Uğur Mumcu cinayetindeki sır perdesini Mehmet Ağar mı aralayacak?
24 Ocak 1993'te uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybeden Uğur Mumcu'nun ölümü, aradan 32 yıl geçmesine rağmen hâlâ tam olarak aydınlatılamadı. Hukuki süreç, aralarında Mumcu suikastının da bulunduğu faili meçhul cinayetlerle ilgili "Umut davası" üzerinden yürüyor. Davanın 16 Ocak'taki duruşmasında mahkeme heyeti, Mehmet Ağar'ın tanık olarak dinlenmesine karar verdi.
Bir sonraki duruşma 12 Mayıs'ta görülecek. Peki davanın avukatları neden Ağar'ın dinlenmesini talep etti? Ağar'ın tanıklığı neden önemli ve cinayetin tüm yönleriyle aydınlatılmasını sağlayabilir mi?
Umut davası nedir?
Kamuoyunda Umut davası olarak bilinen davanın geçmişi, 17 Ocak 2000'de İstanbul'un Beykoz ilçesinde Hizbullah örgütüne ait bir eve yapılan baskına dayanıyor.
Baskında ele geçirilen belgeler sayesinde; Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve Ahmet Taner Kışlalı'nın da aralarında bulunduğu 22 faili meçhul cinayete dair önemli bilgiler ortaya çıktı.
Bunun üzerine, bu siyasi cinayetleri çözmek amacıyla kısa adı Umut olan, Uğur Mumcu Uzun Takip operasyonu başlatıldı.
İlerleyen aylarda operasyon, bazı kilit isimlerin tutuklanmasıyla derinleşti.
Aynı yıl "Umut davası" başladı.
Davada, sanıkların yasadışı Tevhid Selam Kudüs Ordusu ve İslami Hareket örgütleriyle bağlantılı oldukları ve İran gizli servislerinin yardımıyla cinayetler işlediği belirtildi.
2014'e kadar süren yargı süreçlerinde çeşitli sanıklar hapis cezalarına çarptırıldı.
Son cezaların onandığı, 31 Mart 2014 tarihli Yargıtay kararında, Tevhid Selam Kudüs Ordusu örgütünün,1988 ila 1999 yılları arasında Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürülmesi olaylarının da aralarında bulunduğu 18 ayrı saldırıyı gerçekleştirdiği, beş ayrı saldırının ise İslami Hareket örgütü tarafından düzenlendiği belirtildi.
Bu süreçte, Mumcu'nun aracına bombayı koyduğu öne sürülen firari sanık Oğuz Demir'in dosyası ise ayrıldı.
1971 doğumlu Oğuz Demir, Ankara'da 2000 yılındaki bir polis operasyonunda yakalanmak üzereyken kaçarak kurtuldu.
Bugün hâlâ kayıp olan Demir, İçişleri Bakanlığı'nın arananlar listesinde kırmızı kategoride yer alıyor.
Firari olduğu için de bu dava devam ediyor.
Davanın son duruşmasında neler yaşandı?
Bu davanın son duruşması, 16 Ocak'ta Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
Mahkeme heyeti duruşmada iki önemli karar verdi.
Bunlar biri, Mumcu ailesinin avukatlarının talebi üzerine, eski emniyet genel müdürü, içişleri bakanı ve adalet bakanı Mehmet Ağar'ın tanık olarak dinlenmesi.
Heyet ayrıca, sanık Demir'in ve ailesinin Türkiye'de yaşayıp yaşamadığının araştırılmasına ve Emniyet Genel Müdürlüğü'ne müzekkere (Yargılama makamının, bir kararın yerine getirilmesi konusunda belli bir makama yazdığı yazı) yazılmasını kararlaştırdı.
Bir sonraki duruşma tarihi, 12 Mayıs olarak belirlendi.
Mehmet Ağar, Uğur Mumcu suikastı için neden önemli?
Davanın avukatlarından Turgut Kazan, mahkemenin Ağar'ın dinlenmesi kararının kendileri açısından da sürpriz olduğunu belirtiyor.
BBC Türkçe'ye konuşan Kazan, Ağar'ın tanıklığını neden önemli bulduklarını anlatırken iki nedenden bahsediyor.
Öncelikle Ağar'ın geçmişte emniyet genel müdürlüğü, adalet bakanlığı ve içişleri bakanlığı gibi kritik görevlerde bulunmuş olmasından bahsediyor.
