TV DÜNYASININ HANIMEFENDİSİ ESRA HARMANDA: BENİ EKRANLARA KÜSTÜREN SÖZDÜ ''EVLİSİN OLMAZ''
3 yıl boyunca Kanal A'da şimdilerde ise TRT'de sanattan siyasete ve spora birbirinden ünlü isimlerle sohbetler gerçekleştiren Esra Harmanda bu kez kendisi Medyaradar'ın konuğu oldu.
Son zamanların en dikkat çeken isimlerinden biri o... Hem
başarısı, hem de güzelliğiyle isminden söz ettiriyor. Pozitif ve
sevecen olduğu kadar mütevazı ve başarılı bir kadın…
Programı vardı gittiğimde... Çıkar çıkmaz karşıladı tüm
sevecenliğiyle...
TRT stüdyolarına ayrı bir hava getirmiş Esra Harmanda dersem çok da
abartılı olmaz. Sürekli gülümseyen bir kadın, etrafına da bu
enerjiyi saçıyor; programına davet edilen tüm konuklarıyla tek tek
ilgileniyor, kendisi karşılıyor, kendisi uğurluyor. Kahvesiz de
göndermiyor… Doğrusu sanki yıllardır tanıyor gibiydim onu; hiç
yabancılık çektirmedi, sorularıma içtenlikle cevap verdi.
Medyadaki başarısından özel hayatına kadar birçok konuya değindik.
Gözleri ışıl ışıl parlayan ekranların o güzel yüzünün bana
anlattıklarını keyifle dinledim. Dilerim aynı duyguları sizler de
hissedersiniz.
RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
twitter adresi: @gazetecialev
- Esra Hanım TRT stüdyolarını ısıtıyorsunuz
samimiyetinizle; ne güzel sizi bu ekranda yeni bir programda
görmek… Ama tabii merak ettiğimiz konular da var. Kanal A’nın en
önemli yüzüydünüz. Kanal, TV kumandalarında alt sırada program öğle
kuşağında olsa da programınız oldukça rağbet görüyordu. Ne oldu da
yollar ayrıldı?
Kanal A’dan bir sıkıntı sonucu ayrılmış değilim. ”Severek ayrıldık”
en doğru tanım olur aslında. Değişik kanallardan değişik
formatlarda kuşak program teklifleri geliyordu. Ancak bir türlü
güvenemiyordum. Ta ki TRT 1’den teklif gelinceye kadar... TRT ilk
teklif getirdiğinde hemen kabul edemedim. Çünkü ben bulunduğum
yerde kök salmayı seven biriyim. Öyle kolay kolay yer
değiştiremiyorum. Alışkanlıklarımı kolay bırakamıyorum. TRT benim
için hep ayrıcalıklı oldu. İlk ekrana çıkışım TRT ile olmuştu. Bu
sebeple TRT’nin yeri bende hep bambaşkadır.
- Yine TRT öncesine dönersek, televizyon dünyasının
“2. Ligi” bir kanalında, pek çok büyük kanalın konuk etmediği kadar
önemli isimleri ağırlamak, onlara özel sorular hazırlayarak
programı ciddiyetle ve eğlenceli bir şekilde sürüklemek kolay
değil. Siz bunu nasıl başardınız?
Bir kere rastgele konuk almadım. Gazeteleri, köşe yazarlarını tek
tek okudum. Kimler daha çok okunuyor, TV ekranlarında kimler daha
çok izleniyor, radyolarda kimler daha çok dinleniyor, tek tek not
aldım. Ve binlerce kişinin bu isimleri neden çok sevdiğini merak
ettim. Sırf onları tanımak ve bunları öğrenmek için not aldığım
bütün bu isimleri tek tek aradım. Önceleri garip karşılayanlar
oldu. “Böyle bir kanal mı var?” diyenler oldu. “Tanışıyor muyuz?”
diyenler oldu. Kısacası gelmeye çekinenler çoktu. Kolayı da
seçebilirdim. Ekranlara çıkmayı çok sevenler arasından da isimler
alabilirdim. TV diliyle ucuza kaçmadım. Nasıl başlarsan öyle gider
mantığıyla hareket ettim. İlk konuğumdan son konuğuma Türkiye’nin
en çok sevilen 800’ü aşkın ismini ağırlamaktan onur duydum,
zenginleştim.
