TÜSİAD'IN ÖCALAN'IN AVUKATLARINA CEVABI NE OLDU? ERTUĞRUL ÖZKÖK YAZDI!..
"Eğer bu ülkenin vatandaşıysak,Eğer kendimizi, ülkemizin geleceği konusunda gerçekten söz sahibi hissediyorsak"
TÜSİAD´ın Öcalan'ın avukatlarına cevabı
EĞER bu ülkenin vatandaşıysak,Eğer kendimizi, ülkemizin geleceği konusunda gerçekten söz sahibi hissediyorsak,
Eğer ülkemizin son üç neslinin çektiği acıları, kötü bir miras olarak çocuklarımıza, torunlarımıza bırakmak istemiyorsak,
Eğer son 25 yıldır yaptığımız fedakárlıkların, çektiğimiz acıların, hiç olmazsa şu fani dünyada bir karşılığını görmek istiyorsak,
Kendi kendimize şu soruyu sorup cevabını vermeliyiz.
Türkiye, "Kürt sorununu" kesin olarak çözmek için tarihi bir fırsatı yakalamış durumda mıdır?
TÜSİAD: AVUKATLARI BİZE HİÇ BAŞVURMADI
Eğer çok iyimserseniz ve "Evet yakaladı" diyorsanız,
Eğer, daha az iyimser, hatta karamsarlık sınırındaysanız ve sadece "İnşallah" diyebiliyorsanız,
Bu güzel yaz gününde, kafamızı biraz yormaya devam edelim.
Ben bugün samimi görüşlerimi aktarmaya devam ediyorum.
Geçen cumartesi günü Abdullah Öcalan´ın avukatlarının yaptığı temaslardan söz etmiştim.
Avukatlar, "Bizim için TÜSİAD´la görüşmek çok önemli" demişlerdi.
Ama temas kurmakta zorluk çektiklerini söylemişlerdi.
Dün TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ´la konuştum.
Önce şunu söyledi:
"Avukatlar ne şimdi ne daha önce bizimle görüşmek için bir başvuruda bulunmadı."
Bu ne anlama geliyor?
Başvurdukları takdirde TÜSİAD, Öcalan´ın avukatları ile görüşür mü?
Arzuhan Doğan Yalçındağ şu cevabı veriyor:
"TÜSİAD bu konudaki görüşünü Bodrum´da yapılan Yüksek İstişare Kurulu toplantısında açıklamıştı. Biz özellikle Cumhurbaşkanı´nın açıklayacağını deklare ettiği çözümü umut verici bir açılım olarak görüyoruz."
Bu sözlerin anlamı çok açık.
TÜSİAD çözüme tam destek veriyor.
Ama çözümün şartını da söylüyor:
"Silahların tamamen bırakılması."
TÜSİAD´IN BU SÜRECE NE KATKISI OLABİLİR
Peki TÜSİAD´ın çözüm sürecine katkısı ne olabilir.
Yalçındağ o konudaki görüşünü de şöyle açıklıyor:
"Bizim katkımız, Cumhurbaşkanı, Başbakan, TBMM Başkanı ve Meclis´te grubu bulunan partilerle görüşmek olabilir."
Açıkça söylemiyor ama ben bu sözleri şöyle yorumluyorum.
Onlar avukatlar yerine, daha meşru zeminlerde görüşmeyi tercih ediyor.
O zaman da akla şu soru geliyor.
TÜSİAD bugüne kadar AKP, CHP ve MHP´ye gitti.
Demokratik Toplum Partisi´nin de Meclis´te grubu var.
Acaba onlarla görüşebilirler mi?
SİLAHLARI BIRAKMAZSA ÇÖZÜM KONUŞULUR MU
DTP´yle görüşme talebi TÜSİAD´tan geldi. Görüşme gelecek hafta salı günü DTP Genel Başkanı Ahmet Türk´ün Meclis´teki odasında yapılacak.
TÜSİAD yukarda sorduğum soruya cevap vermiş oldu.
Yani avukatlar yerine DTP ile kurumsal bir görüşme yapacaklar.
Bence bu da çok önemli bir adım.
Geçen cumartesi günü yazdığım yazıya aldığım tepkilerin çok büyük bölümü olumluydu.
Ancak herkesin beklediği en önemli mesaj şu:
Çözümün başlaması için PKK mutlaka silahı bırakmalı.
Böylece İmralı´dan beklenen şaşırtıcı ve ezber bozucu mesajın ne olduğu da ortaya çıkıyor.
Yani silahların bırakılması konusunda ciddi bir taahhüt gelmediği takdirde, çözüm sürecine halkın desteğini almak kolay olmayacak.
Öcalan böyle bir mesaj verir mi?
Öcalan´ın avukatları ile konuşan Mehmet Ali Birand´a göre "silahları bırakma mesajı" vermeyecek.
Bu mesajı vermeyecekse, vereceği öteki mesajların bir anlamı olabilir mi?
Silahların gölgesinde kesin çözüm konuşulabilir mi?
Oysa, bu sorunun çözümü için, bugüne kadar hiç olmadığı kadar büyük bir fırsatın yakalandığına samimi olarak inanıyorum.
Sorunu çözmek isteyenlerin sadece iki şeye ihtiyacı var.
Cesaret ve gerçekçilik.
Ama bu sadece Devlet ve Türkler için geçerli değil.
Kürtlerin de cesur ve gerçekçi olması gerekir.
KABUL EDİLMESİ GEREKEN 2 GERÇEK
Şu gerçekçi tespitten başlayalım.
Kızsak da içimize sindiremesek de, Kürt sorununun çözümünde PKK dikkate alınması gereken bir aktör haline geldi.
Ama PKK´nın da en az Türkler kadar gerçekçi olması gerekir.
Silahlı mücadele son limitine geldi.
Dağdaki militan bile, silahla bir yere gidilemeyeceğini biliyor.
Dolayısıyla, silah artık lehe değil, aleyhe çalışan bir araç.
Yani, silahı bırakmak artık PKK´nın da lehinedir.
Eğer herkes kendi payına düşen gerçekleri kabul ederse, çözüm mümkündür.
Ertuğrul Özkök/Hürriyet