09 Eyl 2008 15:16 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:12

"TV'DE YÜZLEŞELİM.KİM İSPİYONCU,KİM MAĞDUR HALK KARAR VERSİN"!..ESKİ DAVA ARKADAŞLARINDAN MUSTAFA BALBAY'A "HODRİ MEYDAN"!..

Mustafa Balbay, 12 Eylül´de TKP´liler aleyhinde muhbirlik yaptığı iddilarını reddetti. Buna tepki gösteren eski dava arkadaşları `hodri meydan´ dedi:

Gürhan Saygı'nın haberi

Mustafa Balbay, 12 Eylül´de TKP´liler aleyhinde muhbirlik yaptığı iddilarını reddetti. Buna tepki gösteren eski dava arkadaşları `hodri meydan´ dedi: ` TV´de yüzleşelim. Kim ispiyoncu, kim mağdur halk karar versin´

Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, `dava arkadaşı´ Avukat Dr. Bülent Tokuçoğlu´nun 12 Eylül dönemine ait anlattıklarını reddetti. İddiaların kasıtlı olduğunu, gözaltına alındıktan sonra Tokuçoğlu hakkında ihbarda bulunmadığını savundu. Tokuçoğlu ise o dönemde yaşadıklarından emin, daha dün gibi hatırladığını söylüyor. Balbay´a da `hodri meydan´ diyor: "Bir televizyon kanalında 26 yıl sonra ikinci defa yüzleşelim. Hatta kanalı da kendisi seçebilir. Yürekli ve dürüst olan kim? Halk karar versin."

Önceki hafta yayımladığımız ve hem medyada hem de kamuoyunda büyük yankı uyandıran bir dosyadan söz ediyoruz. Dosyada, Ergenekon soruşturmasında gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Mustafa Balbay ile ilgili ilginç iddialar yer alıyordu. Bülent Tokuçoğlu, 12 Eylül döneminde, acısını hâlen yüreğinde taşıdığı bir olay yaşadığını, bunun sorumlusunun da Balbay olduğunu anlatmıştı. Özetle şunları aktarmıştı: "Türkiye Komünist Partisi´ne bağlı İlerici Gençler Derneği üyesiydik. Üçer kişilik hücreler hâlinde birlikte çalışıyorduk. Darbeden sonra bizim hücredekiler, yani Balbay, Rauf Cankurtaran ve ben gözaltına alındık. İşkenceler yapıldı; ama biz konuşmadık. Bir gün Balbay´ı bizim yanımıza yüzleşmeye getirdiler. Bizi `örgüt yöneticisi´ olarak ihbar etmiş. Sonra o serbest bırakıldı, elini kolunu sallayarak çıktı gitti. Biz ise askerî cezaevinde kaldık, aylarca işkence gördük. Bu yüzden, Ergenekon soruşturmasında gözaltına alındığında tutuklanmasını çok istedim." Tokuçoğlu, o günlerden sonra olayı Cumhuriyet Gazetesi´nin İlhan Selçuk ve Hikmet Çetinkaya gibi önde gelen isimlerine mektup yazarak bildirdiklerini belirtmiş, ancak Balbay´ın yükselişine engel olamadıklarını da ifade etmişti. Ardından, şu yorumu yapmıştı: "Kimi kime şikâyet etmişiz diye hayıflandım. Bu olaylar şimdi Ergenokon´u daha iyi anlamama sebep oldu."

İddialar çarpıcıydı. Biz de meslek ilkeleri gereği bu iddiaları Balbay´a sormak istedik. Kendisine telefonla ulaşmaya çalıştık. Ancak yaptığımız müracaatlara hiçbir cevap vermedi. Sekreterinin izinde olması sebebiyle, çalıştığı gazetenin santraline detaylı bir not bıraktık. Neticede bu durumu da hatırlatarak haberimizi yayımladık.

Kendisine sunduğumuz `cevap hakkı´nı kullanmayan Balbay, dergi yayımlandıktan sonra farklı bir yönteme başvurdu. Noter kanalıyla `düzeltme ve cevap metni´ gönderdi. Balbay, `dava arkadaşları´ Tokuçoğlu ve Rauf Cankurtaran´ın iddialarını reddederek şunlar ifade ediyordu: " O dönemde polisle hiçbir pazarlık içine girmedim. Polisten böyle bir yaklaşım dahi almadım. Kimseyi ihbar etmedim. Bana hiçbir ayrıcalık yapılmadı. Gerek gözaltılar gerekse mahkemeye çıkarılmalar toplu hâlde oldu."

İddia sahiplerini `iftira´ atmakla suçluyor ve "Dergide yer alan haber ve yorumların bütününe bakınca böyle bir iftiranın 12 Eylül´ün o karanlık günlerinde bile yapılmadığını düşünüyorum." diyordu.