- Şimdiye kadar sizi çok şaşırtan ve “Hiç böyle
beklemiyordum” dediğiniz bir konuk oldu mu?
Çok oldu. Bilgilerinden dolayı şaşırdıklarım; soğuk olarak tahmin
ettiğim ancak çok sıcak çıkanlar oldu. Çok konuşkan olarak
beklediğim, konuşmakta zorlananlar oldu. Aslında en çok da kendime
şaşırdım. 800’ü aşkın, çok bilinen kanallara bile çıkmayan
zirvedeki ismi getirebilmiş olmanın hâlâ da şaşkınlığı
içerisindeyim.
- İşinizin en zor yanı da konuklarınızı
konuşturabilmek sanırım. Şüphesiz programda tutuk kalan ve çok
konuşmayan konuklarla karşı karşıya kalmışsınızdır, ne yaptınız bu
durumda ya da ne yaparsınız?
Ne siz sorun ne ben söyleyeyim. İlk aklıma gelen yakın zamanda
kaybettiğimiz büyük usta Müşfik Kenter’di. Müşfik Hoca’ya,
“Yıllardır perdenin önündesiniz. Sizi ne mutlu ediyor? Alkış mı?
Koltukların dolu olması mı? Oyunu iyi çıkarmış olmak mı? Reaksiyon
almak mı?” diye soruyorum. Şıklarını da veriyorum. Cevap; alkış.
Bir şeyler daha söylemesini bekliyorum ama derin bir sessizlik.
Televizyonda 1 saniye es çok uzun bir süredir. Ne sorduysam tek
kelimeyle cevap almıştım. Hayatımda en çok soru sorduğum program
oydu.
Hele Levent Kazak öldürdü beni. Ömrümden aldı. Düşünebiliyor
musunuz, yayına dakikalar var çıkacağız, tutturmaz mı “Ben
çıkmayacağım!” diye. Sapsarı oldum. Betim benzim attı. “Neden
Levent Bey?” dedim. “Soruları görmek istiyorum” demez mi? Hayatımda
ilk kez böyle bir konukla karşılaştım. Zor ikna ettim. Teşekkür
ederek ayrıldı.
- Konuk ettiğiniz isimler ve onlara sorduğunuz
soruları takdirle izliyoruz. Çok mu çalışıyorsunuz ödevinize?
Nereden geliyor bu haz ve başarı?
Soru sormayı çok seviyorum. Çünkü sordukça öğreniyorum. Bu da bana
artılar katıyor. Genellikle herkesin bildiğini değil, sormayı
unuttuğu şeyleri öğrenmeye çalışıyorum. Bu yüzden hem ben hem de
konuklarım mutlu oluyor.
- Çok başarılı bir ekran yüzüsünüz. Ve bildiğimiz
kadarıyla çok iyi de bir anne… Nasıl yetişiyorsunuz hem iş hem de
tabiri caiz ise iyi bir ev hanımlığına?
Oğlum 4 yaşına gelinceye kadar hiçbir işi kabul etmedim. “Ana
Haberleri sun” dediler, onu bile kabul etmedim. Oğlumun her anını
görmek, her anında yanında olmak istedim. Bunu alabilecek para icat
edildi mi sizce? Çalışmak zorunda kalanların Allah yardımcısı
olsun. İnanın onlar adına çok üzülüyorum. Çünkü o kadar güzel
şeyleri kaçırıyorlar ki!
- Biraz açar mısınız Ne gibi mesela?
Bir anımı anlatmak istiyorum. Eşimle beraber koltukta kitap
okuyoruz. Oğlum da halının üzerinde emekliyor. Sonra birden Erbil
duvara tutuna tutuna gelmeye başladı. Donduk, çıt çıkarmadık korkar
diye. Sonra elini bıraktı, yürüyerek gelip bize sarıldı. Bundan öte
bir mutluluk var mı ben bilmiyorum. Eğer oğlumun yemek vaktine
yetişemiyorsam, yemeğini bir gün önceden yapıyorum. Babası ısıtıp
yemeğini yediriyor. İşim biter, koşarak eve giderim. Benim hayatım
önce ailem sonra işimdir. Ve asla ikisini de suistimal etmem. İşte
işkoliğimdir; evde de çok iyi bir anne ve ev kadını olmaya
çalışıyorum.
