ÜNLÜ SPİKER KANALINA SAHİP ÇIKTI; PENGUENLE CNN'İ VURMAK ANLAMSIZ!
CNN Türk spikeri Nevşin Mengü, verdiği röportajda penguen belgesellerinin eleştirilmesine tepki gösterdi.
CNN Türk spikeri Nevşin Mengü Radikal'e verdiği röportajda penguen belgesellerinin eleştirilmesine tepki gösterdi.
Nevşin mengü Radikal gazetesinden İpek İzci'ye özel açıklamalar yaptı!
Güzelliği, ses tonu ve konuklarıyla girdiği diyaloglar kadar
haber sunumlarıyla da çok konuşulan CNNTÜRK muhabir/spikeri Nevşin
Mengü, ana haber bültenlerinin dışında, şimdilerde ‘ Dünya Hali’
programıyla da karşımızda. Dünya gündemini mercek altına alan yeni
programını vesile edip buluştuk…
Hep bir haberci kadın imajınız var; bilinen, konuşulan. Bunun
dışında nasıl bir Nevşin Mengü var?
Güzel soru ama günde üç saat yayın yapınca başka bir hayatın
olmuyor, biliyor musun? Gerçekten. Akşam eve gidiyorsun ta
Bağcılar’dan, yol 1.5-2 saat sürüyor. Gitmişsin akşamın bir vakti
eve, o yorgunluğun üzerine biraz TV’ye baktıktan sonra ancak yatıp
uyursun. Bunun dışında nasıl bir Nevşin Mengü olabilir? Olmaz ki
böyle bir şey.
Bu mutsuzluk vermiyor mu?
Yo, vermiyor. 21. yüzyıl
yaşantısı artık böyle olacak; çok korkunç biliyorum. Kapitalizm de
belki bu yüzden sorgulanmaya başlandı yeni jenerasyon tarafından.
Ana haber yayını diyorsun, iki saat süren o yayının, öncesinde
saatler süren toplantısı var; hangi haberi, nerede, nasıl
kullanacağız, hangisini birinci haber yapacağız, hangi haberin
başlığını nasıl yazacağız? İzleyici bunun öncesini görmediği için,
geliyoruz “Başbakan onu dedi, Irak’ta da bu oldu” deyip gidiyoruz
zannediyor. Kendi içinde çok yoğun bir süreç bu.
Şimdi bir de ‘Dünya Hali’ diye bir programınız
var.
Evet, ana haberden bir saat önce. Türkiye ’de
kamuoyu, politikacılarımız, hatta iş insanlarımız bile çok içine
kapalı; biz hep kendimizle ilgiliyiz. “Türkiye’de ne oluyor, aman
kim ne dedi?” Evet, tamam ama Türkiye’de olan her şey etrafında ve
hatta dünyanın çok başka bir noktasında olan herhangi bir
gelişmeyle alakalı. Dolayısıyla biz şimdi Yunanistan’da, İran’da
manşet ne, Suriye meselesini nasıl yazmış gazeteciler, dünyanın ne
konuştuğuna bakıyoruz.
Cumartesi-pazar neler yaparsınız?
Cumartesileri en
büyük keyfim pazara gitmek. Süpermarketten meyve-sebze almamak
lazım, o kadar taze oluyor ki pazarda her şey. Ben tabii kırsalda
büyümedim, anlamıyorum domatesin iyisi hangisi; orada yardımcı
oluyorlar. Sonra geliyorum, evde arkadaşlar toplanıyoruz, onları
pişiriyoruz. Sohbet ediyoruz, genelde hep politika konuşuyoruz,
sıkıcı bir ekibiz (Gülüyor).
Çok tanıdık bu söylediğiniz.
Sen de gazetecisin de o
yüzden, çok fazla politika konuşuyorsun, dikkat et (Gülüyor).
Gazeteci olmayanlar için de durum böyle ama herkes daha politize
oldu.E tabii, politik bilgi daha kolay elde edilebilir bir şey
artık, eskisi gibi zor değil. Çok daha yaygın bir şey medya, her
mecrada var. Gazeteyi illa satın almak zorunda değilsin, kanallarda
hep haberler var, internetten de okuyabiliyorsun. Doğru, dünya da
daha politize, herkes daha farkında ve bu iyi bir şey.
Peki, pazara gittik, pişirdik yedik; sonra ne
yapıyoruz?
Düzenli koşarım her sabah, yarı maratonlara
katılıyorum, bir hobim de o. Yarışlar olabiliyor, sezon da açıldı.
Kardeşimle yarışlara gideriz.
“İki günüm var, onda da kafa dinlemek, haberlerden uzaklaşmak
istiyorum” durumu oluyor mu?Olmuyor çünkü en büyük keyfim pazar
gazetelerini okumak. Hiç ayrımcılık da yapmam, ne kadar gazete
varsa toplarım en solundan en sağına. Bir haberi en soldaki gazete
nasıl görmüş, en sağdaki gazete nasıl görmüş... Gazeteleri öyle
didik didik etmeyi çok severim. Hafta sonu televizyonlarda, haber
kanalları dahil, program ağırlıklı gidiyor yayınlar. Hafta içi bazı
tartışmaları kaçırdıysan o tartışmayı daha salim kafayla
izleyebiliyorsun. Yok yani habersiz olmuyor.
Konuklarınızı azarladığınız iddialarına ne
diyorsunuz?
