24 Ara 2007 11:29 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:52

ÜLKER GODİVA'YI ALDI,EKONOMİ BASINI SEVİNÇ GÖSTERİLERİ YAPTI!..BİR TEK AYKIRI SES O'NDAN ÇIKTI!..HANGİ ÜNLÜ EKONOMİ YAZARI "ALDIĞIMIZ 'AĞZIMIZDAN GİREN,SİNDİRİP DIŞARI ATTIĞIMIZ' BİR ÜRÜN! OLSA DA OLUR,OLMASA DA OLUR!" DİYE YAZIP HERKESİ ŞAŞIRTTI?..

Son günlerde okuyorsunuz; ne kadar büyük iş yaptık! Çikolata üreten bir firmayı satın aldık! Sanki banka, rafineri, demir çelik tesisi veya bilgi toplumunun "ana taşı" olan bir şirketi satın aldık!

Son günlerde okuyorsunuz; ne kadar büyük iş yaptık! Çikolata üreten bir firmayı satın aldık! Sanki banka, rafineri, demir çelik tesisi veya bilgi toplumunun "ana taşı" olan bir şirketi satın aldık!

Aldığımız "ağzımızdan giren, sindirip dışarı attığımız" bir ürün! Olsa da olur, olmasa da!

Avrupa´da kimse "Godiva" yemezse ölmez ama "Türkiye´de satılan bankalar kredi üretmediğinde, satılan rafineriler petrolü işlemediğinde, satılan telekomünikasyon şirketleri imkân tanımadığında evden bile çıkamazsınız!"

Sevgili dostlar, "stratejik sektör" ve "ekonomik güvenlik" gibi kavramların atlandığı ülkemizde, "Avrupa´nın yediği çikolatayı ben ürettim", "yattığı yatağı ben düzelttim" gibi "abes" kavramlara sevinmeye devam ediyoruz...

Kimse kusura bakmasın, "alıcı gıda devi olduğu için" bu operasyon "kendi adına çok önemli" olabilir ama Türkiye adına "çok fazla bir şey ifade etmez"... Ayrıca bu alımdan dolayı kendilerini kutluyorum...

Peki hangi sektörler daha önemli? Örneğin "reel sektöre kan pompalayan" bankacılık sektöründe hangi noktadayız?

Sevgili dostlar, "stratejik sektöre" örnek olarak bankacılığı vermek ve bu noktada özellikle yabancılaşmanın detaylarına inerek, "Türkiye, çok kritik bir sınıra geldi" vurgusunu açmak istiyorum.

İşte detaylar:

* Bankacılık sektöründe yabancı sermaye payı günümüz itibarıyla yüzde 51´in üstünde. Borsa payları ve büyüme de dikkate alınırsa pay yüzde 60´ların dahi üzerine rahatlıkla çıkabilir.

* Satışa çıkarılan bankaların (Ziraat Bankası´nın tamamı, Halkbank ve Vakıfbank´ın yüzde 51´i) yabancıların eline geçmesi halinde, sektördeki yabancı sermaye oranı yüzde 70´in üzerine çıkacak.

* Gelişmiş AB ülkelerinde oranlar oldukça düşük. Örneklemek gerekirse; AB ülkelerinden Almanya´da yabancı sermaye payı yüzde 5, İtalya´da yüzde 8, İspanya´da yüzde 10, Hollanda´da yüzde 11, Danimarka´da yüzde 17, Avusturya ve Fransa´da yüzde 19, Yunanistan´da yüzde 20´nin dahi altında...

* Yabancı payının yüksek olduğu ülkeler AB´nin ve IMF´nin kontrol ettiği daha doğrusu sömürdüğü ülkeler. Bunları da örnekleyelim; Estonya´da yüzde 100, Çek Cumhuriyeti´nde yüzde 95, Slovakya´da yüzde 93, Meksika´da yüzde 82, Macaristan ve Polonya´da yüzde 65, Arjantin´de yüzde 48, Peru´da yüzde 47, Şili´de yüzde 42.

* Türk bankalarına 20-25 milyar dolar yatıran yabancı sermaye, Türk halkının trilyon dolarlık aktifinin kontrolünü ele geçirecek.

* Yabancı bankaların, ülkeyi siyasi-ekonomik krizler öncesinde ve sırasında ani terk etme riski, finansal aracılık hizmetlerinde şok düşüşlere yol açarken, artan rekabet, yerlileri aşırı riskli alanlara itecek.

* Artan yabancı rekabet ile yerliler sektör dışına itilirken, Türk bankacılık sistemi tam bir "oligopol"e dönüşecek.

* Yabancılar "en iyilere" odaklanarak, küçük ve orta ölçeklileri göz ardı edecek.

Sonuç: "Yabancı sermaye" adı altında maddi birikim ve bilginin Türkiye´ye gelmesine ne ben, ne de bu tip uyarıları yapan diğer dostlarım karşıyız. Kesinlikle değiliz ama her konuda olduğu gibi bu dinamik için de "optimal" bir nokta var ve Türkiye "optimal" noktayı geçmek üzere. Bu gerçekten yola çıkarak, hem sizlere, hem yetkililere, hem de siyasi otoriteye yeniden hatırlatmak istiyorum; AB genelinde de hukuken engel olmamasına rağmen, banka satışlarında "görünmez" bir politika izleniyor ve ulusal çıkarlar doğrultusunda gerekli oranlar