16 Mayıs 2011 13:29
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:21
''ÜÇÜNCÜ BOMBAYI YANINDA HELVA İLE BIRAKACAKLAR!''
Lefkoşa'da otomobiline iki kez bomba konulan gazeteci Mutlu Esendemir, Gazete Habertürk muhabiri olan kardeşi Kutlu Esendemir'e konuştu
Son 1.5 aydır gece yarısı ürpertici “Geçmiş olsun” telefonlarıyla uyanıyorum. Bunun nedeniyse KKTC’nin önde gelen gazetecilerinden olan Mutlu Esendemir’e yönelik iki bombalı suikast girişimi.
Aynı zamanda ağabeyim olan Mutlu Esendemir, Lefkoşa’da yayın yapan Kanal T televizyonu genel yayın yönetmeni, Kıbrıslı Gazetesi’nin yazarı ve Yakın Doğu Üniversitesi Sahne Sanatları Fakültesi’nde öğretim görevlisi.
Geçen 4 Nisan’da aracına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hafif yaralanan Esendemir’e, geçen hafta yine aynı yöntemle saldırıldı ve bacaklarından yaralandı. Aracı da kullanılamaz hale geldi. Lefkoşa Polisi, soruşturmayı sürdürürken, saldırıdan sonra Bülent Attar adındaki bir kişi üzerindeki bomba malzemeleriyle yakalandı. Bunun üzerine gazeteci Mutlu Esendemir’e, “Niye sana saldırıyorlar? Daha önce gazeteci öldürülen Kıbrıs’ta neler oluyor?” diye sordum.
İşte yanıtları:
Araca binip kontağı çevirdiğinde, bombanın patladığı o an ne hissediyor insan?
5 metre kadar arabayı sürmüştüm. Bir anda arka koltukta patlama oldu. Çok yüksek, çok sert bir sesti. Kulağım çınlamaya, sonra duymamaya başladı. Yaşam durmuştu sanki. Her taraf duman ve barut içindeydi. Dışarıyı göremiyordum. Nefesimden soba bacasından çıkar gibi siyah duman çıkıyordu. Kapıyı açmayı denedim. Kapılar kilitlenmişti. Çıkamıyordum.
Nasıl kurtuldun?
"Çıkarın beni buradan" diye bağırmıştım. Birisi koştu. O da dumandan içeriyi göremediği için "Arabada kimse var mı?" diye bağırıyordu. Kapıya ve cama vuruyordum. Sonra dışarıdaki kişi kapıyı tekmeleyerek açtı ve kurtuldum.
Çıkınca ne yaptın?
"Acaba yaralı mıyım, ölüyor muyum?" diye kendime baktım. "Yara sıcakken insan acıyı hissetmez" denir ya, doğruymuş. Ayaklarım kan içindeydi. Ama vücudumun diğer bölgelerinde bir şey yoktu. Sonra da kendimi ambulansta buldum.
Bombalı suikast girişimleri politik nedenlerle mi, yoksa Kıbrıs’ta kimi güç odaklarına mı dokundun?
Çıkar çevreleri o kadar iç içe geçmiş ki. Deyim yerindeyse kimin eli kimin cebinde; bilinmiyor. Yıllarca ganimetle ve Türkiye’den gelen paranın nasıl dağıtılacağı konusunda uzmanlaşan siyasetin, çıkar çevreleriyle el ele olmaması da düşünülemez. Siyasi yapı ve çıkar grupları kardeş gibiler. Hatta kimi gazeteciler de çıkar gruplarıyla çok yakın ilişki içinde. Hiçbir çıkar grubuyla yakın temasta olmadım. Belki de bu belli odak noktalarını ürkütmüş olabilir. Çünkü siz mesafeli durduğunuzda bile, işleyen dişliye çomak sokmuş oluyorsunuz.
Kim neyi hedefliyor bu saldırılarla?
