Ümit Zileli'den Nazlı Ilıcak'a sert eleştiri: Hiç utanmadan, sıkılmadan...
Ümit Zileli, Silivri'de Can Dündar ve Erdem Gül için başlayan nöbette Nazlı Ilıcak'ın yer almasını sert bir dille eleştirdi.
Korkusuz gazetesi yazarı Ümit Zileli, Silivri'de Can Dündar ve
Erdem Gül için başlayan nöbette Nazlı Ilıcak'ın yer almasını sert
bir dille eleştirdi. "Hiç utanmadan 'özgürlük, demokrasi' diyorlar"
diyen Zileli, "Hiç utanmadan, hiç sıkılmadan, onurunu korumak
için intihar eden, kanser olup yaşamını yitiren, küçücük çocuğunun
önünde kalp krizi geçirip hayatını kaybeden, onulmaz hastalıklara
yakalanan, yaşamının 5-6 yılını bir kumpasla içeride geçiren pırıl
pırıl insanların yıllarca yattığı zindanın önünde, bu alçakça suça
bulaşmış arkadaşları için 'özgürlük', 'demokrasi' dilenmek...
Gerçekten çok cüretkar bir eylem!.." ifadelerini kullandı.
İşte Ümit Zileli'nin yazısı:
"Hiç utanmadan “özgürlük, demokrasi” diyorlar!..
Önceki gün, Nazlı Ilıcak Silivri zindanının önündeydi...
Soğuktan korunmak için sarıp sarmalanmış, yalnızca gözlükleri
görünüyordu... Ergenekon, Balyoz davaları esnasında bir kere olsun
yolu oralara düşmemiş, ama gazete köşesinde her türlü yalanı, kini,
nefreti kusmuş, o davaları düzmece belgelerle başlatan, şimdi
yurtdışına tüymüş bulunan, savcı Zekeriya Öz’le kar topu oynayacak
denli içli dışlı olmuş Nazlı hanım ne arıyordu peki
Silivri’de?..
UMUT NÖBETİ TUTMAYA GELMİŞTİ!..
Onun ardından bu kez Mümtazer Türköne, Abdülhamid Bilici ve Cafer
Solgun ile birlikte arz-ı endam eyledi... Onlar da yarım günlük
“Umut Nöbeti” için oradaydı. Can Dündar ve Erdem Gül için sevgili
Mete Akyol’un başlattığı nöbetin gelip dayandığı şahsiyetler
bunlardı işte... Oda Tv, bu durumu şahane bir başlıkla duyurdu
okuyucusuna:
CEMAAT UMUT NÖBETİ’Nİ MUNDAR ETTİ!..
Durumu bundan iyi anlatan bir başlık olamazdı; Can ve Erdem’in
üzerinden, içerdeki “kumpas arkadaşlarını” özgürlüğe kavuşturma
operasyonundan başka bir şey değildi aslında yaptıkları.. Hiç
utanmadan, hiç sıkılmadan, onurunu korumak için intihar eden,
kanser olup yaşamını yitiren, küçücük çocuğunun önünde kalp krizi
geçirip hayatını kaybeden, onulmaz hastalıklara yakalanan,
yaşamının 5-6 yılını bir kumpasla içeride geçiren pırıl pırıl
insanların yıllarca yattığı zindanın önünde, bu alçakça suça
bulaşmış arkadaşları için “özgürlük”, “demokrasi” dilenmek...
GERÇEKTEN ÇOK CÜRETKAR BİR EYLEM!..
“Kim bize Ali’nin saçının bir telini verecek?”
Yarın, Yarbay Ali Tatar’ın 6. ölüm yıldönümü...
Hani, 2009 yılında önce tutuklanan, sonra bırakılan, bugün adı bile
anımsanmayan savcı suretinde bir alçağın istemiyle yeniden
tutuklama kararı verilince, onuruna yediremeyip beylik tabancasını
şakağına dayayarak tetiği çeken Yarbay Tatar’ın sonsuzluğa
karışmasının...
Üzerinden koskoca 6 yıl geçti. Ali Tatar intihar ettiğinde şimdi
bir bölümü Silivri’de, diğer kısmı firarda, bir bölümü de karanlık
kuytularda olan soysuzlardan biri ne yazmıştı biliyor musunuz?.
MERMİYE KAFA ATTI!..
Bu kadar vicdandan yoksun, bu denli ahlak düşkünü, haysiyetsiz bu
güruh şimdi çıkmış adaletten, özgürlükten, gazetecilikten dem
vuruyor. İnsanları manşetten “darbeci, casus, fuhuşçu” diye hedef
göstermek mi gazetecilikti?. “Camiyi bombalayacaklardı”, “ Müzede
çocukları havaya uçuracaklardı”, “kendi uçağımızı düşüreceklerdi”
başlıkları mı basın özgürlüğüydü?.
Günahlarınızın hesabını ödemeden nereye kaçacağınızı sanıyorsunuz?.
“Ergenekon’un kasası” diye günlerce manşete çıkardığınız Kuddisi
Okkır, bir hastane köşesinde 37 kiloya düşerek can verdiğinde,
parasızlık yüzünden cenazesini belediye kaldırdığında, bir tek
satırla söz etmemiş, görmezden gelmiştiniz, iki eli
yakanızdadır!..
En alçakça iftiralarla intihara sürüklenen Berk Erden’in, İlhan
Selçuk’un, Türkan Saylan’ın, Uçkun Geray’ın, kızı Duru’nun gözleri
önünde hapishane avlusunda ölen Murat Özenalp’in, cinayet gibi bir
ihmalle ölüme yolcu edilen Kaşif Kozinoğlu’nun hesabını vermeden
hangi özgürlükten hangi adaletten hangi gazetecilikten söz
ediyorsunuz?..
Altı yıldır gözyaşları dinmeyen Ali Tatar’ın ablası Hürriyet
Ünver’in şu çığlığına ses vermeden nereye kayboluyorsunuz:
- Kim bize Ali’nin bir tel saçını verecek... Dünün zalimleri ya
kaçıyor, ya ağlıyor. Birinin geriye bakıp, özür dilediğini, yaktığı
canlar karşısında başını öne eğip, af dilediğini gören var mı?. Ben
duymadım... Duyan var mı?..
Kaçamazsınız... “Beraber yürüdüklerinizle” birlikte hesabı ödemeden
çıkış yok!!"