25 Nis 2011 12:14
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:16
UMUR TALU İSİM VERMEDEN ''ROMANTİK İSYANKAR''A ÖYLE BİR VURDU Kİ!
Habertürk yazarı Umur Talu, bazı köşe yazarlarını sahte kahramanlıkla suçlarken birisini daha ağır eleştirdi..
Gazeteci sırrı
Tabii bir sürü sır var.
Kuşaklarca gazeteci bir aile ile eski mütevazı gazete binaları içine doğdum sayılır; 31 yılı da doldurdum; hepsini bilemem.
Ama bir sır var ki…
Gıptayla izliyorum, işin sırrına varanları.
***
Bu “unutmak, unutturmak, hiç olmamış gibi yapmak”tır.
Yaptığım yanlışların, hataların, yarattığım kırgınlıkların, yaşadığım tereddütlerin, basiretimin bağlandığı anların muhasebesiyle (yeniden) bir yol çizmeye çalıştım bu meslekte…
Hiçbirini unutmam, utanılacak olandan hep utanır, sıkılırım.
Sevapların manası da ancak günahların hatırasıyla değer kazanabilir çünkü!
***
Lakin bir “de”jenerasyon var…
Hepsi aynı yaşta, aynı safta olmasa dahi aynı “genetik”kodlara sahip sanki.
Gazetecilikte buldukları en büyük sır, unutmak; hiç unutmadan unutturmak, hiç uyumadan uyutmak!
Bir nevi, hafıza ve hatıra dolandırıcılığı.
***
Hakikaten bunu demeyi hak eden biri değil de, “sır”a hakim biri çıkıp “Şunca yılda kimse bana şunu yaz şunu yazma demedi” dedi mi, kusura bakmayın tabirime, gayri ihtiyari“çüş” çıkar ağzımdan!
Çünkü, en az bir yıl boyu, üstelik gazetecilere hapis bile getiren bir kanun aleyhinde, sırf patron yazılmasını istemiyor diye tek satır yazmayan bir demokrat veya cumhuriyetçi gazetecilik “de”jenerasyonu aklımdan çıkmaz.
Mesela, “satılma” işine kafa takan kimileri de muhakkak aynı sırra sahip meslektaşlardır.
Çünkü, bir zamanlar bir “satış” olduğunda, kiminin hem de aynı mekanda şampanya bile patlattıklarını, onlar unutsa, odalar, duvarlar unutmaz!
Bir gazetede yönetim değişirken, anında yemek yedikleri masaları değiştirebilen cevval, esnek, atak ve olgun“gazetecilik ve insanlık sırrı”nı da!
Ya da ne bileyim; mesela yine “yazılarıma neyin kimse karışmadı, çok özgürdüm” dediğinde biri, siz unutmuşsunuzdur, çoğumuz da zaten uyuruz ama, arşiv“tövbe” der; çünkü, tam sayıyla “on”ca yazar, çizerin kovulmasını sotada bekleyip boşalan köşelere kurulanı biz unutsak, “arşivin har diski” silmez!
Kimi üstat ise, daha üç gün önce onca kadim meslektaşını kovanları “Yazı, yazar dostu” diye selamladığında boğazımıza düğümlenen her neyse, bir türlü gitmez!
***
Kiminin yazıları onca sene sansürlenmiştir…
Ancak “kovulduktan sonra” bunu size söyler; yıllar boyu itiraz etmemiştir ama siz onu hep cesur bilirsiniz.
Sadece bazı mevzularda cesur olmak cesaret ise; yiğitlik, mertlik nedir diye düşünür müsünüz?
Kimine “Sen şimdi yazma” denmiş, araziye uymuştur, ama siz onu bağımsız bellersiniz.
Kimi, onca insanın hayatına kastetmiş, ölülerle bile alay etmiş, kin ve nefret kışkırtmış, iftira ve yalanlar inşa etmiş, elden ele, her kurumda emir eri gibi davranmıştır; ama siz onu özgür, ilkeli, cesur tanırsınız.
Hepsine şapka çıkartırım…
Çünkü hepsinin gerçekten bağımsız, özgür, cesur, ilkeli davrandığı “anlar” bile olmuştur!