Bunu açıkça tahmin etmek çok zor. Bu yüzden de tedirginim. Korkuyorum. İnsana dair bir şey bu. Ama korkuyu yenmek de insana dair. Yenmeye çalışıyorum. İstedikleri korku atmosferini sağladılar. Eğer amaç buysa bu amaca ulaştılar. Hem de kısa bir sürede.
Kim KKTC’de korku salmak ister?
Korku her toplumu kemirebilecek bir şey. 2. Dünya Savaşı sonrasında yazar Arnold Weskers, "Gazeteci" adlı tiyatro oyununda "liliputlaştırma" diye tanımladığı bir kavramdan söz ediyor. Sözcük olarak İngilizce ya da Türkçe karşılığı yok. Bir kişinin kendi erkini sürdürmesi için, diğer kişileri aşağılama ya da yok etme çabasına girmesini içeriyor. Bunun için en önemli silah korku. Korkuyla besle -nen toplumda liliputlaşan erk sahipleri, statülerini uzun süre sürdürebiliyorlar.
Kıbrıs denince akla kumar, fuhuş, uyuşturucu geliyor. Mafya oluşumları da var mı?
Yok denemez. Çıkar grupları yoğunsa mafyalaşma da aynı oranda yoğundur. Arazi mafyası, otel mafyası, gece kulübü mafyası, beyaz kadın ticareti mafyası ve uyuşturucu mafyası. Grup gruplar. Bazıları boşuna şunu söylemiyor: "KKTC, Türkiye’nin arka bahçesi!"
Bombalardan küçük denebilecek yaralarla kurtuluyorsun. Sen mi şanslısın, saldırganlar mı azla yetiniyor?
Sanırım, dozajını tartarak koyuyorlar. Birinci bombanın ardından gelen mesajda, "Malzemeden çaldık, bir sonrakinde çalmayız" gibi tehdit vardı. Bu kez gerçekten malzemeyi artırmışlar. Kimi arkadaşlar, "Üçüncüsü konduğunda yanına helva da bırakacaklar" şeklinde espri yapıyor.
Kimden nasıl geliyor bu tehditler?
Sahte isimlerle, sahte profillerle, mail’lerle geliyor. Çoğu gece yarısından sonra atılıyor. Nisan ayında birinci patlamadan 24 saat sonra e-mail yoluyla tehdit edilmiştim. "Bacaklarına dikkat et, bir sonraki daha ağır olacak" benzeri cümleler vardı.
Güvenlik güçleri, bir sonuç elde edemedi mi ilk olayda?
Ortaya bir sonuç çıkmadı, "Faili meçhul" olarak kaldı. KKTC’de bilişim yasası yok. Tehditlerin geldiği adresleri araştıracak, sanal suçları soruşturacak polis birimi de yok. Bu yüzden elektronik postaların da üstüne gidilemedi.
Polisler ifade alırken neler sordu?
Meslek hayatımda kimleri eleştirdiğimi sordular. Özel hayatımı sordular. Kuşkulanacak kimsem yok. Çünkü ne bir kişiyle husumet içerisindeyim, ne de kırgın olduğum bir kimse var. Meslek hayatımda bütün gazeteciler gibi eleştiri hakkımı kullanıyorum. Ama bunu yaparken teyit edilmiş bilgileri ve belgeleri kullanıyorum. Meslek etiğine aykırı bir haberim ya da yazım yok.
Bir araca bomba koymak için, herhalde askeri bir eğitim gerekiyordur en azından.
Bir kişi tutuklandı. Bana yönelik saldırıdan birkaç saat sonra üzerindeki patlayıcı maddelerle yakalanmış. Polise hobi olarak bomba yaptığını söylemiş. Soruşturmanın bitmesini bekliyorum. Ama söz konusu kişiyi tanımam. O da beni tanımaz. Perde arkasında kim ya da kimlerin olabileceğini bulmak gerekiyor.
İlk olaydan sonra koruma verilmemiş miydi? Ya da sen niye tedbir alma gereği duymadın?
Koruma verilmedi, ben de istemedim.
