23 Mar 2014 17:12 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:01

Ünlü romancı hem Cemaat'i hem hükümeti bombaladı! "Dini ayağa düşürdüler"

Ayşe Arman genç kuşağın önemli romancılarından bir dönem Yeni Şafak'ta köşe de yazan Murat Menteş'le Türkiye'nin gündemini konuştu.

Bir zamanlar Yeni Şafak'ta yazan ve İslami kesimin büyük bir beğeniyle takip ettiği Murat Menteş, Ayşe Arman'a verdiği röportajda hem cemaate hem de hükümete fena çattı.

Murat Menteş röportajında cemaatin ve hükümetin dini değerlere zarar verdiğini söyleyerek Egemen Bağış'ın çıkan ses kaydıyla ilgili de " Bu camide içki içilmesinden daha vahimdir" dedi.

İşte Ayşe Arman'ın Murat Menteş'le yaptığı röportajdan çarpıcı başlıklar:

Tapeleri kimin yayımladığı kesinleşmedi. Fakat cemaat lideri, iddiaları açıkça reddetmiyor. Gülen grubu, modern bir cemaatti. Cemaatin mensupları, sempatizanları yurtiçi ve yurtdışında iyi okullara giderdi. Kitabevi zinciri kurdular. Gazete, dergi çıkardılar, televizyon kurdular. Türkçe Olimpiyatları düzenlediler. Bu insanların, bir TV dizisinde Hazreti Muhammed’i kamyonete bindirmelerini aklım almıyor. “Tweet’leri iki katına çıkarın” gibi ifadelerin, rüyada görülen Peygamber’e atfedilmesi çok yadırgatıcı. Bunlar, önceki yıl Danimarka’da çizilen Peygamber karikatüründen çok daha rahatsız edici.

Sadece Cemaat mi? Hükümet de dinî değerlere zarar vermedi mi?

-Vermez olur mu? Üç ay öncesine kadar hükümette bakanlık yapmış bir zat, Kur’an’a, ayetlere saygısızlık etti. “Dindar nesil yetiştirme” iddiasıyla bağdaşıyor mu bu?

“Dindar nesil yetiştireceğiz” sözü de Başbakan Erdoğan’a ait...

-İnanç; laf dinlemeyen, kimseye boyun eğmeyen kişilerin kalbinde kök salar ancak. Kula kulluğa varan itaatkârlık, seni insanlıktan çıkarır. Muhtemelen, dinden de çıkarır. Kamu eğitimiyle gelen dindarlık da yüzeysel, şekilci, tek-tipleştirici ve ister istemez baskıcı olacaktır. İnanç, kişisel bir tercih olarak saygı görmeli. Siyasi kimliğin ambalajı olmamalı.

Cemaat-hükümet çatışması hakkındaki yorumun nedir?

-Necip Fazıl’ın, ‘Bir Adam Yaratmak’ adlı eserinde ilginç bir cümle var: “Bunların, birbirlerine edebilecekleri hiçbir hakaret yoktur!” der. Gerçekten de savaşta ve müsabakada mertlik elzem. Bir yandan hakaretle, öbür yandan bedduayla memleketin bereketi kaçırıldı!
Çocuğu ölmüş bir anneyi yuhalamak ne demek?

Bakara-makara camide içki içilmesinden daha vahim bir durum!
İktidarın savunduğu “Bu bir darbe! Bunların arkasında Amerika var!” argümanı inandırıcı mı?

-Bence değil. 2009’a kadar, hükümet, içeride ve dışarıda büyük övgüler alıyordu. Dışişleri Bakanımız, ‘Türkiye’nin Kissinger’ı’ ilan edilmişti. Başbakan, ‘dünya lideri’ diye anılıyordu. Önceki dönemlerde, “Dış güçler bize düşman” ifadesi, kendi yanlışlarını örtmek ve baskıcı davranmak için bir bahane bulmak amacıyla kullanılırdı. Bence şimdi de öyle...

Batı, bugün Türk hükümetini neden eleştiriyor?

-Berlin, Brüksel gibi Avrupa kentlerinde miting düzenleyip insanlara tekbir getirtmek, normal bir şey mi? Merkel, Antalya’da miting düzenlese, “Duble yol yaptık” dese; kitleler, istavroz çıkarsa, biz ne deriz? Türkiye, İslam kültürünü koruyarak demokratik ve zengin bir ülkeye dönüşebilirdi. Avrupa Birliği’ne girebilirdik. Almanya ve İspanya’nın desteğini alabilirdik. Avrupa’da birçok ülke genç nüfusa ihtiyaç duyuyor. Dengeli ve karşılıklı fayda sağlayacak ilişkiler kurmak yerine; içe kapanan, sandık demokrasisiyle yetinen; cezalar ve yasaklarla sorun çözebileceğini zanneden bir ülke konumuna düştük.

Egemen Bağış’ın ‘Bakara–makara’ şeklindeki telefon konuşmasına hükümetten tepki gelmemesi kabul edilebilir bir şey mi?

-Açıkçası bu, camide içki içilmesinden çok daha vahim bir durum! Gene de Başbakan’ın bu konuda susmasına bir bahane bulunabilir. Beni asıl şaşırtan, İslamcı yazarların susması. Durumdan hiç rahatsız olmamış gibi görünüyorlar.

Gülen grubunun ‘modern’ olduğunu söyledin. Peki sınav sorularının çalınması iddiası?

-Cemaat lideri, o konuda da bir beyanda bulunmadı. “Biz asla böyle bir haksızlık yapmayız!” demedi. Öte yandan hükümet lideri, okullarda ücretsiz kitap dağıtmakla övünüyor. Gel gelelim, o ders kitapları anlatım hatalarıyla dolu. Grafikler, resimler çok kötü. Üç çocuğum var ve ders kitaplarının hepsini okudum. İnsan gerçekten üzülüyor. Sırf ‘bedava’ diye bu kitapları öpüp başımıza koyamayız.
MEĞER GERÇEK DİNDARLAR BİZMİŞİZ!
Geçenlerde, liberal bir genç anne, bana dedi ki: “Meğer gerçek dindar bizmişiz!” Gerçekten de doğru. Dürüst, alnının teriyle kazanan, nazik, anneanneleri, babaanneleri namaz kılan temiz kalpli insanlar, sahnedeki din sömürücülerinden çok daha dindarlar aslında!