Twitter fenomeni ‘Allah CC' için mahkeme kararı açıklandı!
Twitter'da "Allah CC" adını kullanan öğretmene verilen cezanın gerekçesi açıklandı.
Muş Sulh Ceza Mahkemesi’nin, Twitter’da “Allah CC” adını kullandığı ve yazdığı mesajlarla ”halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçunu işlediği gerekçesiyle öğretmen Ertan P’ye verdiği 15 ay hapis cezasına ilişkin açıkladığı gerekçeli kararda, ”Sanığın söz konusu tweetleri çok sayıda kişinin takip ettiği bir sosyal paylaşım sitesinde paylaştığı, buradan bahisle aleniyet unsurunun gerçekleştiği ve fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olduğu kanaatine varılmıştır” denildi.
Mahkemece hazırlanarak avukatlara dağıtılan gerekçeli kararda, davanın iddianamesi, sanık ve avukatının her aşamadaki beyanları, müştekinin ifadesi ve sanığın dava konusu attığı tweetlere yer verildi.
Kararın ”Delilleri Değerlendirme” bölümünde, sanığın, ”Twitter” isimli sosyal paylaşım sitesinde “Allah CC” isimli rumuzla hesap açtığı, bu isimle sosyal medyada Allah, peygamberler ve kutsal meleklerin isimlerini kullanıp, kendisini de onların yerine koymak suretiyle değişik tarihlerde tweetler attığı belirtilerek, bu tweetlerden bazı örnekler sıralandı.
- Sanığın çelişkili beyanları
Sanığın savcılık ifadesini mahkeme aşamasında değiştirdiği, çelişkili beyanlarda bulunduğu anlatılan gerekçeli kararda, sanığın savcılık ifadesinde, davaya konu twitter hesabının şahsına ait olduğunu ancak söz konusu mesajların hepsini kendisinin yazmadığını, şifresinin kırıldığını ve bu hesabı kapatmayı düşündüğünü söylediği belirtildi.
Ertan P’nin mahkemede verdiği ifadede ise bu hesabın kendisine ait olmadığını, hesabı hacklediğini ve bazı paylaşımlarda bulunduğu ancak bu paylaşımların suçlamalarla ilgili olmadığını savunduğu kaydedildi.
Gerekçeli kararda, sanığın dosya kapsamındaki çelişkili beyanları, söz konusu tweetlerin yazıldığı IP numaraları ve telefon hattının sanığa ait olduğuna dair raporlar, sanığın bu hususa ilişkin ikrarı ile sanığın üzerine atılı suçtan kurtulmaya matuf beyanlarına itibar edilmediği ve söz konusu eylemlerin sanık tarafından gerçekleştirildiği hususunun mahkemece sabit görüldüğü belirtildi.
Gerekçeli kararda, şu ifadelere yer verildi:
”Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama şeklinde sübut olan suçta korunan hukuki yarar; Allah, din, peygamberler, kutsal kitaplar, mezhepler değil, kişilerin bu kavramlara yönelik dini hisleridir, şüphesiz ki; kişi bu kavramlarla birlikte düşüncelerini açıklayabilir, eleştirebilir ancak bunu yaparken dikkat edilmesi gereken husus, başka kişi ve kişilerin dini duygularının incitilmemesidir, zira kimsenin başkasının kutsal saydığı kavramlara ilişkin saygı duygusunu incitmeye hakkı olamaz.
Söz konusu suçta tanımlanan dini değerlerden maksat, inanç sistemi, dini büyükler, ibadet yer ve şekilleri gibi o dini temsil eden ve o dine inananlarca da sayılan varlıklara kıymet atfedilen her türlü şeydir. Söz konusu suçta unsur olarak bahsedilen kamu barışını bozmaya elverişli olmaktan maksat; aşağılamak fiilinin bireylerin taşıdıkları ve barış esasına dayalı bir toplumda yaşadıklarına dair duyguyu zedelemesi ve zedeleme ihtimalini somut bir biçimde ortaya koymasıdır. Aşağılamak ise değer vermemek, önemsiz, anlamsız, gereksiz ve yararsızlığını belirtmek, kişilerdeki saygı ve güven duygusunu zedelemek şeklinde kendisini göstermektedir. Sanığın söz konusu tweetleri pek çok sayıda kişinin takip ettiği bir sosyal paylaşım sitesinde paylaştığı, buradan bahisle aleniyet unsurunun gerçekleştiği ve fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olduğu kanaatine varılmıştır.”
Kararda, sanığın eyleminin düşünce özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığı yönünden yapılan değerlendirmede ise anayasa, BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve Yargıtay içtihatlarından örnekler verildi.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 24. maddesinde yer alan ”Herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir” kuralı çerçevesinde bireyin dinleri tartışmak, eleştirmek, dine inanmamak, görüş açıklamak hakkı var olduğu ve bu temel hak ve özgürlüklerin demokratik bir toplum için gerekli olduğu vurgulanan gerekçeli kararda, şöyle denildi:
”Ancak daha önemli bir gereklilik ve gerçeklik vardır ki; o da bu özgürlüğe getirilen sınırlama ve kısıtlamadır. Çünkü bu kısıtlama ve sınırlama yoksa toplumsal bir hayat, kamu barışı, dirlik ve düzen de yoktur. Zira ne kadar değerli olursa olsun ifade özgürlüğü demokratik bir toplumda tek değer değildir. Bu değer, ancak düşünceleri eleştirmek, düşüncelere karşı görüş bildirmek ve bu eylemlerin belirtilen sınırlar dahilinde ve başkalarının temel hak ve özgürlüklerini ihlal etmeyecek şekilde yapıldığı zaman bir anlam ifade etmektedir. İnsanların din, düşünce ve duygularını aşağılamak, alay etmek ve rencide etmek tarzındaki düşünceler ifade özgürlüğünün sınırlarını aşacağından bu kapsamda değerlendirilemez.”
Kararda, sanığın sabit görülen eylemi nedeniyle hakkında hükmedilen ceza tayininde, suçun işleniş biçimi, sanığın kastı, suç işlemesindeki ısrarı, suçun işlendiği zaman ve yeri, failin amaç ve saiki, konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ve kastın ağırlığı da göz önüne alınarak, sanık hakkında takdiren alt sınırdan uzaklaşılarak kanunen hapis cezasına hükmolunmasına karar verildiği anlatıldı.
Sanığın suçu yayın yoluyla birden fazla işlemesi nedeniyle verilen hapis cezasını artırma yoluna gidildiği belirtilen gerekçeli kararda, sanık hakkında aynı suçtan dolayı Muş Cumhuriyet Başsavcılığı’nda devam eden soruşturma dosyası bulunması hususları dikkate alınarak, sanığın bir daha suç işlemeyeceği yönünde olumlu kanaate varılamadığı, bu nedenle sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesine yer olmadığına kanaat getirildiği kaydedildi.
- Mahkemenin kararı
Muş Sulh Ceza Mahkemesi, 27 Mayıs’taki kararında sanık Ertan P’yi “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerlere alenen aşağılama” suçundan 8 ay hapis cezasına çarptırmıştı.
Cezayı, suçun yayın yoluyla gerçekleştirilmesi ve değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi nedeniyle 15 aya çıkaran mahkeme, sanık hakkında takdiri veya yasal indirim uygulamamıştı.
Mahkeme, sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda olumlu kanaat oluşmadığı gerekesiyle hükmün açıklanmasını geri bırakmamış ve cezayı da ertelememişti.