Neden?
Bir gazetecinin korumayla yaşaması çok zor. Ayrıca öğretim üyesiyim. Korumayla nasıl derse gireceğim.
’BAKAN ARADI, ŞÜPHELENDİĞİN VAR MI DİYE SORDU’
KKTC Hükümeti ne diyor bu olup bitene?
İçişleri Bakanı Nazım Çavuşoğlu telefonla arayıp, "Geçmiş olsun" dileklerini iletti. "Şüphelendiğin birisi var mı?" diye sordu. O kadar.
Medyada olaya yönelik genel olarak yorumlar ne?
Meslektaşlarım benimle hep dayanışma içinde oldu. Çok sert yazı ve haberlere yer verdiler. Gazeteci, her yerde aynı gazeteci. Dayanışma içinde. Burada da öyle.
’SİYASETTE GÜVENSİZLİK VAR DİYORUM, BU BOMBA GEREKÇESİ OLAMAZ’
Kanal T’de akşam kuşağında haber bültenini sunuyorsun, program yapıyorsun. Yayınlarında öne çıkan konular ne?
TV’de haberleri yorumsuz sunuyorum. "Gazete" ve "Yüksek Tansiyon" programlarındaysa gündemde hangi konu varsa onu mercek altına alıyorum. Rutinin dışına pek çıkmıyorum.
Kıbrıslı Gazetesi’nin de yazarısın.
Gazete yazılarımda, ekonomik, siyasi ve toplumsal olayları yazıyorum. Gazete, her partiye eşit mesafede duran bir yayın çizgisine sahip. Parti gazetesi değil.
KKTC’deki siyasi erke yönelttiğin son eleştirilerin neydi?
1.5 yıldan bu yana uygulanması istenen bir ekonomik paket var. Halk, bu pakete karşı. Paket halkla buluşturulamadığı için bu paketin başarı şansının olmadığını düşünüyorum. Hangi ekonomik kararı alırsanız alın öncelikle halkın bunu kabul etmesi gerektiğini savunuyorum. İçinde insan olmayan kararların insana da yarar getiremeyeceğini yazıyorum. Siyasi figürleriyse toplumdan koptukları için eleştiriyorum. Bir Meclis’in beş ay içinde sadece birkaç yasa çıkarabilmesinin demokratik sistemi yaraladığını kaleme alıyorum. Bu noktada siyaset kurumunun büyük bir güvensizlik sorunu yaşadığını ifade ediyorum. Ama tüm bu düşüncelerim, bombayla saldırmak için bir gerekçe olamaz.
’12 HAZİRAN SONRASI KKTC’DE YENİ DİZAYN BEKLENİYOR’
Türkiye, sert bir genel seçim süreci yaşıyor. Bu sertlik adaya nasıl yansıyor?
Burada 24 saat Kıbrıs konuşulur. Türkiye’deki siyasi gelişmelere göz ucuyla bakılır. AKP’nin birinci parti çıkmasına kesin gözüyle bakılıyor ve siyasetçiler AKP’nin yeniden iktidar olacağını düşünerek bir duruş sergiliyor.
Ya tersi bir sonuç KKTC’ye nasıl yansıyabilir?
İşte o anda sırtını AKP’ye dayandırdığını iddia eden, AKP’yle yakın ilişkide görünerek statü ve konumlarını devam ettiren çevreler büyük hayal kırıklığı yaşayacaktır. Bir şok durumu yaşanacağı kesin. Şoku atlattıktan sonra yeni iktidarla ilişki arayacaklardır.
KIBRIS’TA DAHA ÖNCE GAZETECİ ÖLDÜRÜLDÜ FAİLİ MEÇHUL KALDI
KKTC’nin basın özgürlüğü ve gazetecilere saldırı konusunda sicili kötü. Muhalif kimliğiyle tanınan Yeni Düzen Gazetesi Yazarı Kutlu Adalı, 1996’da Lefkoşa’daki evinin önünde vurularak öldürülmüştü. Cinayet soruşturmasında sonuç çıkmadı ve sorumlular 15 yıldır bulunamadı. Lefkoşa’da muhalif yayınlarıyla bilinen Afrika Gazetesi’ne de ateş açılmış ve binanın önüne tehdit mektubu bırakılmıştı.
