25 Kas 2011 12:22
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:04
TWEET ATARAK PEYGAMBERİN GÖZÜNE GİREMEZSİN!
Ekşi Sözlük'ün yazarlarının İslam'a hakaret ettikleri gerekçesiyle kapatılmasını isteyen Mehmet Baransu'ya kendi gazetesinden bir sert tepki daha geldi...
Peygamberin gözüne böyle giremezsiniz
Ekşi Sözlük’te birileri Allah’a ve Peygamberine hakaret etmiş. Twitter’da hashtag cihadı başlatan bir grup mümin de “Kapatın bu siteyi” demiş.
İlk duyduğumda şöyle dedim: Allah’ın ve Peygamber’in çok da umurundaydı zaten...
Keşke Peygamber Efendimiz’in gözüne girmek, şefaatini kazanmak bu hashtag cihadını retweet etmek kadar kolay olsa.
Memleketimizde saldırgan bir laiklik ve ateizm olduğu kesin. Müslümanlar bu saldırgan laikliğin şerrinden yeni yeni kurtulmakta. Hâlâ üniversitelerde, beyaz yakalı işlerde dindarlık parmakla gösterilme nedenidir, bu yüzden de saklanır.
Asistanı olmayı düşündüğü üniversite hocasının evindeki davette içki içmediğini söylemediği için “Antibiyotik hap alıyorum” diyen dostlarım, üniversite mezuniyet töreninde annesinin başörtülü gelmesinden çekinen dindar arkadaşlarım oldu. Onları ayıplamadım.
Son birkaç yıldır toplumda bu konuda bir rahatlama yaşanıyor. Dindarlık toplumun her alanında daha fazla görünür oluyor. Çoğunluğu oluşturan dindarlar iktidarı laiklerden devralıyor.
Beklenir ki bu iktidar devri sadece bir koltuk değişikliği olarak kalmasın. Koltuk da değişsin. Laiklerin dindarlara yaptığını, dindarlar laiklere yapmasın.
Abdestli Abdurrahman Yalçınkayalara ihtiyacımız yok çünkü.
Türkiye hâlâ dindar bir toplum. Ateistlerin oranı dünya ortalamalarının çok altında. En laik Kemalistlerimiz bile en azından kalben dindardır. Dinsizlik, Türkiyeli Müslümanların birlikte yaşamaya alışık olduğu bir şey değil hâlâ. Dinle hiç ilgisi olmayan insanlar bile dinsiz olmazlar, dinsiz olduklarını söylemezler bu yüzden.
Ama alışsalar iyi olacak. Çünkü Türkiye’de hayat normalleştikçe insanlar dindarlıklarını da dinsizliklerini de daha özgürce yaşayacaklar. Birileri bizim Allah’ımıza ve Peygamberimize inanmayacak ve bunun propagandasını da yapacak. Bunu yaparken maneviyatımızı bozacak ağır sözler söyleyecek.
Allah, Kuran’da Hz. İsa’nın Tanrı’nın oğlu olduğunu söyleyenlerin sözlerinin “Az daha gökleri çatlatacak ve dağları yıkıp yerlere geçeceğini” söylüyor. (Meryem, 19/90-91) Ama sonra da onları yine de helak etmediğini, onlara mühlet verdiğini hatırlatıyor.
Meşhur kıssadır. Hz. İbrahim meşhur sofrasına gelenlere inanıp inanmadıklarını sorar ve Allah’a inanmayanları ikramsız geri yollar. Bunun üzerine Allah, İbrahim’e seslenir:
“Ey İbrahim, onlar senelerden beri Beni inkâr ediyor ve Zât’ıma yakışmayan değişik isnatlarda bulunuyorlar. Fakat Ben her şeye rağmen onların rızklarını kesmedim.”
Allah kendisi için cengâverlik yapalım diye değil iyi bir kul olmamız için bizi bu dünyaya gönderdi. Peygamber’in de bizim korumamıza değil bizim onun şefaatine ihtiyacımız var.
O yüzden telaşa gerek yok. Allah kendisinin de Peygamberinin de şanını korur ve yüceltir. Böyle durumlarda arkanıza yaslanın ve bir İnşirah Suresi okuyun:
“Biz, senin göğsünü yarıp-genişletmedik mi? Ve yükünü indirip-atmadık mı? Ki o, senin belini bükmüştü; Senin şanını yüceltmedik mi? Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et. Ve yalnızca Rabbine rağbet et.”