- İyi yemek yapar mı peki Esra Harmanda? Ve en iyi
yaptığı yemek ne? :)
Mutfağa girmeyi çok sevmiyorum. İş benimle bitse sorun yok. Ama
evde benden yemek bekleyen iki erkek var. Biri eşim, biri oğlum.
Onların sorumluluğu bana yemek yapmayı öğretti. Mutfağımda yemek
kitapları dolu... Bakıp bakıp yapıyorum. Şimdiye kadar sofradan
mutsuz ayrıldıklarını görmedim. Oğluma göre en iyi yaptığım
yemekler pilav ve patates!
- Bu yoğun tempoda insanın hem kendine hem ailesine
vakit ayırması kuşkusuz ki çok zor. Hiç “Ee, yoruldum artık!”
dediğiniz anlar oldu mu peki?
İnanın benim için çok zor olmuyor..Çünkü ben işimden evime evimden
işime gidiyorum. En fazla sosyalleştiğim yerler opera ve klasik
müzik konserleri, tiyatro ve sinemalar. Onları da ailemle birlikte
yapıyorum.
- Eşiniz de meslekten. Zor olmuyor mu iki meslektaşın
evliliği?
Hiç de zor olmuyor. Aksine birbirimizi tamamlıyoruz. Eşim hiçbir
zaman benim işime karışmaz. Hatta niye karışmıyor diye kızıyorum,
çünkü ondaki birikimi biliyorum. Ben sorumluluk almaya korkan
birisiydim. Bana sorumluluk almayı öğretti. O da bana yetti.
- Artık TRT 1’de hafta içi her sabah 10.00 ile 11.30
arasında "İyi Fikir" isimli programı sunuyorsunuz, öncelikle
hayırlı olsun. TRT’ye alışabildiniz mi? Nasıl gidiyor çiçeği
burnunda yeni programınız?
Çok teşekkür ederim. İnanın hayırlı oldu (gülüyor). Çünkü
isteyerek, severek ve içime sinerek geldiğim bir kurum. Burada
olmak hayalimdi. Bunu gerçekleştirmenin mutluluğu içindeyim. Sağ
olsunlar ekip arkadaşlarım bana hiç yabancılık çektirmediler.
Kendimi evimde gibi hissediyorum. İyi tepkiler alıyoruz. Sokaktaki
insanların yanağımdan öpmeleri, tebrik etmeleri öyle güzel ki…
- Gülben Ergen’in yerini aldığınızla ilgili medyada
sizin çok da sempatik bulmadığınız hatta üzüldüğünüz haberler
çıktı. Bununla ilgili dertleşmek istersem neler
söylersiniz?
Kimsenin ekmeğiyle, emeğiyle oynamadım. Oynamaktan korkarım.
Vicdanım beni yer bitirir. Birilerinin yerine gelmedim, kimseyi de
yerinden etmedim. Bu konuda çok hassasım. Yazılanlara üzüldüm.
- TRT demişken; nasıldır TRT ailesine müdahil olmak…
Format… Konuklar… Konuştuklarınız…
Daha önce sohbet ettiğimiz ekran yüzlerinden TRT
kökenli olanlar bunun ayrıcalığını üzerine basa basa telaffuz
ederlerdi. Gerçekten öyleymiş. Cenk Koray’ın yemek yediği yerde
yemek yemek, Aytaç Kardüz’ün giyindiği odada giyinmek; Orhan
Boran’ın, Mehpare Çelik’in sunum yaptığı stüdyolarda sunum yapıyor
olmak o kadar büyüleyici ki. Programı sunarken yayının reklam veya
“az sonra”larla bölündüğü anlarda belki Halit Kıvanç, Ayşe Egesoy,
Mehpare Çelik, Orhan Ertanhan gibi TRT duayenleri izliyorsa diye
kendimi toparlarken buluyorum:)
- Siz mi belirleyicisiniz yoksa ardınızda çok geniş
bir ekip mi var?
“Hadi Konuşalım”da tek başınaydım. Konuğu ben davet ediyordum. Ben
karşılıyordum. Odasına ben götürüyordum. Bilgilerini ben topluyor,
metni, akışı ve soruları ben hazırlıyordum. Burada tamamına yakını
kadınlardan oluşan genç, çalışkan yetenekli ve azimli bir ekip var
arkamda. Orada çok çalışıyordum. Burada daha konforlu olacağımı
düşünüyordum, yanılmışım. Şimdi bu güzel yürekli arkadaşlarımın
emeklerini en iyi yansıtabilmenin sorumluluğu daha ağır... Yine
ders çalışıyorum yani, bu anlamda bir şey değişmedi (gülüyor).