Estağfurullah, ne haddime? “Konuğu bir
pohpohlayalım, aman efendim, sepet efendim diyeyim”e karşıyım
haberci olarak; o bir eşitler ilişkisi. Ben orada host’um, o da
konuğum. İngiltere kralı da gelse, benim eşitim o. Soru sorayım
diye gelmiş yayına zaten. Ben de herkesin aklına o an ne
gelebilirse, direkt soruyorum.
Konuk sizinle restleştiğinde, içten içe sinirleniyor ama
çaktırmıyor musunuz?
Tabii ki sert yanıt verebilir; bel
aşağı vurmadığı sürece kızmak hakkı. “Bu soru sorulmasa daha iyi
olurdu” diye düşünüyor belki ama ben soru sorayım diye gelmiş.
Sormazsam da absürd olmaz mı? İşin doğası bu.
Penguenleri de sormazsam olmaz...
CNNTÜRK’e bu konu
hakkında haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Sabahları bir İstanbul
gündemi gelir. Mesela bugün sana gündemi göstersem, 150 tane filan
eylem vardır. Gezi Parkı eylemleri başladı, orada 15 kişi
çadırlarda oturuyor. Herhangi bir eylem zannedildi bu, işin bu
kadar büyüyeceği düşünülemedi. Bana soracak olursan bu bir ilkti
Türkiye’de ve basın-yayın kuruluşları için bir testti. Biz bu
testten geçebildik mi, bence geçtik. Olaylar başladı 31 Mayıs günü,
her saat başı bültenlerimizde olaylara yer verdik. Fakat yayını
yıkmadık ve tarafgirlik yapmadık. Bir TV kanalının görevi, hiçbir
grubun silahtarlığını ve sözcülüğünü yapmak ya da eylemcileri veya
eylemcilerin karşısındakileri desteklemek değildir; ne olup ne
bitiyorsa onun haberini vermektir. Biz bunu yaptık, elimizden
geldiğince. Ve fakat tabii ki yayından sloganlar atmayız, “Haydi
sokaklara!” demeyiz.
Bu değildi ki zaten eleştirilen, polis müdahaleleri sırasında canlı
yayın yapılmamasıydı.
Biliyorum. Ben de sokağa çıktığımda, bakkal da manav da “Vermediniz
de vermediniz” diyor. Dedim ki “İzlediniz mi?” “Hayır izlemedik
çünkü o sırada dışarıdaydık.” Bize bu eleştiriyi getirenler, iddia
ediyorum, CNNTÜRK’ü izlememişler o akşam.
‘Felsefem sabah olsun hayrolsun’
Mesleğinizle ilgili en sık duyduğunuz şey ne oluyor bir
ortamda?
Soru çok; “Eee ne olacak memleketin hali”yle
başlar, “Sansür var mı size?” diye devam eder; “Sizin iş de zor
vallahi ha!” klişesiyle son bulur.
Uzun zamandır bu işi yapıyorsunuz. Sizi en çok şaşırtan olay ya da
konu ne oldu?
Şaşırma eşiğini çoktan aştım ben.
Peki kariyerinize baktığınızda, geldiğiniz yolu nasıl
özetliyorsunuz?
Habercilik sonsuza kadar aynı zamanda başladığın noktada olduğun
bir meslek. Nereye gelmişim ki neyi özetleyeyim?
Uzun ya da kısa vadeli bir hayaliniz var mı?
Hayır, hiçbir hayalim yok. Sabah olsun hayrolsun, benim
felsefem.
Ataerkil yapının izleri de bütün iş dünyasında
Kadınların her sektörde yaşadığı zorluklar ortada. Siz
neler yaşadınız?
Çiğdem Anad gibi, Banu Güven gibi, bu
sektörde önümüzü açan kadınlar var. Sen-ben çocukken ekranda kadın
başka bir şeydi ve ekranda kadınları, tabiri caizse, ciddiye
aldırtan bizden önceki jenerasyon oldu. O mücadeleyi onlar vermiş
ve biz şimdi onların ekmeğini yiyoruz, sağ olsunlar. Bir kadın
olarak doğduğun andan itibaren yaşadığın bütün zorlukları
içselleştiriyorsun, yaşamıyormuşsun gibi geliyor. Anca kenara
çekilip baktığında “Aaa bu bana kadın olduğum için yapıldı”
diyebiliyorsun. Belki içindeyken anlamıyorsun ama evet her sektörde
yaşanan zorluklar burada da yaşanıyor, çünkü Türk toplumu hâlâ
fazlasıyla ataerkil ki bunun hızla değiştiğini düşünüyorum. O
ataerkil yapının izleri de sadece medyada değil, bütün iş
dünyasında.
Bir örnek verir misiniz?
En basiti; kadın gazeteci,
kadın spiker diye anons edilmek. Neden bunu vurguluyorsun ki? Neden
kadın gazeteci? Erkek olsaydım, erkek spiker mi diyecektin? Hayır,
spiker diyecektin sadece. Evet, bunun değişmesi zaman alacak ama
bizden bir sonraki kuşakta bunun çoktan aşılmış olacağını
düşünüyorum. Çok hızlı değişiyor dünya o anlamda. Baksana, YAHOO’ya
CEO’su kadın, Google’ın CFO’su kadın. Erkekler o iktidarı bence
kaybetti, artık çok geç. Amerika’da köleliğin kaldırılması gibi, o
kadar net bir analoji yapabilirim. Bir kısım istemedi uzunca bir
süre köleliğin kalkmasını ama kalkmıştı, geçmiş olsun. Bunun geri
dönüşü olmaz artık.