Ama bu rencide edici bir şey. - İşte... Sonra, iyot tedavisi için yattığımda, yemeği getiriyor, kapıya koyup gidiyorlardı. Giydiğim her şeyi, ‘radyoaktif atık’ denilen çöpe atıyorum. Arada serum vermek için özel koruyucu kıyafetlerden iki kat giyinmiş hemşireler geliyordu. Onlara “Siz yanıma gelirken iki kat giyiyorsunuz. Siz benden bu kadar kaçarken, kim bilir şu an bana ne oluyor” dedim. “Her şey kanserden iyidir” dediler. “Peki, siz bunu giymezseniz ne olur” diye sordum.
Ne olurmuş? - “İç organlarımız yanar” dediler. İnanabiliyor musun? Kötü hissetmedim ama tuhaf geldi. Şimdi hatırladım, bir kere de evde ağladım. 15 gün evde tek başıma salonda yaşamak zorunda kaldım. Annem kapıdan yemek bırakıp gidiyordu. Plastik çatal bıçakla yiyor, sonra çöpe atıyordum. Dur! Esas hüngür hüngür ağladığım, atom tedavisi bittikten sonra oldu. Yazlığa gittim, orada da açık hava sineması var. “Kafam dağılır” dedim. Dağıldı mı? - İlk sahnede genç kız tiroid kanseri oldu. Bir başladım ağlamaya. O ağlama, ne kadar korktuğuma dair kendime yaptığım bir itiraftı bence.
Çoğu kanser hastası, yakınlarının ağladığını görmekten olumsuz etkilendiğini söyler. Sizde durum neydi? - Benim yanımda ağlamadılar. Onları her şeyin çok dışında tuttum. Bu durumla kendim baş etmek istedim. Zaten ancak kendime yetecek kadar baş ettiğim için de başkasını teselli edecek gücüm yoktu. O yüzden “Ben yalnız kalacağım” demişim. Aslında tamamen takatimin olmamasından. Olumsuz düşüncenin hastalıkları tetiklediğine inanır mısınız? - Birkaç senedir ‘secret’, ‘evrene dilek gönder’ furyası var... Bu tabii psikolojik bir yönelim. Ama ben çabaya inanan biri olarak bir şeyi sadece dilemenin bir şey kazandıracağına inanmıyorum. Negatif düşünmenin kötü bir şey getireceğine de... Hastalığın adı kötü, insan duyunca yıkıma uğruyor. Siz nasıl bu kadar dik durdunuz? - Sanırım savunma mekanizması. İlk refleks olarak dik durdum ve iyi ki de öyle yapmışım çünkü dik duramamanın bir faydası yok. “Neden ben?” diye sordunuz mu? - Her şey çok hızlı gelişti. Böyle bir şey sormak aklıma bile gelmedi. Bir de haksızlık olurdu çünkü bu, çağımızın en büyük hastalığı. Kimin başına geleceği hiç belli olmuyor. Evet, kendimize bakıyoruz ama kendine bakanların da başına geliyor.
Aynı hastalığı yaşayanlara ne tavsiye edersiniz? - Öncelikle çok bilinçli, çok sakin olmaya çalışmak gerek. Bir insan ne kadar bilgi alırsa, ne kadar öğrenirse o kadar sakin kalabiliyor. Bilgisizlik paniğe sebep oluyor. Doktor seçimi de önemli. Doktorun iyiliği veya kötülüğüyle alakalı bir şey söylemiyorum. İyi anlaştığınız, sizi rahatlatan, doğru analizleri yapan, tıbbi birikimi olduğu kadar hastasının psikolojisini olumlu yönde destekleyecek biri olmalı. Tedavi sırasında nelere dikkat ettiniz? - Doktorun söylediklerini harfiyen, adeta bir asker disiplininde yaptım ve bunun faydasını çok gördüm. Atom tedavisi sırasında vücuduma zararlı bir şey alacaktım ya, işte bu sayede onu daha düşük dozda aldım. En önemlisi, sağlığım için yapılacak hiçbir uygulamayı, işlemi bekletmedim, ertelemedim. Hastalığınız yenmeyi neye bağlıyorsunuz? - Bu bence kişisel bir durum. Umutlu, güçlü ve savaşçı bir kişiliğim var. Psikolojimin de etkisi vardır ama hastalığımı yenmemi sadece buna bağlamayacak kadar da gerçekçiyim. Erken teşhisin de önemli olduğuna inanıyorum. Psikolojik destek aldınız mı? - Almadım. Ama her hastaya isteyip istemediği soruluyor.