gözyaşları bir türlü dinmeyen analar, şimdi de Van için ağlayacak!
Dün oturup Hakkari’deki terör saldırısı, ardından da Başbakan’ın medya yöneticileriyle toplantısıyla ilgili iki satır yazacaktım ki, Van’dan acı haber geldi.
7.2 büyüklüğünde deprem, şehir merkezini sallamakla kalmadı, Van’ın güzel beldesi Erciş’i yerle bir etti.
Yunan mitolojisinde, deprem, Olimpos’da oturan Tanrıların insanları cezalandırmasıdır. 1999’da İstanbul’da deprem anını yaşarken de en şaşırdığım, toprağın hışmıydı. Depremi yaşayanlar, hele de zemin katta oturanlar, yerin derinliklerinden gelen o ürkütücü homurtu sesini hala unutmamışlardır sanırım.
“Türkiye ağladı” mı?
Acaba Van depremi de, yaşadığımız gezegenden, bir türlü barışamayan, kucaklaşamayan, silahları susturamayan bizlere gelen bir uyarı mesajı mı?
Bugünlerde söz söyleme cesaretini kendinde bulan herkese saygım büyük. Ama hafta içinde Milliyet yazarı Can Dündar’ın “Zor Sorular” başlıklı makalesinde sorduğu 6 soru vardı ki, sözün bittiği yerde tüm doğruları ve duyguları hepimiz için özetledi.
Can, Hakkari saldırısı sonrasında “Türkiye ağladı” ve “Teröre lanet” manşetleri arkasında hepimizin bilip kimsenin söylemediği gerçeği en çıplak haliyle yazmış. Haberlerde seyrettiğimiz bütün bu bayrak yürüyüşleri, yurt çapındaki gösterilerde Güneydoğu’dan hiçbir il yok. Gerçek şu ki Doğu’da, sadece öldürülen PKK’lıların cenazesi geldiğinde kepenkler kapanıyor, suratlar düşüyor, yas ilan ediliyor. Can sormuş “(Bu,) en kederli günde bile duygusal ortaklığı sağlayamadığımızı, ölüme karşı yaşamın yanında saflaşamadığımızı kanıtlamıyor mu?”
Hem de nasıl! Başka örnekler de var. Dün Facebook’da, Twitter’da Van’la ilgili “Oh olsun!” yorumları yapanlar vardı. Ürkütücü, feci, tatsız, ama gerçek.
Cesaretin kırıldığı, dillerin ısırıldığı, etraftaki şiddet şehvetini kaldıramayanların gözlerini utançla başka yere çevirdiği noktada, Van geldi başımıza.
Deprem de ölüm de Allah’ın takdiridir deyip geçmeyin. Artık bu ülkede yaraları sarma, cenazeleri durdurma, silahları susturmak için neler yapacağımızı düşünme vakti geldi.
Gelin Van’daki trajedi, bir şeylere vesile olsun.
Van hem çok güzel, hem de özel bir köşesidir Türkiye’nin. Nüfusu Kürt ağırlıklı olmakla birlikte, Türkmen, Arap ve geçmişte Ermenileri de barındırdı.
Van’dan fotoğraf karesi
Göl kıyısındaki şehrin, ne tek bir rengi, ne de sesi var. Son seçimde BDP destekli bağımsızlar, seçmenin yüzde % 50’si kazandı. Ama hem 2009 yerel seçimleri, hem de genel seçimlerde nüfusun % 40’ı da Ak Parti’ye yöneldi. Depremin ana üssü Erciş’te de tam tersi, %48 Ak Parti, %42 BDP.
Böyle bir günde siyasetten, rakamlardan neden söz ediyorum?
Diyeceğim şu, gelin Van’da yaşanan acıdan bir ders çıkaralım. Fotoğraf karelerine bakın. Van’da insanlık tek yumruk olmuş. Kir toz içinde mehmetçikler, canla başla enkaz kaldırmaya; polis vatandaşla el ele hayat kurtarmaya çalışıyor.
Erdoğan 8 vekili çağırır mı?
Anadolu Ajansı’ndan Abdurrahman Antakyalı’nın çektiği bu resimler, bize unuttuğumuz bir şeyleri hatırlatsın. Gün, sıkılan yumruklarımızı açıp, yaralarımızı sarma günü. Gelin kaybettiğimiz o kader birliğini yeniden yaratalım.
El sıkalım, sarılalım demiyorum. Onun için belki çok erken. Ama gelin cenazelerimizi birlikte kaldıralım.
Başbakan “Silahla mücadele, siyasetle müzakere” dedi. TBMM’de Van’dan 8 milletvekili var. 4’ü Ak Parti, 4’ü BDP’den. O 8 isimden biri de, Erdoğan’ın uçağı Van’a hareket ederken karayoluyla şehre ulaşmaya çalışan Aysel Tuğluk. Belki de hükümetin en tepkili olduğu isim...
Sayın Başbakan, sokaklardaki öfkeyi, Doğu ve Batı arasında her geçen gün genişleyen uçurumu, Türkiye’nin nasıl duygusal bir kopuşa sürüklendiğini siz de görüyorsunuz. Gün, kırgınlıkları unutma, acıları paylaşma günü. Lütfen buna öncülük edin ve Van’dan başlayın. Meclis kızgınlık değil uzlaşı ve çözüm yeridir. Sizde bugün o yaralı kenet yapacağınız temaslarda, o sekiz vekili de yanınıza alın.
Çünkü yalnız 4’ü değil, her biri bu toprakların temsilcisi.
Ve bizler bir şekilde birlikte yaşamayı, birbirimize tahammül etmeyi, anlamayı öğrenmek zorundayız.