06 Şub 2013 21:38 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:00

TUTUKLU GAZETECİLERİN ORTAK İSYANI: SİLİVRİ'DE VİCDAN YOK!

Gazetecilerden oluşan heyet, Ergenekon Davası'ndan Silivri'de tutuklu bulunan meslektaşlarıyla açık görüşte bir araya geldi.

Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun her ay düzenlediği “tutuklu gazeteciler ziyaret” programı dahilinde 6 Şubat günü aralarında TGF Genel Başkanı Atilla Sertel’in yanı sıra; Hürriyet Gazetesi yazarları Mehmet Y. Yılmaz, Yalçın Doğan, Posta Gazetesi Yazarı Yazgülü Aldoğan, Dünya Gazetesi Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Misket Dikmen ve Balbay’a Özgürlük Platformu’nu temsilen Gürol Saygı’nın yer aldığı heyet, Silivri’de tutuklu bulunan gazetecileri ziyaret etti. Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan ve Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer ise mazeretleri nedeniyle görüşmeye katılamadı. Gazeteci heyeti, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Mehmet Deniz Yıldırım, Hikmet Çiçek ve Turhan Özlü ile ayrı ayrı birer saat açık görüşte bir araya geldi.

18 ŞUBAT MÜTALAA DURUŞMASI
Ziyaret sonrası bir açıklama yapan Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel, ABD Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone’nin, Türkiye’deki uzun tutukluluk süreleriyle ilgili eleştirilerinin çok önemli ve dikkate alınması gerektiğini belirterek, “Ülkemizdeki uzun tutukluluk süreleri, 4-5 yıldır tutuklu bulunan meslektaşlarımızın durumları artık uluslararası bir boyut kazanmıştır. Mustafa Balbay’ın dediği gibi: Türkiye’nin en önemli sorunu adalettir. Ve bu sorunu dünyaya daha iyi anlatmalıyız” dedi.
Açık görüşte buluştukları meslektaşlarının “Silivri’de vicdan olmadığı” görüşünde birleştiğini söyleyen Genel Başkan Atilla Sertel, tutuklu meslektaşlarının 18 Şubat’ta yapılacak mütalaa duruşmasına çok önem verdiklerini belirterek, “18 Şubat’ta 13 Aralık’taki duruşmadan daha fazla insanın orada olmasını istiyorlar. Balbay’ın söylemiyle; 18 Şubat onlar için mahkemede hukukun halkla aranmasının tarihidir” diye konuştu.

İŞTE AÇIK GÖRÜŞÜN SATIR BAŞLARI…

BALBAY: TÜRKİYE’NİN ADALET SORUNU BİRİNCİ SIRADADIR
Gazetecilerden oluşan heyet ilk olarak 5 Mart 2013 günü cezaevinde 4’ncü yılını dolduracak olan Cumhuriyet Gazetesi Yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ile görüştü. Yaklaşık bir saat süren görüşmede Balbay, 18 Şubat’taki mütalaa duruşmasından cezaevi koşullarına, oğlunun durumundan yeni yazdığı oyununa kadar birçok konuya değindi.
Balbay özetle şunları söyledi:
“18 Şubat’taki duruşma çok önemli. Bu duruşmada 13 Aralık’takinden daha fazla kişi olmalı. Çünkü 18 Şubat, mahkemede hukukun halkla aranmasının tarihidir. Mütalaanın ötelenmesi siyasetle paralel gidiyor. Suçun kişiselliği var. Danıştay katili ve Cumhuriyet gazetesine bomba atanla bir arada yargılanıyorum. Danıştay cinayeti ile ilgili lehte tanıklık yapmak isteyenlere de suç yüklenmeye çalışılıyor. Türkiye’nin adalet sorunu birinci sıradadır. Dünyaya bizi başka türlü anlatmışlar bunu en doğru şekilde anlatmamız gerekiyor. ”
2 PERDELİK SİLİVRİ OYUNU
29 kitabı olduğunu belirten Balbay, son olarak Silivri’yi anlatan 2 perdelik bir oyun yazdığını söyledi. Oyunun 15 Şubat’ta biteceğini açıklayan Mustafa Balbay, İngilizce’ye de çevirisinin yapılacağı oyunun 15 Nisan’da Londra’da gerçekleştirilecek Kitap Fuarı’na yetiştirilmeye çalışıldığı bilgisini de verdi. Balbay, “Silivri’nin oyununu yazıyorum, nasıl yargılandığımızı yazıyorum. Genelkurmay Başkanı çay ocağı işleten birinden silah temin ediyor! Abarttığımızı düşünürler diye bir kısmını eledim. Bazı gerçekleri ‘çok abartmış’ demesinler diye yumuşattım”
“BABAM BURAYA GELSİN”
Sekiz aylıkken ayrılmak zorunda kaldığı oğlu Deniz’den de bahseden Mustafa Balbay, “Deniz artık benimle cezaevinde görüşmek istemiyor. Son geldiğinde ‘Ben buraya kadar geldim. İçeri girmeyeceğim. Onu dışarı getirin, babam buraya gelsin’ demiş. Bugünkü görüşmeye de gelmedi” dedi.

