23 Tem 2014 17:30 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:29

TÜSİAD Başkanı Dinçer'den Erdoğan'a mektup! Hiçbir inanç kabul etmez!

TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer, dış politika konusundaki değerlendirmelerini bir mektupla Erdoğan'a iletti. Mektupta, IŞİD'in Şiiler, Türkmenler ve Kürtler'e yönelik saldırıları kınandı.

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), Türkiye'nin iş dünyasını temsil eden bir sivil toplum kuruluşu olarak devletler ya da örgütler tarafından yapılmış olmasına bakmaksızın tüm şiddet eylemlerini kınadıklarını ve lanetlediklerini bildirdi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Dinçer, dış politika konusundaki değerlendirmelerini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a mektup aracılığıyla iletti. TÜSİAD'dan, mektupta ele alınan görüşlere ilişkin yapılan açıklamada, Türkiye'nin Avrupa ve Asya arasındaki değerli ve ayrıcalıklı jeo-stratejik konumunun yakın coğrafyada son dönemde yaşanan olumsuz gelişmelere karşı Türkiye'yi sorumluluk üstlenmeye ve inisiyatif almaya zorladığı kaydedildi.
İçinden geçilen tarihsel dönemin yoğun siyasal istikrarsızlık, uluslararası sistem normlarının ihlali ve şiddet dalgalarıyla tanımlanabildiği aktarılan mektupta, "Bu şiddet kimi zaman etnik, kimi zaman da mezhepsel renge bürünebilmektedir. Ancak her şeyin ötesinde bölgemizde son 35 yıldır yaşanmış olan savaşların yarattığı tahribatın sosyal ve siyasal sonuçlarını görüyoruz. Yakın zamanda Türkiye kamuoyunu da rahatsız eden gelişmeler böyle bir bağlamda yaşanmaktadır" ifadeleri kullanıldı.
Musul'da başta başkonsolos olmak üzere 49 görevli ve vatandaşın bir ayı aşkın süredir IŞİD adlı örgütün elinde bulunduğu anımsatılan mektupta, söz konusu örgütün Şii inancına bağlı Türkmenler'e, Irak vatandaşlarına ve Suriye'deki Kürtler'e uyguladığı şiddetin hiçbir inancın kabul edemeyeceği boyutlarda olduğu vurgulandı.
ADETA ORTAÇAĞ KARANLIĞI
Yakın coğrafyada egemen hale gelen mezhep savaşlarının merkezinde Suriye'deki kanlı çatışmaların bulunduğu ve bu gelişmelerin bölgeyi adeta bir Orta Çağ karanlığına sürükleme potansiyeline sahip olduğuna dikkat çekilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Bölge ülkelerinin dış sınırlarının değişmesi potansiyelini taşıyan bu gelişmeler, ülkelerin içinde de kalıcı yeni bölünmelere zemin oluşturmaktadır. İsrail devletinin Gazze halkına karşı havadan, denizden ve karadan yürüttüğü orantısız askeri operasyonlar aralarında çok sayıda masum çocuk ve kadın olmak üzere sivil halkın ölümüne yol açmakta ve tüm vicdani ölçüleri hiçe saymaktadır. Dünyanın bu insanlık dışı saldırılara kayıtsız kalması da ayrıca vicdanları yaralayan bir diğer unsurdur. Bölgesel siyasi ihtilafların nasıl küresel düzlemde karşılık bulduğunu gösteren en soğuk örnek geçtiğimiz günlerde düşürülen Malezya Havayolları uçağıdır. Malezya havayollarına ait bir uçağın normal rotasında ve Ukrayna hava sahasında, füzeyle vurularak düşürülmesi ve çeşitli milletlerden 285 yolcu ve 13 mürettebatın yaşamını yitirmesi günümüzde siyasal istikrarsızlıktan kaynaklanan ve jeopolitik rekabetten etkilenen terör ve şiddetin ulaştığı küresel boyutları göstermesi bakımından ibret vericidir."
