03 Kas 2011 15:09
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:58
TUVALET BEKÇİSİ! HABERTÜRK YAZARINDAN CENGİZ SEMERCİOĞLU'NA ŞOK BENZETME!
"Gazetecilik bitmiş" diye yazan Hürriyet magazin yazarı Cengiz Semercioğlu'nu yerin dibine soktu..
Hürriyet ile Habertürk magazin servisleri arasında kavga patlak verdi. Kavganın sebebi ise Habertürkte sanatçı Volkan Konak ile ilgili olarak yayınlanan haber...
Habertürk magazin ekinin sürmanşetinde yayınlanan haberde Volkan Konakın "Deprem beni ilgilendirmiyor" dediği ileri sürülüyordu. Konak bunu yalanlayınca Hürriyet magazin eki Kelebekin yazarı Cengiz Semercioğlu “Gazetecilik bitmiş” başlıklı bir yazı kaleme aldı.Semercioğlu Hürriyet’te şöyle yazdı:
Volkan Konakin "Deprem beni ilgilendirmiyor" lafını edeceğine gerçekten inanıyor musunuz arkadaşlar?
Ayıptır, günahtır! Tüm Türkiye depremzedeler için seferber olmuş, sanatçılar bölgeye koşarken bu tür olaylarda duyarlılığını hepimizin bildiği Volkan Konak, "Deprem beni ilgilendirmiyor" diyecek ha? Hadi muhabir bunu yazdı getirdi, magazin müdürünün habere şüpheyle yaklaşması gerekmez mi? Hadi magazin müdürü de zokayı yuttu, ana gazeteye alan yazı işleri müdürleri, yayın yönetmen yardımcıları "Bu haberde sakatlık var, Volkanı arayın" demez mi? Vallahi gazetem diye söylemiyorum ama Hürriyette bunun çok oturmuş güvenlik kademeleri var.
O haber en başta Selim Akçini aşıp gazeteye giremez. Hadi aştı diyelim Emre İskeçeliyi geçip de gündem toplantısına gelmez. Hadi sakat haber herkesi aştı diyelim daha Enis Berberoğluna gitmeden Fikret Ercan karsımıza dikilir, "Hop beyler ne yapıyorsunuz" diye... Şimdi biz bu kadar dikkat ederken, magazin basınının toptan kötü ilan edilmesi koyuyor insana... Şimdi diyecekler ki Volkan Konakın o lafı söylerken görüntüleri var... O görüntünün öncesinin izlenmesi gerektiğini, lafın cımbızlanmış olabileceğini, hangi amaçla söylendiğini süzemiyorsan olay bitmiş zaten.
Semercioğlu’nun dünkü yazısına cevap Habertürk’ün magazin yazarı Kadir Kaymakçı’dan geldi. Kaymakçı, Semercioğlunu "tuvalet bekçisi"ne benzeterek Hürriyet yönetimine seslendi:
Tuvalet Bekçisi ve Cengiz Semercioğlu
CENGİZ Semercioğlunun adının geçtiği her yerde İtalyan yazar Giorgio Manganellinin Centuria-Yüz Küçük Irmak Roman kitabındaki 80. öykünün kahramanı olan tuvalet bekçisi geliyor aklıma!
GÜNEŞİ GÖRMEDEN ÇALIŞIYOR
"Tuvalet bekçiliğine atandığı zaman önce kendini biraz onuru kırılmış hissetti; elbette işi eskiden de küçük düşürücü bir işti, şimdi de öyle..." diye başlıyor Manganelli topu topu bir sayfalık öyküsüne tuvalet bekçisinin...
İçinde yaşadığı toplumun en alt basamağında, hatta çöpçülerden bile aşağıda olduğunu düşünen tuvalet bekçisi, yeraltındaki işyerinde güneşi görmeden saatlarce çalışır... Nemli, ılık, hiçbir şartta değişmeyen bir yerdir mekânı...
Yaptığını sadece iş olarak kabul eder. Toplumdaki derecelemenin en altında olması ona bir saygınlık kazandırmıştır. Çünkü koca kentte tuvalet bekçilerinin sayısı iki elin parmakları kadardır. "Bunlar en alt noktadır, dolayısıyla da en uç noktadır, herhangi bir şeyin en uç noktasına da herkesin ulaşması olanaksızdır..." diye düşünür tuvalet bekçisi ve yavaş yavaş kendisini bambaşka bir yerde görmeye başlar.
TUVALET BİR KATAKOMBA DÖNDÜ
Çişini yapan adamın, kakasını etmeye giren adamın, kentin sokaklarında yürüyen adamdan tümüyle farklı olduğunu saptar! İnsanların tuvaletinde en yalansız halleriyle bulunduklarını düşünen tuvalet bekçisine göre insan tuvalette, "Kendinin bir yaratık olduğunu besinlerin gelip geçme yeri olduğunu, ölümlü olduğunu kabul eden bir adamdır..."
