Ülkücü Yeniçağ'dan Bahçeli'ye tepki: Macun tüpten çıktı; bu yolun dönüşü yok!
Ülkücü Yeniçağ gazetesi yazarı Arslan Bulut, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye tepki gösterdi.
Ülkücü Yeniçağ gazetesi yazarı Arslan Bulut, MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli'ye tepki gösterdi. "MHP'de bir defa macun tüpten
çıkmıştır. Artık bu yolun dönüşü yoktur" diyen Bulut, "MHP
tabanının ve delegesinin büyük çoğunluğu, mevcut yönetim ile baraj
altında kalınacağını görüyor. 'MHP'yi küçük tutmak ısrarı'nın
sebebi nedir?" dedi. Meral Akşener'in Bahçeli için 'Başparalelci'
demesine tepki gösteren Bahçeli'ye ilişkin Bulut, şunları söyledi:
"Bahçeli herkese bir yafta yapıştırmakta serbest ama cevap vermek
'edepsizlik' oluyor!"
Bulut’un Yeniçağ’da “MHP'yi küçük tutmak ısrarı!” başlığıyla bugün
(20.04.2016) yayımlanan yazısı şöyle:
Bir dönem önce MHP'den milletvekili olan ve hayatı boyunca ülkücü
hareketin içinde bulunan dostlar beni arayıp, tartışmaların,
MHP'nin ülkenin geleceğiyle ilgili nasıl bir yol takip etmesi
gerektiği üzerinde yapılması gerekirken, Devlet Bahçeli'nin
paralelci suçlamalarına kilitlendiği uyarısında bulunuyor.
"Adaylar, Bahçeli'nin çektiği alanda tartışmaya giriyor. Oysa
tartışmanın gündemini kendileri belirlemeliydi" diyorlar... Genel
başkan adaylarıyla yapılan televizyon programlarında bu konuya
ağırlık veriliyor. Tartışmayı başlatan Devlet Bahçeli oldu. Adaylar
da ona cevap verince bir kısır döngüye girildi. Devlet Bahçeli,
"paralelci" diyor; "Ben paralelciysem, doğru değil ama hakkında bu
yönde yorumlar yapılan Ekmeleddin İhsanoğlu'nu Cumhurbaşkanı adayı
gösteren ve bana görev veren Bahçeli, bu durumda baş paralelci
oluyor. Bunlar doğru değil" diye cevap veren Meral Akşener'e
hakaret ediyor! Bahçeli herkese bir yafta yapıştırmakta serbest ama
cevap vermek "edepsizlik" oluyor! Tabii çok ayıp oluyor... Üstelik
adayları partiden atmakla tehdit ediyor! Kurultay sürecinde böyle
kararlar alınsa bile geçersiz hale getirilecek ama koltuk o kadar
önemli ki her türlü hukuk dışı yola başvurulabilir. Öyle ya,
mahkemenin görev verdiği, Çağrı Heyeti'ni tanımadığını ilân ediyor,
bildiğini okuyacağını, ezip geçeceğini söylüyor!
Peki, tartışmanın veya söylemlerin nasıl bir alana çekilmesi
gerekiyor? -Türkiye'nin rejimi ve Türk kimliği, iktidar partisi
tarafından tehdit edilirken, MHP, buna karşı ne yapacak?-Adaylar,
halkın desteğini hangi ekonomik ve siyasi projelerle sağlayacak?
MHP'nin bugünkü yönetimiyle halk desteği sağlamak mümkün mü?-MHP,
Türkiye'nin etrafında geliştirilen istikrarsızlığın ülkeye
sıçramasını nasıl aşacak?-MHP yönetimi, neden AKP'ye yardıma
koşuyor? 2002'deki erken seçim kararında, Abdullah Gül'ün
Cumhurbaşkanı seçilmesi öncesinde, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun aday
gösterilmesiyle Cumhurbaşkanlığının Tayyip Erdoğan'a sunulmasında
ve 7 Haziran ile 1 Kasım arasında sorumluluktan kaçarak, seçmenin
AKP'ye mecbur edilmesinde, alınan kararlar sadece hata mıydı yoksa
parti dışında geliştirilen programın uygulamaya konulması
mıydı?-Siyasi partilerin dışarıdan kontrol edilmesine karşı,
adaylar genel başkan olmaları halinde nasıl bir yol izleyecek?
Yoksa aynı kontrol devam mı edecek?
Bu "dış kontrol" iddialarını öne sürenler, parti yönetiminde önemli
görevler üstlenmiş kişilerdir. Yani sadece benim değerlendirmem
değildir. Meselâ Alparslan Türkeş'in son Başkanlık Divanı'nda Genel
Sekreter Yardımcısı olan Naci Memiş, 25 Temmuz 2003 tarihinde
yayınlanan daha sonra da bizzat bana yaptığı açıklamasında, o
dönemdeki adayları kastederek "Adaylar, tabanın hassasiyetlerini
dikkate almalı ve milletin taleplerini yerine getirme iradesine
sahip olmalıdır. MHP'yi meçhul emirlerle yönetmemelidirler. MHP'yi
görevliler değil, MHP'liler idare etmelidir. MHP'yi sırtında
taşıyanlarla, sırtından geçinenleri ayırt edecek ferasette olmaları
gerekir. Bir başka husus da camiamızı izan, insaf, sabır ve adalet
ölçüleriyle değerlendirebilmesi, yeni bir şevk ve azimle MHP'yi
ayağa kaldırabilmesidir" demişti. Bu ifadelerdeki "görevli" ne
demektir? MHP'yi "görevliler" mi yönetiyor?
MHP'de bir defa macun tüpten çıkmıştır. Artık bu yolun dönüşü
yoktur. MHP tabanının ve delegesinin büyük çoğunluğu, mevcut
yönetim ile baraj altında kalınacağını görüyor. Hiçbir umut vaat
etmeyen, üstelik iktidarın projelerini uygulamasına sadece söylemde
muhalefet eden ama fiiliyatta yol veren bu yönetimin peşinden
gitmez. O halde bu ısrarın, "MHP'yi küçük tutmak ısrarı"nın sebebi
nedir?