14 Nis 2010 09:00 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:13

''UMREDEN DÖNER DÖNMEZ BİR DE NE GÖREYİM!..'' SALİH TUNA UMREDEN DÖNDÜ İLK YAZISINI YAZDI!..

Salih Tuna tıpkı Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan gibi kutsal topraklara gitti..." veya "Salih Tuna da umre modasına uydu..." şeklinde haberler yapan....

Umreden döner dönmez bir de ne göreyim!

Şöyle "pat" diye yazıya girmek de var ama bir haftalık umre ayrılığından sonra selamsız sabahsız olmaz.

Destur niyetine de olsa, başlayalım biz yine o mutat selamımıza:

Sağa sola selam; ortaya selam; beylere ağalara, muhtara, kapıdaki anahtara, kara göze, kara kaşa selam; sırdaşa, arkadaşa, demirbaşa selam; velhasıl-ı kelam, Şinasiler dahil bilumum okuyuculara selam.

Ayrıca...

"Salih Tuna tıpkı Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan gibi kutsal topraklara gitti..." veya "Salih Tuna da umre modasına uydu..." şeklinde haberler yapan internet sitelerinin değerli editörlerine de selam olsun.

Üç kafadar İstanbul’dan yola koyulduk: Mustafa Öcalan, Birol Küle ve bu satırların yazarı.

İçlerinde acemi çaylak olan bendim sadece, diğerleri daha evvel kutsal topraklara gitmişlerdi.

Tarifsiz heyecan içindeydim!

Umre boyunca cep telefonundan, internetten, televizyondan, hulasa, bizi dünyaya "mıhlayan" ne varsa uzak durduk.

Gelgelelim...

Köşe yazarlığı belasına (umreden döner dönmez) memlekette ne olmuş ne bitmiş düşüncesiyle internet üzerinden bir haftalık arşiv taraması yapınca, mezkur haberleri gördüm.

Ey internet kavminin güzide evlatları!

Her şeyden evvel, Mescid-i Haram’da veya Mescid-i Nebevî’de iki rekat namaz kılmaktan veya ihrama girmekten kaçınanlar gibi kutsal topraklara gitmektense Nazlı Ilıcak gibi gitmeyi tercih edeceğimi bilmenizi isterim.

Nazlı Ilıcak cahil falan ama hiç değilse samimi.

Madem yeri geldi söyleyeyim: Siyah beyazlı yıllardan itibaren televizyonların açıkoturum kraliçesinin, Ahmet Kabaklı’lı Tercüman gazetesinden itibaren sağcı cenahın başyazarının, Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) kabrinin nerede olduğunu (geçenlerde gittiği) umre vesilesiyle ancak öğrenmesi nasıl bir cehalettir, doğrusu bilemem!

Lakin bu cahilliğe de hiç mi hiç şaşırmam!

Çünkü...

"Bu sene kurban bayramı hac mevsimine denk geldi..." şeklinde ifadelere yer veren mevkutelerden, "Gösteriş olmasın diye cuma namazını evde kılıyorum..." diyen siyasetçilere kadar mebzul miktarda cehalet timsaline vaktiyle tanık oldum.

Uzun lafın kısası:

Nazlı Ilıcak "dini" konularda biraz cahil, cahil olduğunu itiraf etmekten sakınmayacak kadar da cesur ama kesinlikle samimi.

"Twitter"den vakit ayırıp biraz "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" çalışırsa sorunu hepten çözebilir yani.

Malum "umre ikilisi" öyle mi ya!

Bu kadarı kâfi; daha fazla konuşturup da günaha sokmayın insanı.

Hele şu "Salih Tuna da umre modasına uydu..." ne demek oluyor ey erenler?

"Moda" ha?!

Peygamber efendimizin "Nice oruç tutanlar vardır ki, yanlarına sadece açlık ve susuzluk kalır!" hadisinden mülhem söyleyecek olursam: kutsal topraklardan sadece yorgunluk ve turistik seyahatle dönmekten Allah’a sığınırım!

Her şey bir yana, ibadetin modası olmaz; ne modası yahu?!

Hem...

Moda olsun diye uçağa biner miyim hiç, deli miyim?

Dehşet derecede uçak fobimin olduğunu daha evvel anlatmıştım.

Dostoyevski’nin Prens Mişkin’i için "giyotin" neyse fakir için de "uçak" odur, demeye getirmiştim.

Giyotine mahkum kafanın ölümü bekleme "an"ından hareketle şöyle bağlamıştım hani: "Uçak düşerken, insana kaçabilecek hiçbir fırsat vermeyen o an (veya o anın düşüncesi) yok mu?! / Ah işte o an ölümden beter!.."

Demem o ki: Kutsal topraklara gitmek, sol yanımı Kabe’ye verebilmek uğruna ölümleri göze aldım; ne modası!

Neler mi gördük, neler mi yaşadık?

Onları da yeri geldiğinde, dilimiz döndüğünce anlatırız elbette.

Şimdilik şöyle bir selam verelim dedik.

Sürç-i lisan ettik ise, affola.


Salih Tuna/Yeni Şafak


ETİKETLER
#umre #salşh tuna