Kazan, "Türkiye'de 1993 ile 1996 yılları arasında birçok faili meçhul cinayet işlendiğini, Ağar'ın bu dönemlerde önemli görevlerde yer aldığını, Susurluk kazası sırasında içişleri bakanı olduğunu ve istifa etmek zorunda kaldığını" hatırlatıyor.
Kazan, Ağar'ın Susurluk davasında silahlı terör örgütü yöneticiliğinden ceza aldığını ve hapis yattığını vurguluyor.
Ağar, o dönemki yeni yargı paketine dayanarak 1 yıl 4 gün hapis yattıktan sonra tahliye edilmişti.
Kazan ikinci neden olarak ise Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'nun 1996 yılında, Ağar'la arasında geçtiğini aktardığı diyaloğun da önemli olduğunu belirtiyor.
Güldal Mumcu'nun Ağar ile cinayet hakkındaki görüşmesi
Mumcu, görüşmeyle ilgili detayları 'İçimden Geçen Zaman' adlı kitabında yazmıştı.
Avukat Kazan'ın dosyaya da sunduğu kitapta aktarıldığına göre 1996 yılında, Uğur Mumcu davasında yakalanan bazı sanıkların, yakalanma tarihlerinin belge ve tutanaklarda farklı biçimde yer alması üzerine Güldal Mumcu, dönemin adalet bakanı Ağar'dan bir görüşme talep etti.
Ağar eve gelebileceğini söyledi, Mumcu ise tek görüşmek istemediği için avukatları Emin Değer'i de çağırdı.
Kitaba göre görüşmede Mumcu ve Değer, belgelerdeki tahrifatların sehven yapılamayacağını savundu, belgeleri kontrol eden Ağar ise "Evet, buralarda bir şeyler olduğu görülüyor" dedi.
Aktardığına göre Mumcu, "Karşımıza sürekli engeller çıkıyor. Bir duvar örülüyor sanki" deyince Ağar "Evet, Güldal bir duvar örülüyor" karşılığını verdi.
Tanıklığına göre Güldal Mumcu, bunun üzerine, "O zaman bir tuğla çekin, duvar yıkılsın" dediğini, Ağar'ın "Çekemem" cevabını verdiğini, "Tuğlayı çekin, kenara çekilin" dediğinde "Yapamam. Onu da yapamam" cümlesini sarf ettiğini, ardından "Soruşturma için yeni bir ekip kurulmasını sağlayabilirsiniz belki" dediğinde ise "Kusura bakma Güldal, yapamam" cevabını aldığını aktarıyor.
Mumcu, kitapta daha sonra şunları yazıyor: "O zaman, başkaları çeker, altında kalırsınız" dedim. "Ona kimsenin gücü yetmez" gibi müstehzi bir ifadeyle gülümsedi."
Ağar ise ilerleyen yıllarda yaptığı bir açıklamada, Mumcu'ya bu sözleri söylemediğini savundu.
Avukat Kazan, bu görüşmeyi yorumlarken "Burada biz görüyoruz ki Mehmet Ağar'ın bir bildiği var çünkü hem 'Bir şeyler olmuş' diyorsun hem de bilebilecek durumdayken hiçbir şey bilmiyorsun" diyor.
Kazan, 1977'deki seçim çalışmaları sırasında dönemin Cumhuriyet Halk Partisi lideri Bülent Ecevit'e ateş açıldığını, ilerleyen yıllarda ise Ecevit'in bu olayın aydınlatılmasını değerlendirirken "Karşıma bir duvar çıktı. Öbür tarafa geçemedik" dediğini hatırlatıyor.
"Mumcu cinayetinin elebaşlarının yakalanmadığını" belirten Kazan, "Biz bu tür yakalamamalarda o örülü duvara inanıyoruz ve ne yazık ki yakalamıyorlar" diyor.
Ağar geçmişte yaptığı açıklamalar ve verdiği ifadelerde, faili meçhul cinayetlerle ilgili bilgisi olmadığını söylemişti.
Bir sonraki duruşmada ne olabilir?
Avukat Kazan'a göre Ağar'ın mahkemeye gelmesi konusunda, "Bizim sistemimize göre tanık olarak çağrılan bir yetkilinin mutlaka o tanıklığı yapması gerekir" diyor, ancak bunun bu şekilde gerçekleşmediği birçok örnekle karşılaştıklarını da belirtiyor.