“SİLİVRİ’DE VİCDAN YOK”
5 yıldan uzun bir süredir tutuklu olan gazeteci Tuncay Özkan’da 18 Şubat’ta duruşmanın önemine değindi. Adalet arayan herkesi duruşmayı izlemeye davet eden, Özkan, “Adalet değil vicdanlı insanlar arıyorum” dedi. Özkan, görüşmede özetle şunları söyledi:
“517 gün tek başıma tutuklu kaldım. Bazen koğuşun kapısı açıldı, içeriye gardiyanlar girdi. Kitapla mı konuşuyorum ne yapayım? 4 milyon sayfayı okudum, ezberime aldım. Ben bu Ergenekon Davası’nı topluma mal edeceğim. Ortada iki Ergenekon şeması var: Genelkurmay ‘bu rapor bize ait değil’ diyor. Emniyet ve MİT kabul etmiyor. Ergenekon silahlı terör örgütü diyorlar ama ortada silah yok. Sadece Osman Yıldırım’ın tanıklığıyla Danıştay saldırısını bu davaya bağlamak ve bu eylemi Ergenekon’la birleştirmek istiyorlar. Osman Yıldırım aynı zaman da sanık.”
Görüşmede gazeteci Hikmet Çiçek de “vicdan” meselesine değindi. Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun durumunu örnek veren Çiçek, “Silivri’de vicdan yok” dedi. Hikmet Çiçek, “Ergenekon yalnızca bir isim. Ortada bir örgüt varsa örgüt onlardır. 326’ncı maddeden tutuklandım ama bu maddeden ceza istenmiyor. Ergenekon Davası’ndan da tutuklu değilim” diye konuştu. Çiçek, cezaevinde kaleme aldığı kitabından da bahsederek, “Ergenekon’un Gizli Tanıkları” isimli kitabının yakında biteceğini açıkladı.

“10 YILLIK YARGILAMAYA BEDEL”
4 yıldır tutuklu olan Deniz Yıldırım da kendisiyle ilgili bütün suçlamaların düşmesine rağmen hala tutuklu bulunduğuna dikkat çekti. 16 Şubat’ta yayımlanmaya başlayacak “155 Tanık Ergenekon İçin Ne Dedi” başlıklı yazı dizisinden de bahseden Yıldırım, “155 tanığın 10 bin sayfalık ifadesini inceledim ama Ergenekon örgütünün varlığını bilen görmedim. Sadece dava ile birlikte duyduklarını söylüyorlar. 120 celsede dinlenen tanıklar 10 yıllık yargılanmaya bedel” diye konuştu.

“1.5 YILDA 15 DAKİKA SAVUNMA”
18 aydır tutuklu olduğunu söyleyen Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Turhan Özlü de, sadece gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklu olduğunu söyledi. Özlü, Mehmet Bedri Gültekin’in basın toplantısını Ulusal Kanal’da yayınladığını ve tutuklandığını belirterek, şöyle dedi:
“1.5 yıllık süreç içinde duruşmalarda toplam 15 dakika kendimi savunabildim. İkinci savunmamda da üç dakika konuşturdular. Bu davayla ilgili asıl sorulması gereken şey; Danıştay cinayetinin Ergenekon davasına nasıl dahil olduğudur.”