Ve tuvalet bekçisi bu adamda cinsel organlarını kullanarak çiş etmesinin ne anlama gelebileceği konusundaki belirsizlikten umutsuzluğa kapılmış olan insanı görür.
Tuvaletin bir katakomp olduğunu düşünmeye başlar. Çiş etme hareketinin bir yakarma içerdiğini, çirkinlik ve gerçeklik olduğunu, en aşağı ve en yüce olduğunu fark eder ve kendi çişliğini bir kilise, kendini de ayini yöneten papaz olarak görmeye başlar...
KENDİSİ VOLKAN KONAKLA DAVALIK
Cengiz Semercioğlu tıpkı bu tuvalet bekçisi gibi oturduğu klozetin üstünde kendi pisliklerine bakmadan, herkese doğruluk, dürüstlük, gazetecilik dersi veriyor! Geçen yıl Volkan Konakın sahnede yaptığı bir konuşmanın ardından ağzından çıkmayan isimleri, "Arife tarif gerekmez" diyerek niyet okuyup gazetesine yazan, bu yüzden de "O isimleri ben söylemedim" diyen Konakla davalık olan Semercioğlu, şimdi kendi pisliğini bize sıvamaya çalışıyor!
O gün, "Gazeteci dediğin de böyle av köpeği gibi olmalı zaten, en ufak bir tarifte hedefi bulmalı" diyerek kendi yaptığı pisliğin sifonunu çeken Cengiz Semercioğlu bugün kameralardaki görüntülere rağmen, "Volkan Konak, Deprem beni ilgilendirmiyor diyecek ha?" deyip kendi gazetecilik anlayışının üzerine tüy dikiyor!
PİSLİĞİNİ KİMSE GÖRMÜYOR MU?
"Bu haberde bir sakatlık var Ardayı Sinemi arayayım" diye düşünmeden İspanyada birlikte olan Arda Turan ve Sinem Kobalın ayrıldığını yazabilen Cengiz Semercioğlu, Manganellinin tuvalet bekçisi gibi Kelebekin üçüncü sayfasındaki köşesini kimselerin dokunamayacağı kutsal bir yer gibi algılıyor sanırım...
Ama bunda onun suçu yok!
Hadi o oturduğu klozetin üstünde işini yaparken Selim Akçin ortaya çıkanı görmüyor, Emre İskeçeli kokuyu duymayıp gündem toplantısına götürüyor pisliği, peki Fikret Ercan, "Hop beyler bu Cengiz yine hacetini gidermiş" diye uyarmayıp nasıl Enis Berberoğlunun önüne koyuyor gelen şeyi anlamak mümkün değil!
Habertürk magazin ekinin sürmanşetinde yayınlanan haberde Volkan Konakın "Deprem beni ilgilendirmiyor" dediği ileri sürülüyordu. Konak bunu yalanlayınca Hürriyet magazin eki Kelebekin yazarı Cengiz Semercioğlu “Gazetecilik bitmiş” başlıklı bir yazı kaleme aldı.Semercioğlu Hürriyet’te şöyle yazdı:
Volkan Konakin "Deprem beni ilgilendirmiyor" lafını edeceğine gerçekten inanıyor musunuz arkadaşlar?
Ayıptır, günahtır! Tüm Türkiye depremzedeler için seferber olmuş, sanatçılar bölgeye koşarken bu tür olaylarda duyarlılığını hepimizin bildiği Volkan Konak, "Deprem beni ilgilendirmiyor" diyecek ha? Hadi muhabir bunu yazdı getirdi, magazin müdürünün habere şüpheyle yaklaşması gerekmez mi? Hadi magazin müdürü de zokayı yuttu, ana gazeteye alan yazı işleri müdürleri, yayın yönetmen yardımcıları "Bu haberde sakatlık var, Volkanı arayın" demez mi? Vallahi gazetem diye söylemiyorum ama Hürriyette bunun çok oturmuş güvenlik kademeleri var.
O haber en başta Selim Akçini aşıp gazeteye giremez. Hadi aştı diyelim Emre İskeçeliyi geçip de gündem toplantısına gelmez. Hadi sakat haber herkesi aştı diyelim daha Enis Berberoğluna gitmeden Fikret Ercan karsımıza dikilir, "Hop beyler ne yapıyorsunuz" diye... Şimdi biz bu kadar dikkat ederken, magazin basınının toptan kötü ilan edilmesi koyuyor insana... Şimdi diyecekler ki Volkan Konakın o lafı söylerken görüntüleri var... O görüntünün öncesinin izlenmesi gerektiğini, lafın cımbızlanmış olabileceğini, hangi amaçla söylendiğini süzemiyorsan olay bitmiş zaten.
