Twitter'dan kimler korkar?
Türkiye dünden beri internete giremiyor.Alternatif yöntemler havalarda uçuşuyor. Murat Tolga Şen DNS'lerini daha yeni değiştirdiği bilgisayarında yazdı; twitter'dan kimler korkar?
Memleket Mart’ın 25’ine kilitlendi. Kurt Seyit ve Şura bile bu kadar beklenmedi ki bekledik de ne oldu? (fos çıktı!)
Tarih yaklaştıkça, ülke kaynamaya başlıyor. Twitter’a girmek için Google DNS’lerini kullananlar bu sabah hiçbir yere giremez oldu çünkü Google DNS’leri de bloke edilmişti. Bu dolaylı yoldan da olsa şu demek;
İNTERNET YASAKLANDI!
Biz Türkiyeliler sosyal medyayı seviyoruz. Nasıl sevmeyelim! İfade alanları o kadar dar ki, evde, okulda, işte ve başka her yerde bastırdığımız kişiliklerimizi/söylemlerimizi ortaya çıkarmak için yegâne mekânımız sosyal medya… Orada, kimsenin bize ulaşamayacağını/engelleyemeyeceğini düşünerek, geniş ve özgür bir ifade alanı yaratmaya çalışıyoruz.
Yaşadığımız yüzyıl sahte özgürlük vaatleriyle dolu… Örneğin kapitalizm, tüketmeye devam ettiğin sürece özgür ve farklı olmanı destekler. Bir jean giyerek, gazlı bir içecek içerek özgür olacağın yanılsamasını yüklemeye çalışır beynimize… “Senin seçimin, senin kararın, sürüye uyma, kendin ol!” der ama bunu gerçekten yapmanı istemez. Kıçındaki pantolon eskimeden yenisini almalısın, asıl derdi budur!
Diktatörler de özgürlük vaat ederler. Aslında bu, kendilerinden önce ekilip dikilmekten yorulmuş tarlayı ve toprağı dinlendirmek ve hazırlamak için kullandıkları bir yalandır. Özgürlükle, kardeşlikle, demokrasiyle çapalanır, sulanır toprak (halk) ama yine aynı faşist tohumlar ekilir, onlar büyütülmeye çalışılır.
2000’lerin dünyasında evdeki hesabı çarşıya (sosyal medyaya) uydurmayan şeyler de var tabi… İnsanların artık temsil için bir bedene ihtiyaçları yok. Ordunuzla, tankınızla, topunuzla, tüfeğinizle ezip geçemiyorsunuz. Sokağa çıkıldığı vakit yapılacak şey o, yapıyorlar da zaten ancak internette insanı bulmak ve boyun eğdirmek o kadar da kolay değil. Bedensel değil her an her yerde olabileceğin zihinsel bir alan. Ayrıca internet toplum hafızasını dinç tutuyor. Herhangi biri ortaya çıkıp dolmaları yutturmaya çalıştığı vakit, kısa bir Google aramasıyla bile 5-10 yıl önce nerede durduğunu, nerelerden geldiğini görebiliyorsunuz. İnternet sayesinde cin olmadan adam çarpanları 100 kilometre öteden teşhis edebilmek mümkün. “Dün dündür, bugün bugündür” olmuyor artık.
İnternet yasaksa düşünmek yasak, düşünmek yasaksa insan olmanın ne anlamı var?
Bu yüzden, bir ülke yönetimi için bireyin internette özgürce dolaşmasını ve fikirlerini yayabilmesini sağlamak demokrasiyi yükseltmek adına yapılabilecek en geçerli çaba olacaktır. Çünkü insanlar bu özgürlükten asla vazgeçmeyecek. Oy vermeyenler, eleştirenler değil, yandaşların da bu özgürlüğe ihtiyacı var. İnternetsiz bir Türkiye mevcut yönetim için çok daha fazla sorun çıkaracaktır. İnternetten korkan muktedirlerin ise zaten yönetmeye kifayeti kalmamıştır.
Filmin sonuna geldik gibi görünüyor ancak böyle bitmek zorunda değildi. İktidar tarafında bir akıl tutulması ve inkâr süreci yaşandığı ortada. Şelaleden düşerken bile küreklere böylesine asılmanın başka bir açıklaması olamaz. Eminim ki Başbakan şu anda Rize’nin bir köyünde elinde çay bardağı, orman manzarasına baka baka ve eski bir radyodan yükselen nameleri dinleyerek huzur bulmayı çok isterdi. Belki de bunu hiçbir zaman yapamayacak. Asıl fakirlik bu değil mi? Bazen dünyanın tüm altınlarıyla bir dakikalık bile huzur satın alamazsınız!
Görünen yol kılavuz istemez ama kılavuzsuz yürüyemeyenlere not: Twitter’ı açacaksınız ve gideceksiniz. Diğer tüm seçenekleri kendi ellerinizle dışarıda bıraktınız.
MURAT TOLGA ŞEN