Ramazan Rasim/Taraf
Ekşi Sözlük’te birileri Allah’a ve Peygamberine hakaret etmiş. Twitter’da hashtag cihadı başlatan bir grup mümin de “Kapatın bu siteyi” demiş.
İlk duyduğumda şöyle dedim: Allah’ın ve Peygamber’in çok da umurundaydı zaten...
Keşke Peygamber Efendimiz’in gözüne girmek, şefaatini kazanmak bu hashtag cihadını retweet etmek kadar kolay olsa.
Memleketimizde saldırgan bir laiklik ve ateizm olduğu kesin. Müslümanlar bu saldırgan laikliğin şerrinden yeni yeni kurtulmakta. Hâlâ üniversitelerde, beyaz yakalı işlerde dindarlık parmakla gösterilme nedenidir, bu yüzden de saklanır.
Asistanı olmayı düşündüğü üniversite hocasının evindeki davette içki içmediğini söylemediği için “Antibiyotik hap alıyorum” diyen dostlarım, üniversite mezuniyet töreninde annesinin başörtülü gelmesinden çekinen dindar arkadaşlarım oldu. Onları ayıplamadım.
Son birkaç yıldır toplumda bu konuda bir rahatlama yaşanıyor. Dindarlık toplumun her alanında daha fazla görünür oluyor. Çoğunluğu oluşturan dindarlar iktidarı laiklerden devralıyor.
Beklenir ki bu iktidar devri sadece bir koltuk değişikliği olarak kalmasın. Koltuk da değişsin. Laiklerin dindarlara yaptığını, dindarlar laiklere yapmasın.
Abdestli Abdurrahman Yalçınkayalara ihtiyacımız yok çünkü.
Türkiye hâlâ dindar bir toplum. Ateistlerin oranı dünya ortalamalarının çok altında. En laik Kemalistlerimiz bile en azından kalben dindardır. Dinsizlik, Türkiyeli Müslümanların birlikte yaşamaya alışık olduğu bir şey değil hâlâ. Dinle hiç ilgisi olmayan insanlar bile dinsiz olmazlar, dinsiz olduklarını söylemezler bu yüzden.
Ama alışsalar iyi olacak. Çünkü Türkiye’de hayat normalleştikçe insanlar dindarlıklarını da dinsizliklerini de daha özgürce yaşayacaklar. Birileri bizim Allah’ımıza ve Peygamberimize inanmayacak ve bunun propagandasını da yapacak. Bunu yaparken maneviyatımızı bozacak ağır sözler söyleyecek.
Allah, Kuran’da Hz. İsa’nın Tanrı’nın oğlu olduğunu söyleyenlerin sözlerinin “Az daha gökleri çatlatacak ve dağları yıkıp yerlere geçeceğini” söylüyor. (Meryem, 19/90-91) Ama sonra da onları yine de helak etmediğini, onlara mühlet verdiğini hatırlatıyor.
Meşhur kıssadır. Hz. İbrahim meşhur sofrasına gelenlere inanıp inanmadıklarını sorar ve Allah’a inanmayanları ikramsız geri yollar. Bunun üzerine Allah, İbrahim’e seslenir:
“Ey İbrahim, onlar senelerden beri Beni inkâr ediyor ve Zât’ıma yakışmayan değişik isnatlarda bulunuyorlar. Fakat Ben her şeye rağmen onların rızklarını kesmedim.”
Allah kendisi için cengâverlik yapalım diye değil iyi bir kul olmamız için bizi bu dünyaya gönderdi. Peygamber’in de bizim korumamıza değil bizim onun şefaatine ihtiyacımız var.
O yüzden telaşa gerek yok. Allah kendisinin de Peygamberinin de şanını korur ve yüceltir. Böyle durumlarda arkanıza yaslanın ve bir İnşirah Suresi okuyun:
“Biz, senin göğsünü yarıp-genişletmedik mi? Ve yükünü indirip-atmadık mı? Ki o, senin belini bükmüştü; Senin şanını yüceltmedik mi? Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et. Ve yalnızca Rabbine rağbet et.”
Ramazan Rasim/Taraf