'TÜM ŞİDDET EYLEMLERİNİ LANETLİYORUZ'
Türkiye'nin iş dünyasını temsil eden bir sivil toplum kuruluşu olarak devletler ya da örgütler tarafından yapılmış olmasına bakmaksızın tüm şiddet eylemlerini kınayıp lanetledikleri belirtilen açıklamada, bölgesel ihtilafların süratle küresel düzleme taşınabildiği ortamda, Birleşmiş Milletler'in (BM) barış ve güvenliğin korunması yolunda işlevsiz kaldığı, bu kurumun şiddet olayları karşısındaki etkisizliğinin, zulüm yapanlarla, zulme uğrayanlar arasında bir ayrım yapamamasının küresel bağlamda şiddet ve terör ortamını daha da körüklediği ifade edildi.
"Dünyanın, ulusal çıkar hesaplarıyla yaşanan vahşet ve trajedilere seyirci kalmasını da hem siyaseten, hem ahlaken kabul edilemez buluyoruz. Haksızlıklar karşısında suskun ve edilgen kalmak, küresel barış ve istikrar amacına yönelik en büyük tehdittir" denilen açıklamada, bu olağanüstü şartların, küresel güçleri ve tüm bölge ülkelerini tutumlarını yeniden değerlendirmeye sevk etmesi gerektiği kaydedildi.
YAPICI AÇILIMLAR GEREKLİ
Mektupta, şu ifadelere de yer verildi:
"Güç kullanımının yerini mutlaka siyaset ve diplomasinin alması gerekir. Ne inançlar ve kimlikler ne de Filistinliler'in siyasal hakları şiddet ve terör yoluyla bastırılabilir. Ortadoğu coğrafyasının çok inançlı ve kimlikli yapısını bir arada tutacak yegane tutkal insan hak ve özgürlüklerine saygılı, laik ve varlık sebebi vatandaşa hizmet olan devlet düzeninin kurulmasıdır. Şiddet şiddetle temizlenemez. Çevremizdeki kaos ve şiddet ortamının tez elden durdurulamaması halinde ülkemizin ve bölgemizin üzerinde ağır ekonomik ve toplumsal baskılar oluşacağını değerlendiriyoruz. Bölgenin en eski demokrasilerinden birine sahip olan ülkemizin bu karanlık gidişin durdurulabilmesinde tarihten de kaynaklanan özel sorumlulukları olduğuna inanıyoruz. Türkiye'nin bölgesel anlamda yeni bir işbirliği zemini oluşturabilmek için tüm sorumlu aktörlerle ortak çıkarları kollayan yapıcı açılımlarda bulunmasının kritik önemde görev göreceğine inanıyoruz.
Öte yandan, tüm dünya açısından öngörülebilir olmaktan giderek uzaklaşan bölgesel dinamikler kamuoyunda tüm boyutlarıyla ve geniş bir katılımla tartışılmaya başlanmalıdır. Daha somut olarak ise Türkiye'nin, gerek bu yıl Avustralya'da gerçekleştirilecek olan G20 Zirvesi'ndeki Troyka Üyeliği kapasitesi ile gerekse önümüzdeki yıl ev sahipliğini üstleneceği G20 Zirvesi bünyesinde, öncelikli gündem maddesi olarak BM'nin ve türevleri olan kurumların yeni küresel siyasal ve ekonomik dinamiklere göre kapsamlı bir yeniden yapılanmaya tabi tutulmasını ve kapsayıcı bir yönetişim yapısına kavuşmasını önermesi gerektiğini düşünüyoruz. G20 bünyesindeki ülkelerin iş dünyası örgütleri de birikimleriyle donanımlarıyla bu yeniden yapılanma sürecine katkı sağlayabilirler, bu süreçte TÜSİAD olarak üzerimize düşen görevi yapmaya ve barışçı bir ortam yaratılmasına katkı sunmaya hazırız."