“İşin sırrı”; o anlardan geri kalan koca zamanı size yutturmak, uyutmak, unutturmaktır!
Kimine yakışır hakikaten…
Kimine hiç yakıştıramam!
Umur Talu/Gazete Habertürk
Tabii bir sürü sır var.
Kuşaklarca gazeteci bir aile ile eski mütevazı gazete binaları içine doğdum sayılır; 31 yılı da doldurdum; hepsini bilemem.
Ama bir sır var ki…
Gıptayla izliyorum, işin sırrına varanları.
***
Bu “unutmak, unutturmak, hiç olmamış gibi yapmak”tır.
Yaptığım yanlışların, hataların, yarattığım kırgınlıkların, yaşadığım tereddütlerin, basiretimin bağlandığı anların muhasebesiyle (yeniden) bir yol çizmeye çalıştım bu meslekte…
Hiçbirini unutmam, utanılacak olandan hep utanır, sıkılırım.
Sevapların manası da ancak günahların hatırasıyla değer kazanabilir çünkü!
***
Lakin bir “de”jenerasyon var…
Hepsi aynı yaşta, aynı safta olmasa dahi aynı “genetik”kodlara sahip sanki.
Gazetecilikte buldukları en büyük sır, unutmak; hiç unutmadan unutturmak, hiç uyumadan uyutmak!
Bir nevi, hafıza ve hatıra dolandırıcılığı.
***
Hakikaten bunu demeyi hak eden biri değil de, “sır”a hakim biri çıkıp “Şunca yılda kimse bana şunu yaz şunu yazma demedi” dedi mi, kusura bakmayın tabirime, gayri ihtiyari“çüş” çıkar ağzımdan!
Çünkü, en az bir yıl boyu, üstelik gazetecilere hapis bile getiren bir kanun aleyhinde, sırf patron yazılmasını istemiyor diye tek satır yazmayan bir demokrat veya cumhuriyetçi gazetecilik “de”jenerasyonu aklımdan çıkmaz.
Mesela, “satılma” işine kafa takan kimileri de muhakkak aynı sırra sahip meslektaşlardır.
Çünkü, bir zamanlar bir “satış” olduğunda, kiminin hem de aynı mekanda şampanya bile patlattıklarını, onlar unutsa, odalar, duvarlar unutmaz!
Bir gazetede yönetim değişirken, anında yemek yedikleri masaları değiştirebilen cevval, esnek, atak ve olgun“gazetecilik ve insanlık sırrı”nı da!
Ya da ne bileyim; mesela yine “yazılarıma neyin kimse karışmadı, çok özgürdüm” dediğinde biri, siz unutmuşsunuzdur, çoğumuz da zaten uyuruz ama, arşiv“tövbe” der; çünkü, tam sayıyla “on”ca yazar, çizerin kovulmasını sotada bekleyip boşalan köşelere kurulanı biz unutsak, “arşivin har diski” silmez!
Kimi üstat ise, daha üç gün önce onca kadim meslektaşını kovanları “Yazı, yazar dostu” diye selamladığında boğazımıza düğümlenen her neyse, bir türlü gitmez!
***
Kiminin yazıları onca sene sansürlenmiştir…
Ancak “kovulduktan sonra” bunu size söyler; yıllar boyu itiraz etmemiştir ama siz onu hep cesur bilirsiniz.
Sadece bazı mevzularda cesur olmak cesaret ise; yiğitlik, mertlik nedir diye düşünür müsünüz?
Kimine “Sen şimdi yazma” denmiş, araziye uymuştur, ama siz onu bağımsız bellersiniz.
Kimi, onca insanın hayatına kastetmiş, ölülerle bile alay etmiş, kin ve nefret kışkırtmış, iftira ve yalanlar inşa etmiş, elden ele, her kurumda emir eri gibi davranmıştır; ama siz onu özgür, ilkeli, cesur tanırsınız.
Hepsine şapka çıkartırım…
Çünkü hepsinin gerçekten bağımsız, özgür, cesur, ilkeli davrandığı “anlar” bile olmuştur!
“İşin sırrı”; o anlardan geri kalan koca zamanı size yutturmak, uyutmak, unutturmaktır!
Kimine yakışır hakikaten…
Kimine hiç yakıştıramam!
Umur Talu/Gazete Habertürk