Medya
14 Mar 2012 11:04 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:26

TUTUKLANACAK DEMOKRAT GAZETECİLERİN LİSTESİ! SALİH TUNA'DAN GÜLDÜREN YAZI!

Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, tutuklanacak "demokrat gazetecilerin" listesini açıkladı...

Tutuklanacak demokrat gazetecilerin listesi

Bazı arkadaşlarımızın "geçti gitti birkaç günlük fasıldı" demesine ramak kalmışken, Aydınlık gazetesi bir "paşanın" ağzından dün sürmanşet çekti: "28 Şubat devam edecek"

Bu "paşa" kim mi?

Kim olacak, Milli Güvenlik Kurulu eski genel sekreteri Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç.

Türkiye'ye 7 Mart 2002'de "yeni ufuklar" çizen şahsiyet yani.

"Türkiye'nin Rusya Federasyonu ve İran'ı da içine alacak şekilde bir arayış içinde olmasında fayda görüyorum..." demişti hani.

Sizin anlayacağınız "doğuya" gidip "batıya" varacağına inanıyordu.

"28 Şubat" da hazrete göre "çağdaşlaşmak" yani "batılılaşmak" demek.

Aydınlık gazetesinin "28 Şubat süreci neden yarım kaldı" sorusuna, "28 Şubat süreci hâlâ devam ediyor. Sadece kesinti var. Çağdaşlıkla çağdışı düşüncelerin uğraşması bin yıl da eder on bin yıl da. Türkiye her zaman AKP ile idare edilmeyecektir. Yarın bu görüntü değişecektir..." cevabını veriyor.

Görüyorsunuz değil mi; çağdan, çağdaşlıktan bahsediyor ama daha "çağ" nerden gidiyor haberi yok.

Bu kafaya söyleyecek sözümüz olmaz.

Çağdaş düşünceden ne anladığını sorgulayacağımıza, "Paşam, bu AK Partililer var ya suyun kaldırma kuvvetine inanmıyor, yerçekimiyle de ciddi problemleri var..." desek daha iyi.

En azından muhabbet şenlikli olur.

Bu kafa 28 Şubat postmodern darbesini nasıl yaptı demeyin.

Günlerdir anlata anlata dilimizde tüy bitti; bu kafanın yaptığı bir şey yok!

"İşte irtica!" denildiğinde harekete geçebilecek şekilde format çekilen bir kafa bu.

Bunun için olsa gerek, kimin yaptığı hala muamma olan 1930'lardaki Kubilay vakası, (irticaya karşı) iman tazelercesine her yıl törenlerle anılır, çekilen nutuklar medyada başköşelere yerleştirilirdi.

Ezberleri o denli kuvvetli tutuldu ki içlerinden biri çıkıp da, "PKK ile çatışmada binlerce şehit verdik, hangi birinin ardından her yıl tören düzlendik?!" diye sormadı.

Maksat şehitlere ağıt yakmak değil, belirli bir hassasiyeti her daim diri tutmaktı.

Sırası geldiğinde düğmeye basılacak, medya "Cinci Cemile"lerle veya "Müslüm Gündüz"lerle ortamı hazırlayınca da bu "hassasiyet" devreye girecekti.

28 Şubat'ta düğmeye basan "İstanbul sermayesi"dir.

Medya patronlarının işadamlığına, işadamlarının medya patronluğuna soyunduğu, enerji ihalesi almayana medya patronu denilmediği o dönemde neler olup bittiğinden (aradan 15 yıl geçtiği halde) "paşamızın" hâlâ haberi yok.

O hedef büyütmekle meşgul.

Hüseyin Kıvrıkoğlu gibi 28 Şubat'ı bin yılla falan sınırlandırmıyor, "on bin yıl sürecek" diyor.

Nazlı Ilıcak Hanımefendi artık müsterih olabilir; kimse 28 Şubat'tan rövanş alamayacak.

İllaki "rövanş" falan alınacaksa, "demokrat gazetecilerden" alınacak. (Kendisi de demokrat olduğuna göre mahkemeyi boylayacak demektir.)

Geçen sefer bir epizot halinde 28 Şubat mahkemesi tahayyül etmiştik. Bazı şebekler de zavallı muhayyilemizde bit yeniği aramıştı.

Fakiri liste falan yayınlayan gazetecilerle karıştırdılar herhalde.

Hayatımda gördüğüm tek savcı, M. Yakup Yılmaz ve Bekir Coşkun'un beni mahkemeye vermesinden dolayı ifademi alan savcıdır.

Hayatımda tanıdığım tek polis de bir karakol amiriydi. O da beni karakola çekip zılgıt etmişti.

Neyse, şebeklere laf anlatmak faydasız!

Zaten lafı biraz daha uzatırsak tutuklanacak "demokrat gazetecilerin" muhayyel mahkeme sahnesine yer kalmayacak.

Demokrat gazeteciler çok, saymakla bitmez. Hangi birinin adını versem diğerinin hatırı kalır.

Fatih Çekirge: İki türbanlı köşe yazarının yaş gününe gittik diye demokrat mı olduk?

Nazlı Ilıcak: Demokratım ama demokrasiye karşı olanları da savundum. Rövanşist olmayalım dedim.

Mehmet Ali Birand: Bizim suçumuz yok hakim bey. Demokrasi bizim genlerimize işledi.

Mehmet Altan (mırıldanır): Demokrat dedikleri dönemde işsiz kaldım ama demokrasinin hesabı yine benden soruluyor.

Hakim: Kendi kendinize konuşmayın.

Mehmet Altan: Kışlayla cami arasında kaldık diyorum.

Hakim (Ahmet Hakan'a, sert): Dolaşma ortalıkta kardeşim, otur yerine.

Ahmet Hakan: Yok ben oturmayacağım, bir arkadaşa bakıp çıkacağım.

Reha Muhtar: Dokunan yanar arkadaşlar!

Salih Tuna/Yeni Şafak