Aynı zamanda ağabeyim olan Mutlu Esendemir, Lefkoşa’da yayın yapan Kanal T televizyonu genel yayın yönetmeni, Kıbrıslı Gazetesi’nin yazarı ve Yakın Doğu Üniversitesi Sahne Sanatları Fakültesi’nde öğretim görevlisi.
Geçen 4 Nisan’da aracına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hafif yaralanan Esendemir’e, geçen hafta yine aynı yöntemle saldırıldı ve bacaklarından yaralandı. Aracı da kullanılamaz hale geldi. Lefkoşa Polisi, soruşturmayı sürdürürken, saldırıdan sonra Bülent Attar adındaki bir kişi üzerindeki bomba malzemeleriyle yakalandı. Bunun üzerine gazeteci Mutlu Esendemir’e, “Niye sana saldırıyorlar? Daha önce gazeteci öldürülen Kıbrıs’ta neler oluyor?” diye sordum.
İşte yanıtları:
Araca binip kontağı çevirdiğinde, bombanın patladığı o an ne hissediyor insan?
5 metre kadar arabayı sürmüştüm. Bir anda arka koltukta patlama oldu. Çok yüksek, çok sert bir sesti. Kulağım çınlamaya, sonra duymamaya başladı. Yaşam durmuştu sanki. Her taraf duman ve barut içindeydi. Dışarıyı göremiyordum. Nefesimden soba bacasından çıkar gibi siyah duman çıkıyordu. Kapıyı açmayı denedim. Kapılar kilitlenmişti. Çıkamıyordum.
Nasıl kurtuldun?
"Çıkarın beni buradan" diye bağırmıştım. Birisi koştu. O da dumandan içeriyi göremediği için "Arabada kimse var mı?" diye bağırıyordu. Kapıya ve cama vuruyordum. Sonra dışarıdaki kişi kapıyı tekmeleyerek açtı ve kurtuldum.
Çıkınca ne yaptın?
"Acaba yaralı mıyım, ölüyor muyum?" diye kendime baktım. "Yara sıcakken insan acıyı hissetmez" denir ya, doğruymuş. Ayaklarım kan içindeydi. Ama vücudumun diğer bölgelerinde bir şey yoktu. Sonra da kendimi ambulansta buldum.
Bombalı suikast girişimleri politik nedenlerle mi, yoksa Kıbrıs’ta kimi güç odaklarına mı dokundun?
Çıkar çevreleri o kadar iç içe geçmiş ki. Deyim yerindeyse kimin eli kimin cebinde; bilinmiyor. Yıllarca ganimetle ve Türkiye’den gelen paranın nasıl dağıtılacağı konusunda uzmanlaşan siyasetin, çıkar çevreleriyle el ele olmaması da düşünülemez. Siyasi yapı ve çıkar grupları kardeş gibiler. Hatta kimi gazeteciler de çıkar gruplarıyla çok yakın ilişki içinde. Hiçbir çıkar grubuyla yakın temasta olmadım. Belki de bu belli odak noktalarını ürkütmüş olabilir. Çünkü siz mesafeli durduğunuzda bile, işleyen dişliye çomak sokmuş oluyorsunuz.
Kim neyi hedefliyor bu saldırılarla?
Bunu açıkça tahmin etmek çok zor. Bu yüzden de tedirginim. Korkuyorum. İnsana dair bir şey bu. Ama korkuyu yenmek de insana dair. Yenmeye çalışıyorum. İstedikleri korku atmosferini sağladılar. Eğer amaç buysa bu amaca ulaştılar. Hem de kısa bir sürede.
Kim KKTC’de korku salmak ister?