Semercioğlu’nun dünkü yazısına cevap Habertürk’ün magazin yazarı Kadir Kaymakçı’dan geldi. Kaymakçı, Semercioğlunu "tuvalet bekçisi"ne benzeterek Hürriyet yönetimine seslendi:
Tuvalet Bekçisi ve Cengiz Semercioğlu
CENGİZ Semercioğlunun adının geçtiği her yerde İtalyan yazar Giorgio Manganellinin Centuria-Yüz Küçük Irmak Roman kitabındaki 80. öykünün kahramanı olan tuvalet bekçisi geliyor aklıma!
GÜNEŞİ GÖRMEDEN ÇALIŞIYOR
"Tuvalet bekçiliğine atandığı zaman önce kendini biraz onuru kırılmış hissetti; elbette işi eskiden de küçük düşürücü bir işti, şimdi de öyle..." diye başlıyor Manganelli topu topu bir sayfalık öyküsüne tuvalet bekçisinin...
İçinde yaşadığı toplumun en alt basamağında, hatta çöpçülerden bile aşağıda olduğunu düşünen tuvalet bekçisi, yeraltındaki işyerinde güneşi görmeden saatlarce çalışır... Nemli, ılık, hiçbir şartta değişmeyen bir yerdir mekânı...
Yaptığını sadece iş olarak kabul eder. Toplumdaki derecelemenin en altında olması ona bir saygınlık kazandırmıştır. Çünkü koca kentte tuvalet bekçilerinin sayısı iki elin parmakları kadardır. "Bunlar en alt noktadır, dolayısıyla da en uç noktadır, herhangi bir şeyin en uç noktasına da herkesin ulaşması olanaksızdır..." diye düşünür tuvalet bekçisi ve yavaş yavaş kendisini bambaşka bir yerde görmeye başlar.
TUVALET BİR KATAKOMBA DÖNDÜ
Çişini yapan adamın, kakasını etmeye giren adamın, kentin sokaklarında yürüyen adamdan tümüyle farklı olduğunu saptar! İnsanların tuvaletinde en yalansız halleriyle bulunduklarını düşünen tuvalet bekçisine göre insan tuvalette, "Kendinin bir yaratık olduğunu besinlerin gelip geçme yeri olduğunu, ölümlü olduğunu kabul eden bir adamdır..."
Ve tuvalet bekçisi bu adamda cinsel organlarını kullanarak çiş etmesinin ne anlama gelebileceği konusundaki belirsizlikten umutsuzluğa kapılmış olan insanı görür.
Tuvaletin bir katakomp olduğunu düşünmeye başlar. Çiş etme hareketinin bir yakarma içerdiğini, çirkinlik ve gerçeklik olduğunu, en aşağı ve en yüce olduğunu fark eder ve kendi çişliğini bir kilise, kendini de ayini yöneten papaz olarak görmeye başlar...
KENDİSİ VOLKAN KONAKLA DAVALIK
Cengiz Semercioğlu tıpkı bu tuvalet bekçisi gibi oturduğu klozetin üstünde kendi pisliklerine bakmadan, herkese doğruluk, dürüstlük, gazetecilik dersi veriyor! Geçen yıl Volkan Konakın sahnede yaptığı bir konuşmanın ardından ağzından çıkmayan isimleri, "Arife tarif gerekmez" diyerek niyet okuyup gazetesine yazan, bu yüzden de "O isimleri ben söylemedim" diyen Konakla davalık olan Semercioğlu, şimdi kendi pisliğini bize sıvamaya çalışıyor!
O gün, "Gazeteci dediğin de böyle av köpeği gibi olmalı zaten, en ufak bir tarifte hedefi bulmalı" diyerek kendi yaptığı pisliğin sifonunu çeken Cengiz Semercioğlu bugün kameralardaki görüntülere rağmen, "Volkan Konak, Deprem beni ilgilendirmiyor diyecek ha?" deyip kendi gazetecilik anlayışının üzerine tüy dikiyor!
PİSLİĞİNİ KİMSE GÖRMÜYOR MU?
"Bu haberde bir sakatlık var Ardayı Sinemi arayayım" diye düşünmeden İspanyada birlikte olan Arda Turan ve Sinem Kobalın ayrıldığını yazabilen Cengiz Semercioğlu, Manganellinin tuvalet bekçisi gibi Kelebekin üçüncü sayfasındaki köşesini kimselerin dokunamayacağı kutsal bir yer gibi algılıyor sanırım...
Ama bunda onun suçu yok!
Hadi o oturduğu klozetin üstünde işini yaparken Selim Akçin ortaya çıkanı görmüyor, Emre İskeçeli kokuyu duymayıp gündem toplantısına götürüyor pisliği, peki Fikret Ercan, "Hop beyler bu Cengiz yine hacetini gidermiş" diye uyarmayıp nasıl Enis Berberoğlunun önüne koyuyor gelen şeyi anlamak mümkün değil!