Tanıkların, mazeret bildirerek duruşmadan farklı bir zamanda, avukatlar yokken ifade vermeleri ya da sağlık raporu gibi mazeretlerle hiç ifade vermemeleri gibi durumlar yaşandığını aktarıyor.
Uğur Mumcu'nun kızı Özge Aybars Mumcu, Ağar'ın sadece babasının değil, birçok faili meçhul cinayetin işlendiği bir dönemde kritik görevlerde yer almış olduğunu hatırlatıp, "Dolayısıyla tanık olarak çağrılması bu açıdan çok kritik" diyor.
BBC Türkçe'ye konuşan Mumcu, "Gelip kendini tırnak içinde 'aklaması' ya da bildiklerini aktarması önemli olacaktır diye düşünüyorum" diye devam ediyor.
Aile ve avukatlar Mumcu cinayeti için ne talep ediyor?
Özge Aybars Mumcu, genel olarak hukuki süreci değerlendirdiğinde ise en başından beri eksiklik ve hatalarla karşılaştıklarını anlatıyor.
Saldırının yaşanmasından hemen sonra olay yerinin çalı süpürgesiyle süpürülmesinden, önemli görülen bir tanığın TRT'de yayına çıkarılmasına kadar birçok örnekten bahsediyor.
Geçmiş yargı kararlarını değerlendirdiğinde ise "Benim için soru işareti olan şey şu; Bir örgüt (Tevhid Selam Kudüs Ordusu) nasıl bu kadar süre radar dışında kalır da böyle cinayetler işleyebilir?" yorumunu yapıyor.
"Ben o zaman on bir yaşındayım şimdi kırk üç yaşındayım. Bu, 32 yıllık bir süreç" diyen Mumcu, cinayetin üzerinden bu kadar zaman geçtikten sonra artık hem Oğuz Demir'in bulunması ve kim olduğunun belirlenmesini hem de cinayet emrini kimin verdiğinin ortaya çıkarılmasını talep ettiklerini belirtiyor.
Mumcu, gerçeklerin açığa çıkması çağrısı yapıyor:
"Bugün Türkiye'nin her yerinde Uğur Mumcu sokakları, meydanları, kütüphaneleri vs. var ve Uğur Mumcu ismi birçok insan için hâlâ kanayan bir yara. Dolayısıyla bu davanın da artık en sağlıklı ve babama en yakışan şekilde son bulması gerekiyor; yani gerçekleri açığa çıkarılarak."
Uğur Mumcu Suikastını IBDA-C ve Hizbullah Terör Örgütleri Üstlenmişti
Mumcu, 24 Ocak 1993 günü arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu yaşamını yitirdi.
Suikastı, İBDA-C ve Hizbullah gibi terör örgütleri üstlense de aradan geçen 32 yıla rağmen cinayetin üzerindeki sis perdesi hala aralanamadı.
Yargıdan Sonuç Çıkmadı
Suikasta ilişkin ilk yargılamalar, Mumcu’nun katledilmesinden 7 yıl sonra başladı.
Mumcu suikastı ile Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Doç. Dr. Bahriye Üçok cinayetlerini de kapsayan davanın adı “Umut” oldu.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava, cinayetlerin ardındaki sırrı tam olarak ortadan kaldıramadı.
Uğur Mumcu Davasında Ceza Alanlar
İlk dereceli mahkemenin kararının Yargıtay tarafından bozulmasının ardından yeniden görülen davada, üç sanık yasa dışı Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu örgütünü kurmak ve yönetmek suçundan, 5 sanık ise aynı örgüte üyelikten çeşitli sürelerde hapis cezalarına mahkum edildi.
Bu kapsamda sanıklardan Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç ve Ekrem Baytap, silahlı suç örgütü kurma ve yönetme eylemlerinden 12 yıl 6’şar ay hapisle cezalandırıldı.
Sanıklar Abdulhamit Çelik, Fatih Aydın, Yusuf Karakuş, Mehmet Şahin ve Recep Aydın’a ise silahlı suç örgütü üyesi olmaktan 6 yıl 3’er ay hapis cezası verildi.
Anayasa Mahkemesi, gözaltında tutuldukları tarihlerdeki mevzuatın, gözaltı süresinde avukata erişim imkanı tanımadığı gerekçesiyle, sanıklar Recep Aydın, Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç, Mehmet Şahin ve Yusuf Karakuş'un yeniden yargılanmasına karar verdi.