Korku her toplumu kemirebilecek bir şey. 2. Dünya Savaşı sonrasında yazar Arnold Weskers, "Gazeteci" adlı tiyatro oyununda "liliputlaştırma" diye tanımladığı bir kavramdan söz ediyor. Sözcük olarak İngilizce ya da Türkçe karşılığı yok. Bir kişinin kendi erkini sürdürmesi için, diğer kişileri aşağılama ya da yok etme çabasına girmesini içeriyor. Bunun için en önemli silah korku. Korkuyla besle -nen toplumda liliputlaşan erk sahipleri, statülerini uzun süre sürdürebiliyorlar.
Kıbrıs denince akla kumar, fuhuş, uyuşturucu geliyor. Mafya oluşumları da var mı?
Yok denemez. Çıkar grupları yoğunsa mafyalaşma da aynı oranda yoğundur. Arazi mafyası, otel mafyası, gece kulübü mafyası, beyaz kadın ticareti mafyası ve uyuşturucu mafyası. Grup gruplar. Bazıları boşuna şunu söylemiyor: "KKTC, Türkiye’nin arka bahçesi!"
Bombalardan küçük denebilecek yaralarla kurtuluyorsun. Sen mi şanslısın, saldırganlar mı azla yetiniyor?
Sanırım, dozajını tartarak koyuyorlar. Birinci bombanın ardından gelen mesajda, "Malzemeden çaldık, bir sonrakinde çalmayız" gibi tehdit vardı. Bu kez gerçekten malzemeyi artırmışlar. Kimi arkadaşlar, "Üçüncüsü konduğunda yanına helva da bırakacaklar" şeklinde espri yapıyor.
Kimden nasıl geliyor bu tehditler?
Sahte isimlerle, sahte profillerle, mail’lerle geliyor. Çoğu gece yarısından sonra atılıyor. Nisan ayında birinci patlamadan 24 saat sonra e-mail yoluyla tehdit edilmiştim. "Bacaklarına dikkat et, bir sonraki daha ağır olacak" benzeri cümleler vardı.
Güvenlik güçleri, bir sonuç elde edemedi mi ilk olayda?
Ortaya bir sonuç çıkmadı, "Faili meçhul" olarak kaldı. KKTC’de bilişim yasası yok. Tehditlerin geldiği adresleri araştıracak, sanal suçları soruşturacak polis birimi de yok. Bu yüzden elektronik postaların da üstüne gidilemedi.
Polisler ifade alırken neler sordu?
Meslek hayatımda kimleri eleştirdiğimi sordular. Özel hayatımı sordular. Kuşkulanacak kimsem yok. Çünkü ne bir kişiyle husumet içerisindeyim, ne de kırgın olduğum bir kimse var. Meslek hayatımda bütün gazeteciler gibi eleştiri hakkımı kullanıyorum. Ama bunu yaparken teyit edilmiş bilgileri ve belgeleri kullanıyorum. Meslek etiğine aykırı bir haberim ya da yazım yok.
Bir araca bomba koymak için, herhalde askeri bir eğitim gerekiyordur en azından.
Bir kişi tutuklandı. Bana yönelik saldırıdan birkaç saat sonra üzerindeki patlayıcı maddelerle yakalanmış. Polise hobi olarak bomba yaptığını söylemiş. Soruşturmanın bitmesini bekliyorum. Ama söz konusu kişiyi tanımam. O da beni tanımaz. Perde arkasında kim ya da kimlerin olabileceğini bulmak gerekiyor.
İlk olaydan sonra koruma verilmemiş miydi? Ya da sen niye tedbir alma gereği duymadın?
Koruma verilmedi, ben de istemedim.
Neden?
Bir gazetecinin korumayla yaşaması çok zor. Ayrıca öğretim üyesiyim. Korumayla nasıl derse gireceğim.
’BAKAN ARADI, ŞÜPHELENDİĞİN VAR MI DİYE SORDU’
KKTC Hükümeti ne diyor bu olup bitene?
