UMUR TALU'NUN GÖZLERİ NEDEN DOLDU? USTA GAZETECİYİ CANLI YAYINDA HANGİ SÖZLER AĞLATTI?
Ekranlardan uzak duran usta gazeteci, sessizliğini ilk kez Balçiçek Pamir için bozdu.
GÖZLERİ NEDEN DOLDU?
Yılların gazetecisi Umur Talu, en çok ve en sert eleştirdiği kurumların başında gelen Türk Silahlı Kuvvetleri´nden bahsederken programa mailler yağmaya başladı. Gelen mesajların çoğu uzman çavuşlar ve astsubaylardandı. Balçiçek Pamir´in "Siz kurumlarını çok eleştiriyorsunuz ama ordu mensupları sizi çok seviyorlar" değerlendirmesine karşılık olarak Talu şunları söyledi: "Aslında bu iş OYAK´la başladı. Ben bu askerlerin dişten tırnaktan arttırdıkları birikimleriyle kurulan OYAK´ın yönetim kurulunda bir tek astsubay veya uzman çavuş bulunmamasını eleştiren yazılar yazmıştım. Onlarla iyi ilişkilerimiz o gün bugündür devam ediyor."
Talu konuyla ilgili sözlerine, "Bana mesela Gabar Dağı´ndan telefon açıyor ve diyor ki `Yahu sen ne cesur bir adamsın!´ İşte o an ben orada bitiyorum. O sırada evdeyim, sokaktayım ya da çalışıyorum. O dağda nöbet tutan adamın beni cesur zannetmesi için bu ülkede her şeyin tepe taklak olmuş olması gerekiyor, anlatabiliyor muyum?" derken gözyaşlarına hakim olamadı. Ardından yine kendisine telefon açan bir astsubayı da şöyle anlattı: "Geçen gün yine bir astsubay aradı, eşi doğum yapıyormuş, anladığım kadarıyla zor da bir doğummuş, benimle paylaştı. Karısı doğumdayken bu adamcağız ne yapıyordu biliyor musunuz? Astsubay ve uzman çavuşları 45 yaşına geldiklerinde kapının önüne koyuyorlar. Düşünebiliyor musunuz, o sırada adamcağız bu işlemlerle uğraşıyor. 45 yaşında, en verimli çağında kovuyorlar adamı. Ben bu konuda da çok yazdım. İçinde bulundukları kurumu eleştirebilirim ama onlarla ilişkim farklıdır."
Umur Talu dün Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Bülent Arınç´la CHP Genel Başkanı Deniz Baykal arasında yaşanan "patatesli-çikolatalı" söz düellosunu da şu sözlerle değerlendirdi: "Söylenen sözlerde zekice bir espri bile yok aslında. Yok kozmik yok kozmetik, yok patates yok çikolata. Belli bir düzeyde siyasi nükte yapılabilmesi için önce öfke olacak, sonra o zekayla birleşecek. Ortaya ancak o zaman mizah çıkar. Yoksa bu tür kelime oyunlarından ibaret kalır söylenenler."
"O UÇAĞA HİÇ BİNMEDİM"
Kendi deyişiyle "Mesleğin içine doğan", Recaizade Ekrem Bey´in ve Ercüment Ekrem Talu´nun torunları olan ve ailesinde pek çok gazeteci bulunan Umur Talu basında gazeteci, yönetici ve köşe yazarı olarak geçen yıllarını da şöyle anlattı: "Benim mesleğe başladığım yıllarda yayın müdürleri tanrı katında oturmazlardı. Ben yöneticilik yaparken yazı yazmayı sevmem. Çünkü birbirine ters düşer bunlar. Zaten ilk yönetici olduğumda köşe yazmıyordum. Ben dipten gelen dalgaydım aslında. Çok yükseğe sıçradım sonra da yere oturdum. Aynı şekilde ben "o uçağa" da hiç binmedim. Ne Çiller döneminde ne de Gül döneminde... bana ters geliyor çünkü. Eğer bir haber çıkartıyorsan oradan ben de sana şapka çıkartırım ama yok eğer eline not defterini alıp söylenenleri yazıyorsan kusura bakma o gazetecilik değil. O yüzden de tüm davetleri geri çevirdim. Kimbilir ben belki biraz Ortodoks kalıyorum bu anlamda. Eski tarz gazetecilik yapıyorum."
"SIKI POLEMİKÇİYİM"
Aslında sıkı polemikçiyimdir. Ama kimsenin şahsına hakaretten hiç mahkumiyetim yoktur. Sadece kurumlara hakaretten mahkumiyetlerim vardır. Milliyet´i tarihinin en yüksek tirajı olan bir milyona Hürriyet ve Sabah´la aynı anda savaşarak çıktı. O tirajda kendi imzamla olmasa da benim yazılarımın büyük payı vardı. Demek istediğim polemik yaparım. Yaparım ama kimsenin özel hayatıyla, ailesiyle, şahsıyle uğraşmam, karışmam. Ben fikirleri ya da yapılan işleri eleştiririm."
"Meslek hayatım boyunca hiç patronları yazmadım hep çalışanları yazdım" diyen Umur Talu, Balçiçek Pamir´in, Akif Beki´nin "yandaş medya" kavramını savunduğunu hatırlatması üzerine de şu yorumu yaptı: "Bu çok tepetaklak edilmiş bir tartışma. `Yandaş medya´yı savunmak ters bir şey bana göre.
"KAKARAKİKİRİ GAZETECİLİK"
Umur Talu programda ayrıca "tanrı yazar"lar, "sit-com gazetecilik" kavramlarını da şu sözlerle eleştirdi: "tamam, kabul ediyorum, zaman değişti, artık insanlar farklı şeyler okumak istiyorlar, elbette kakarakikiri de lazım filan ama... Eğer hakiki haber peşine düşüp iyi, kaliteli ve başarılı işlere imza atamıyorsan, yaptıkların sadece kakarakikiriden ibaret kalıyorsa, basının amiral gemisi dediğin gazeteyle ıkına sıkına 500 bin tirajı zor toparladıysan, işte ancak o zaman geyik muhabbetleri ve bolca kakarakikiriyle haberciliği öldürdüğünü sanır, gazetecilikle ilgisi olmayan bir sürü şeyi "yeni gazetecilik" gibi gösterir, bunu da piyasa böyle diye anlatmaya çalışır, adını da `sit-com´ gazeteciliği koyarsın."