Ünlü ekran yüzü Halk TV'ye saydırdı! Koltuğunu düşünen emek hırsızları!
Halk TV’deki programı sona eren Ece Zereycan, BirGün gazetesindeki yazısında olayın ayrıntılarını aktardı.
Halk TV’deki programı sona eren Ece Zereycan, BirGün gazetesindeki
yazsında olayın ayrıntılarını aktardı. Zereycan Halk TV yönetimini
de “Kendi koltuk ve gücünü düşünen emek hırsızları” sözleriyle
hedef aldı.
Halk TV’de program yapan Ece Zereycan, “Çocuklar tecavüze uğrarken
susulmaz dediğim için Halk TV genel müdürü Şaban Sevinç işime son
verdiğini bildirdi” açıklamasında bulunarak istifa etmişti.
Zereycan yazısında, “Basın ve ifade özgürlüğü neden önemlidir? Bu
konuyla ilgili sınırlamalar olmalı mı? Her yayın yasağına uyulmalı
mı?” sorularını yöneltip şöyle dedi:
“Konu çok yönlü, sorgulanması gereken onlarca açısı var. Yaşadığım
son örnek üzerinden gidecek olursak; ‘çocuklar tecavüze uğrarken
gelen yayın ve eleştiri yasağına uymak mı gerekirdi?’ sorusu şekil
buluyor. Bu olayın düşünülmesi gereken iki önemli yönü var.
İlki; Ensar Vakfı'na ait evlerde kalan 8-10 yaşlarında 45 erkek
çocuğa öğretmenleri tarafından tecavüz edildiği iddiasına ve 10
çocuğun tecavüze uğradığının raporlarla kanıtlanmasına sessiz
kalınması insanlık onuruna sığar mı?
İkincisi; evet ortada mahkeme kararları var. Fakat kimin
mahkemelerinin kararı bunlar? Bağımsız bir yargının mı, iktidarın
her ayıbını örtmek için yasal bir kılıf olarak kullanılan yargının
mı?
Bu iki olguyu düşünüp bir tercih yapmak düşüyor haberciye.
İlkelerimiz, insanlık onurumuz ve işsiz bırakılmak arasına
sıkıştırılmış durumdayız. Ya insanlığı ya biat kültürünü seçeceksin
baskısı var, iktidar medyasında da, yazık ki muhalif medyada
da...”
“KENDİ KOLTUK VE GÜCÜNÜ DÜŞÜNEN EMEK
HIRSIZLARI”
Bir tercih yapmak zorunda kaldığını ifade eden Zereycan şöyle devam
etti:
“Tercih yapmak zorunda bırakılıyoruz, üstelik keskin hatlarla.
İnsanlar tercihleriyle yaşarlar. Ben gerçekleri haykırmayı seçtim.
Bir çığlıktı bu ‘yayın yasaklarını tanımıyorum’ çıkışı. Tecavüze
uğrayan, katledilen çocuklar adına bir haykırıştı. Çocuklar
tecavüze uğrarken susulmaz dediğim ve bu iğrençlik yaşanırken yayın
yasağına uymayı kabul etmediğim için işsiz kaldım. Ama kendimi
işsiz değil, özgür basın emekçisi olarak görüyorum.
Vahim olan işsiz kalmam değil, bunu kendine muhalif diyen bir medya
kuruluşunda yaşamış olmam. AKP zihniyetinin toplumun pek çok
damarına sirayet ettiğinin kanıtı bu olay bana göre. Halk TV Gezi
direnişindeki yayın politikasıyla gönüllerde yer kazanmış ‘bizim
kanalımız’ ‘sesimiz’ dediğimiz yuvamızken, gördüm ki yanlış
kişilerin, yanlış yönetimlerin, koltuk ve çıkar peşinde koşanların
hüküm sürdüğü bir yapıya dönüşmüş durumda. Halk TV emekçileri
canını dişine takıp, gecesini gündüzüne katıp çalışırken, yönetimin
AKP diktası benzeri bir yapıyla çalışanlarına baskı ve sansür
uygulaması asla kabul edilemez. Emekçisinin alın teriyle şekillenen
Halk TV’nin başarısı; iş bilmez, ideolojisi olmayan, ülke çıkarları
değil kişisel çıkarlarını ön plana alanlara bırakılamayacak kadar
değerlidir. Aksi emek hırsızlığına girer. Her koşulda doğruları
aktarmaya çalışan basın emekçilerinin alın teri üzerinden prim
yapıp kendi koltuk ve gücünü düşünen emek hırsızlarına ‘kral
çıplak’ demeye kendi içimizden başlamalıyız. İktidardaki yanlış
gidişata baş kaldırmak için önce kendi içimizdeki diktatörlere dur
dememiz şart. Hep birlikte, tek ses olarak! Şimdi bize düşen her
zamankinden daha kararlı mücadele etmek. Dayanışmayla ve umudu
büyüterek...”