02 Mar 2012 15:43 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:24

UĞUR DÜNDAR: UNUTULAN TEŞEKKÜRÜN EDİLECEĞİNE İNANIYORUM!

Televizyoncu Özlem Gürses MediaCat için Türk televizyon tarihinin mimarlarından Uğur Dündar'la görüştü.

Star TV’nin Doğuş Grubu’na satılmasından sonra kurumdan ayrılan usta gazeteci, akılları kurcalayan ayrılığını ve Türkiye’de gazeteciliğin geldiği noktayı yorumladı.

Star TV’den ayrılığını “Hoş bir veda olmadığını itiraf etmeliyim. Veda etmek de çalışmak kadar doğal; ama Star TV’de çalıştığım dönemde gösterdiğim kurumsal bağlılığın ve emeğin karşılığı olarak en azından bir teşekkürü hak ettiğime inanıyorum. Bu teşekkürün gecikerek de olsa edileceğini düşünüyorum…” sözleriyle anlatan Dündar, MediaCat’in genel olarak ‘hangi ünlü kişinin tavsiyesi sizin marka tercihlerinizde etkili olur?’ sorusuna yanıt arayan Celebrity Güven Endeksi listesinde uzun bir süredir ilk üçten inmemesiyle ilgiliyse şunları söyledi: “Hiç bir zaman kameralar karşısında başka biri olmadım. Günlük hayatımda nasılsam, kimsem, ilkelerim ve önceliklerim neyse, ekranda ve habercilikte de hep aynıydı. Sanırım izleyici bu samimiyeti ve gerçeklik duygusunu anlıyor, ödüllendiriyor.”

“Çağımızın hiçbir demokratik hukuk devletinde basın özgürlüğünden kaynaklanan sakıncaların giderilmesinin yolunun baskıdan geçtiği iddia edilemez” diyen Dündar,son zamanlarda gündemi meşgul eden ‘sansür’ tartışmaları üzerine ise şöyle konuştu: “Özellikle, içinden geçtiğimiz süreç içerisinde ‘Bu haberi yaparsam, çalıştığım kurumun sahipleri bundan nasıl etkilenir?’ ya da ‘Bu haberin yayınlanması ne gibi sonuçlar doğurur?’ türü endişeleri kafasından geçirmeyen bir gazeteci olabileceğini düşünemiyorum. Hangi iktidar döneminde olursa olsun liberal düşüncelerinden taviz vermeyen bir akademisyen-yazar olduğunu düşündüğüm Mehmet Altan’ın sansür konusuyla ilgili açıklamaları adeta bir ibret belgesi niteliğinde. Kendisi, AKP’yi uzunca bir süre destekledi. Ama bana göre bunu, yandaş olduğu için değil, iktidarın ilk yıllarında sergilediği reformcu yaklaşımları düşüncelerine uygun bulduğu için yaptı. Altan, yandaş medya kuruluşlarında çalışan yöneticilerin ve gazetecilerin bile belli bir otosansür duygusuyla hareket ettiklerini ve bazı alanların tabulaştırılıp görünmez kılındığını söylüyor. Ankara’nın dostane eleştirilere bile tahammül edemediğini belirtiyor.
Örneğin, en son Van’daki vatandaşlarımızın yaşadığı deprem felaketiyle birlikte, deprem bölgesi olmasına karşın deprem yönetmeliklerinin düzgün bir biçimde uygulanmadığına tanık olduk. Bunun da ötesinde, ana deprem sonrasında oturulabilir ruhsatı verilen bazı binaların artçı sarsıntı sonucunda yıkılması, bundan kaynaklanan can kayıpları, büyük skandaldır. Bu raporları verenlerin yargılanması gerekir. Altan gazetecilerin bu gerçeğin, bu büyük skandalın üzerine korkudan gidemediklerini söylüyor.”