ÜNLÜLERİN TEŞHİR EDİLMESİ DOĞRU MU? UZMANLAR NE DİYOR?
Emniyetin ünlülerin isimlerini ve görüntülerini basınla paylaşması tartışma yarattı.
Ünlülerin gerek emniyete ifade vermeye gelirken, gerek ifade sonrası, gerekse polis aracında medya tarafından çekilen görüntüleri yazılı ve görsel basına sızınca 'Ünlülerin bu şekilde teşhiri doğru mu?' sorusu gündeme geldi.
İşte görüşler :
'Toplumsal lince yol açıyor'
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur FİNCANCI:
KİMSENİN teşhiri doğru değil. Ünlüler daha fazla etkileniyor gibi görünebilir ama herhangi birinin teşhir edilmesi, iş ilişkileri, arkadaşlık ilişkileri açısından son derece olumsuz. Bu, özel hayatın gizliliğini ihlal ve özel hayata müdahale anlamına geliyor. Böyle bir uygulamayla insanları ötekileştirmek, toplumun dışına itmek olanaklı oluyor. Toplumun içindeki değerlerin sarsılması olarak bizlere yansıyor ve toplumsal lince yol açıyor.
'Suçlu üzerinden suçun kötü gösterilmemeli'
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi, Sosyolog Prof. Dr. Mazhar BAĞLI:
BEN Türkiye'deki bu teşhir meselesini, bu uygulamayı doğru bulmuyorum. Kişiler herhangi bir konuyla itham edildiği zaman mahkeme kararı verilmediği sürece bunların teşhir edilmesinin hakikaten hoş karşılanmaması lazım. Suçla ilgili sosyolojik olarak temel ilke çok ciddi tedbirlerin alınması, suçun kötülüğüyle ilgili topluma bilgi verilmesidir. Ama suçlu üzerinden suçun kötü gösterilmesi doğru değil. Kişi üzerinden kötüyü göstermek yanlış bir uygulama.
'Herkes meydanın önünde ifşa ediliyor'
Magazin Gazetecileri Derneği Başkanı Sinan TOSUN:
Uzun bir süredir şüpheliler olarak gözaltına alınan ünlü – ünsüz herkes maalesef aleni şekilde medyanın önünde ifşa edilmektedir. Geçmişte emniyet birimleri bu konuda çok daha hassas hareket etmekteydi. Terörist dahi olsa şüphelilerin sadece arkadan görüntü alınmasına izin verirlerdi. Bu hassasiyetin yeniden tesis edilmesi hepimizin arzusudur. Bu konularda Türk milleti olarak daha hassas olmalıyız.
'Son derece tehlikeli bir uygulama'
TİHV Genel Sekreteri Metin BAKKALCI:
Teşhir kim olursa olsun, hiçbir şekilde kabul edilemeyecek bir insan hakları ihlalidir. Bu kişiler muhtemelen suçlu, ya da muhtemelen suçlu değil. Hiçbir insan için teşhir sözcüğünü çağrıştıracak bir işlemin kabul edilmesi mümkün değil. Adil yargılama denen şey budur. Teşhir, hiçbir şekilde kabul edilemeyecek bir olaydır. Toplumda başka düzeyde bir algı yaratılmak isteniyor. Bu son derece tehlikeli. Neden teşhir etmek isterler? İnsan hakları çerçevesinde, başka insanlara örnek olsun, diğerlerini caydırsın diye birisine ceza verilmez.
'Kimse ispatlanana dek suçlu ilan edilemez'
Avukat Hatice TEMİZKAN:
AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi'nin bu yöndeki emsal kararında ifade edilen 'masumiyet karinesi' ve Anayası'nın 38/4 maddesi ise suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse 'suçlu' sayılamaz. Ancak bu örnekte basının haber alma özgürlüğü ile kişilik hakları çatışmaktadır. Yakalama ve Gözaltına Alınma Yönetmeliği'nde ise soruşturma evresi gizlidir basının önüne çıkarılamaz, evrakı yayınlanamaz. Bu yönetmeliğin suçlu psikolojisinden anlayan, soğuk kanlı, bu konuda eğitim almış bir personel tarafından uygulanması gerekir, ancak uygulamad bunun aksini görüyoruz. Bu kişiler yapılan bu yanlış uygulamadan sorumludur.
'Kol kırılıp yen içinde kalmamalı'
Gazeteci- Yazar Abdurrahman Dilipak:
Burada yaptığından utananlarla, yaptığı ile övünenleri iki ayrı kategoriye ayırmak gerek.. Yaptığından utananları teşhir etmek, damgalamak anlamına gelir. Aynı zamanda "batılın tasviri saf zihinleri idlal edeceği" (bozacağı) gibi, bir şeyin alenileşmesi ve yaygınlaşması şuuraltında o şeyin meşrulaşmasına sebep olabilir. Bu açıdan bakıldığında ihtiyad etmek gerekir.. Ancak öte yandan "Mega Player" de denilen, toplumun önünde taklit edilen, "rol model" özelliği taşıyan kişilerin kötü örnekliği konusunda da dikkatli olmak gerekir.. Sanatçılar böyle yapıyorsa, onları taklit edenler ne yapmaz ki! O zaman bu tür kötü örneklerin "alem-i ibret" olmak üzere, teşhiri ve cezalandırılması, caydırıcı bir etki yapması açısından önemlidir. Ortada pozitif ayırımcılık yapmayı gerektiren bir durum olduğunu sanmıyorum. Kol kırılıp yen içinde kalmamalı. Sonra kol ya çolak olur ya da kangren. İlk kez bir yanlışlık eseri bu tuzağa düşenle, bunun yayılmasına sebep olanlar ayırt edilmeli diye düşünüyorum.
'Yasal, görevi ihmal gibi bir suç unsuru yok"
Türk Ceza Hukuku Derneği kurucu üyesi avukat Ali Rıza Dizdar:
Yapılan uygulama yasaya uygun ancak bu kişilerin bu şekilde teşhir edilmesi etik değil. Zanlıların kendilerini koruma hakları vardır. Ailelerinin, toplumdaki değerlerinin korunması lazım. Ancak bu şekilde toplum önünde küçük düşürüldüler. Basının özgür haber alma özgürlüğü ne kadar önemliyse, zanlıların da toplum önünde küçük düşürülmemesi o kadar önemlidir. Aynı uygulama Şike, Ergenekon ve Balyoz dosyalarında da yapıldı. Zanlılar 'beni teşhir etmeyin' demiş ve buna rağmen teşhir edilmiş olsalardı 'hakaret' suçu işlenmiş olurdu. Yaşanan bu olayda hakaret ya da görevi ihmal gibi bir suç unsuru yok. Ancak yapılan yanlış uyguluma nedeniyle ortada ahlaken bir sorun var.