Ünlü oyuncu isyan etti! 'Bakara makara' lafını ben söylesem çoktan linç edilmiştim!
Levent Üzümcü, sansür ve otosansüre uğradığını, medya yöneticilerine 'Bu oyunda Levent’i oynatırsam beni denetlemeye gelirler' korkusunun aşılandığını söyledi.
Tiyatrocu Levent Üzümcü, medya yöneticilerine ‘Bu oyunda Levent’i
oynatırsam beni denetlemeye gelirler’ endişesinin aşılandığını
anlattı. Dinle ilgili bazı sözlerinin çarpıtılması üzerine linç
edildiğini hatırlatan sanatçı, eski AB bakanı Egemen Bağış’a ait
olduğu iddia edilen ve Kuran’la dalga geçilen ‘bakara makara‘
kaydını örnek gösterdi:
”Kitleler tarafından din düşmanı gibi tanıtılarak hedef
gösteriliyorum. ‘Bakara Makara…’ lafını eden ben olsaydım, çoktan
linç edilmiştim.”
Levent Üzümcü’nün Bugün gazetesinden Dilara Tahmaz’la röportajından
öne çıkan bölümler şöyle:
‘Camiamda Gezi’ye katılmayan yok’
Gezi direnişine benim camiamdan katılmayan bir tane bile sanatçı
arkadaşım yok. Ancak içinde bulunduğunuz sistem sizi açlıkla, işsiz
bırakma korkusuyla terbiye etmeye çalışıyor. Arkadaşlarımızı çok
zor günler bekliyordu. Ya konuşmayacaklardı, ya önde durmamak
zorunda kalacaklardı ya da para kazanacaklardı! Sistem böyle
işliyor ve bunu meşrulaştırıyor.
‘Sessiz kalmak taraf olmaktır’
Ben insanların sessiz kalmasını taraf olarak görürüm. Sessiz
kalmanın bedeli konuşmaktan daha ağırdır. Konuşmanın bedeli
herkesin önünde ödenir. Susmanın bedelini yastığa başını
koyduğunda, gece vicdanına ödersin. İnsanın kendi kendine ettiği
kötülük daha başkadır.
‘Her şeye komplo, montaj diyenleri hayatımdan
çıkardım’
Ben bütün olup bitenleri gördüğü halde hâlâ rejimi dayatan partiyi
destekleyen insanları hayatımdan çıkardım. Ne dersen de bunları bir
komplo gibi gören, duvara anlatıyormuşsun gibi davranan, montaj
olarak algılayan ya da ‘E ne yapalım? Elinin kiridir’ diyen
insanların hayatımda yeri yok.
Sansürle karşılaştı mı?
Evet, yaşadım. Zaten bir değil, birkaç durum var ortada. Ama şunu
söyleyebilirim ki; bu işlerin başındaki isimlerde ‘Eğer ben
Levent’i oynatırsam beni denetlemeye gelirler’ korkusu var. Hiç
kimse açıktan açığa emir vermiyor artık. ‘Sen ne yapacağını
bilirsin’ diyorlar. Yani ‘Oto sansürü’ meşrulaştırdılar.
Muhammed Peygamber’i mi kast etti?
(‘Aranızda 1600 yıl fark olan bir adamla aynı zaman diliminde
yaşamanın zorluğuna ilaç olur mu demokrasi’ sözü hakkında…) Evet bu
söz çok konuşuldu. Hz. Muhammed’i kastettiğim söylendi. Böyle bir
şey olabilir mi? İnsanların inançlarına böyle bir saygısızlık
yapılabilir mi? Ben bunu lafın gelişi söyledim. Aynı zamanda
yaşadığımız ama yüzyıllar öncesinin kafa yapısına sahip adamla
aramda 1600 yıl mesafe var dedim. 1700 de diyebilirdim. Bir tane
provokatör milletvekili çıkıp, ‘Peygamber efendimize küfür etti’
diyor.
“Aramızda bu kadar mesafe olan insanlarla bir arada yaşamaya ilaç
olur mu demokrasi” dedim. Yani ben bugün yaşayan insanlarla
aramızdaki zaman ve algı farkından bahsederken beyefendiler benim
başıma bir şey gelsin, devlet eliyle birileri bir şey yapsın diye
bu sözümü çarpıttılar.
‘TÜSAK, sanat buldozeri’
Kesinlikle ‘Beğenmeyen gitsin’ algısı yerleştiriliyor. Yıllardır bu
durumu yürütebilmek için yetiştirilmiş, kıyıda köşede duran
insanlar vardı zaten. Onlar da Türkiye sanatının sonunu getirecek
olan birimleri, kişileri arayacaklar bulacaklar ve başa
getirecekler. Bu sanat buldozerini üzerimizden geçirecekler. Devlet
bizzat bu işe el atacak. İstemediği projeyi kabul etmeyecek,
istediğini kabul edecek. Nasıl ki basın başta olmak üzere her
alanda kendi yandaşını getiriyor. Sanat da buna benzeyecek.
Devletin kendisiyle ilgili bütün sanat dallarını zapturapt altına
almasının bir yoludur TÜSAK.
‘TÜSAK da rant kapısı olacak’
Kesinlikle! Benim TÜSAK’tan anladığım devletin onay vermediği
hiçbir şey olmayacak. TÜSAK’tan sonra Kafkas Tebeşir Dairesi
oyununu oynayabilecek miyiz? Haktan adaletten bahseden, Arthur
Miller’ın Cadı Kazanı oyununu oynayabilecek miyiz? Haksız yere
içeri atılan insanların dramını anlatan oyunlar sahnelenebilecek
mi? Bu insanlar tarih okumadıkları ve bilmedikleri için bilmiyorlar
ama bu dönemler her zaman çok verimli dönemlerdir. Para tatlı
gelecek ve insanlar gidip TÜSAK’a hoş gelen oyunları yapacak ama
kazandıkları paralarla gidip yine bu sistemi eleştiren oyunları
yapacaklar.
‘Gezi’de öldürülmüş herkesten devletin özür dilemesini
bekliyorum’
Mustafa Kemal’in ölümünden sonra tarihteki çok önemli şahısların
adını kullanarak ve onların yolundan gidiyorum diyerek korkunç
şeyler yapan herkesten özür bekliyorum. Hz. Muhammed’in adını
kullanarak kötülük yapandan özür bekliyorum.
Gezi’de öldürülmüş, linç edilmiş, yaralanmış herkesten devletin
resmi yollarla özür dilemesini bekliyorum. Bunlara neden olmuş
herkesin yargılanmasını bekliyorum. Taşla sopayla saldırmamış,
elinde hiçbir şeyi olmayan çoluktan çocuktan özür dilenmesini
bekliyorum. Eğer bir gün bu ülkede yine devlet olursa, resmi
yollarla özür dilenmesini ve o parkın 4 bir ucuna bu çocukların
heykellerinin dikilmesini istiyorum.
‘Bakara makara kabul edildi’
Bu ülkede ben etmediğim laf yüzünden linç edildim, adama ettiği laf
yüzünden hiçbir şey olmadı. Yenişafak gazetesi yazarı ben Egemen
Bağış’ın o partide olmasını hazmedemiyorum dedi. Bu ne demek?
‘Bakara Makara’ cümlesini kabul ediyorum’ demek. O sözü ben
söylesem çoktan öldürülmüştüm!