Yemeği onlar hazırlıyor, ben servis ediyorum.
- Biraz sektöre girersek neler söylersiniz? Zor mu
medyada tutunmak… Geçici değil de kalıcı olmak için ne gerekiyor bu
meslekte?
Benim tutunmak tutunmamak, kazanmak, kaybetmek, kalmak kalmamak
gibi şeylerle hiç işim olmadı. Bunları hiç kafama takmadım. Hedef
koymadım. 2 sene sonra şurada, şunların sahibi olacağım vs. hiç
düşünmedim. Belki de benimki yanlış. Ama düşünüp de hayal kırıklığı
yaşamak istemedim belki, bu yüzden işin kolayını seçtim. Her şeyi
akışına bıraktım. Hiçbir şekilde ısrarcı olmadım. Olursa olur
olmazsa bir sebebi vardır diyenlerden oldum. Çocuğunu daha yeni
doğurup kendini ekranlara atan, çocuğuna sütünü sağıp buzdolabına
bırakan, paraya ihtiyacı olmadığı halde araya insanlar koyarak
ekranlarda kendine yer bulmaya çalışanları gördüğümde acı acı
gülümsüyorum. İyi ki onlardan olmamışım.
- Medyada kadın olmak zordur, bunu en iyi bu
sektördeki biz kadınlar biliriz… Hırslar… Çekişmeler... Ezeli
rekabetler… Esra Harmanda hiç böyle hırslı kişilere denk geldi mi?
Onlarla mücadele etmek zorunda kaldı mı? Ve hiç bu yüzden pes
ettiği oldu mu?
Pes etmez olur muyum? Pes ettim, bir daha barışmamak üzere küstüm.
Ekranlara dönmeyi hiç düşünmedim. Çünkü bana evlisin, olmaz
dediler. Ve anne olmaya karar verdim. Gerisini zaten biliyorsunuz.
Başarılı olmaya gör. Yavaş yavaş istenilmeye, izlenilmeye,
sevilmeye başladığınızda altınızı oymaya başlıyorlar.
Sabırlıysanız, güçlüyseniz, dirençliyseniz ayakta durabiliyorsunuz.
Hiç kimseye rakip olmadım, hiç kimseyi de rakip görmedim. Savaşım
hep kendimle oldu. Kendimle koştum, kendimi geçtim. Önemli olan da
benim için buydu. Bunu başardığım için de şanslıyım.
- Esra Harmanda; “Yeni Asır Yüz Güzellik Kraliçesi” de
seçilmişti. Çok özel ve güzel bir yüze sahip. Tamam ama ekranda en
çok gereken şey güzellik mi, yoksa samimiyet mi?
Güzellik de olmalı, samimiyet de... Sadece güzellik yetmiyor.
Samimiyet çok önemli... İzleyenler sizde o ışığı gördü mü kolay
kolay vazgeçmiyor. Önemli olan kimin samimi kimin samimiyetsiz
olduğunu bilmeleri. Emin olun izleyici artık bunu biliyor. Bu
yüzden kendim gibi oldum. Zaten başkası gibi olmam da mümkün
değildi.
- Çok sıkı takip ettiğiniz ve takdir ettiğiniz
meslektaşlarınız vardır elbette… Birkaç isim istesek kimleri
söylersiniz?
Çok beğendiklerim, çok takdir ettiklerim, çok alkışladıklarım var.
Bulunduğu yeri hak edenler var. Size ipucu vereyim. Şu anda
herkesin beğendiklerini ben de çok beğeniyorum :)
- Ve son olarak bizimle ilgili yani Medyaradar ile
ilgili görüşleriniz sorsak ne dersiniz?
İlgiyle takip ettiğim, her geçen gün takipçi sayısını arttıran,
doğru ve hızlı haberler veren bir haber sitesi, Medyaradar. Benimle
ilgili de pek çok haberi veren ilk internet sitesi. Yani sadece
belli isimleri değil, her detayı geniş yelpazede takip ediyor.
Emeği geçenleri yürekten kutluyorum. Var olun:)
- Öyle güzel, öyle samimisiniz ki; insan sizinle
sohbete etmeye doyamıyor. Bu samimiyet için teşekkürü bir borç
biliyorum. Sağ ol var ol Esra Harmanda...