İçişleri Bakanı Nazım Çavuşoğlu telefonla arayıp, "Geçmiş olsun" dileklerini iletti. "Şüphelendiğin birisi var mı?" diye sordu. O kadar.
Medyada olaya yönelik genel olarak yorumlar ne?
Meslektaşlarım benimle hep dayanışma içinde oldu. Çok sert yazı ve haberlere yer verdiler. Gazeteci, her yerde aynı gazeteci. Dayanışma içinde. Burada da öyle.
’SİYASETTE GÜVENSİZLİK VAR DİYORUM, BU BOMBA GEREKÇESİ OLAMAZ’
Kanal T’de akşam kuşağında haber bültenini sunuyorsun, program yapıyorsun. Yayınlarında öne çıkan konular ne?
TV’de haberleri yorumsuz sunuyorum. "Gazete" ve "Yüksek Tansiyon" programlarındaysa gündemde hangi konu varsa onu mercek altına alıyorum. Rutinin dışına pek çıkmıyorum.
Kıbrıslı Gazetesi’nin de yazarısın.
Gazete yazılarımda, ekonomik, siyasi ve toplumsal olayları yazıyorum. Gazete, her partiye eşit mesafede duran bir yayın çizgisine sahip. Parti gazetesi değil.
KKTC’deki siyasi erke yönelttiğin son eleştirilerin neydi?
1.5 yıldan bu yana uygulanması istenen bir ekonomik paket var. Halk, bu pakete karşı. Paket halkla buluşturulamadığı için bu paketin başarı şansının olmadığını düşünüyorum. Hangi ekonomik kararı alırsanız alın öncelikle halkın bunu kabul etmesi gerektiğini savunuyorum. İçinde insan olmayan kararların insana da yarar getiremeyeceğini yazıyorum. Siyasi figürleriyse toplumdan koptukları için eleştiriyorum. Bir Meclis’in beş ay içinde sadece birkaç yasa çıkarabilmesinin demokratik sistemi yaraladığını kaleme alıyorum. Bu noktada siyaset kurumunun büyük bir güvensizlik sorunu yaşadığını ifade ediyorum. Ama tüm bu düşüncelerim, bombayla saldırmak için bir gerekçe olamaz.
’12 HAZİRAN SONRASI KKTC’DE YENİ DİZAYN BEKLENİYOR’
Türkiye, sert bir genel seçim süreci yaşıyor. Bu sertlik adaya nasıl yansıyor?
Burada 24 saat Kıbrıs konuşulur. Türkiye’deki siyasi gelişmelere göz ucuyla bakılır. AKP’nin birinci parti çıkmasına kesin gözüyle bakılıyor ve siyasetçiler AKP’nin yeniden iktidar olacağını düşünerek bir duruş sergiliyor.
Ya tersi bir sonuç KKTC’ye nasıl yansıyabilir?
İşte o anda sırtını AKP’ye dayandırdığını iddia eden, AKP’yle yakın ilişkide görünerek statü ve konumlarını devam ettiren çevreler büyük hayal kırıklığı yaşayacaktır. Bir şok durumu yaşanacağı kesin. Şoku atlattıktan sonra yeni iktidarla ilişki arayacaklardır.
KIBRIS’TA DAHA ÖNCE GAZETECİ ÖLDÜRÜLDÜ FAİLİ MEÇHUL KALDI
KKTC’nin basın özgürlüğü ve gazetecilere saldırı konusunda sicili kötü. Muhalif kimliğiyle tanınan Yeni Düzen Gazetesi Yazarı Kutlu Adalı, 1996’da Lefkoşa’daki evinin önünde vurularak öldürülmüştü. Cinayet soruşturmasında sonuç çıkmadı ve sorumlular 15 yıldır bulunamadı. Lefkoşa’da muhalif yayınlarıyla bilinen Afrika Gazetesi’ne de ateş açılmış ve binanın önüne tehdit mektubu bırakılmıştı.