16 Eki 2006 13:46 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:46

TÜRK'ÜN NOBEL İLE İMTİHANI!. AYKIRI KALEM YILDIRIM TÜRKER'İN KALEMİNDEN!..

Edebiyat, aklın özgürleşmesi üstüne kurar varoluşunu. Kendine yarattığı sonsuz özgürlük alanından doğru bakar, okur hayatı. Edebiyat, doğası icabı, özgürlükçüdür. Tabularla zehirlenmeye direnir. Kendi kuralları, kendi diliyle meşguldür.

Türk'ün nobel ile imtihanı

Edebiyat, aklın özgürleşmesi üstüne kurar varoluşunu. Kendine yarattığı sonsuz özgürlük alanından doğru bakar, okur hayatı. Dünyayı dile tercüme ederken ufku siyasi sınırlarla belirlenmez. Edebiyat, doğası icabı, özgürlükçüdür. Tabularla zehirlenmeye direnir. Kendi kuralları, kendi diliyle meşguldür.
Orhan Pamuk'un Nobel Edebiyat Ödülü'nü almış olması yurdumuz, Kuzey Kıbrıs ve bütün temsilciliklerimizde hiç de yadırganmayacak tepkilerle karşılandı. Pamuk'un romanlarını okuyanlar, dünyanın burasında yaşayanların bu ikircikli ruh durumlarını zaten anlatmış olduğunu hatırlayacak. Ama derdimiz okumayanlarla.

Okumayan çocuk kalmasın kampanyalarıyla çocukları bir bir kendi beter maariflerine teslim etmeyi aydınlanma zanneden, küçük hesapların buzlu sularında kulaç atarken okumaya vakit, takat, merak bulamayan ikirciklilerden bahsediyoruz. Orhan Pamuk'un evlatlıktan reddi kampanyasını başlatanlardan.
O sırada şu anki tepkilerin de hangi damardan beslendiğini yazmışım:

'Öncelikle Orhan Pamuk'u sevimli, dost olmak isteyeceğimiz bir insan olarak görüp ona gönül sofralarımızda yer açmak zorunda olmadığımızı hatırlatmakla başlayayım. Kaldı ki kendinin de böyle bir talebine tanık olmuşluğumuz yok. Söyleşilerinde defalarca belirttiği gibi yazı serüvenini yalnızlıkla besleyen, edebi yaratısını inzivadan devşiren bir yazardan söz ediyoruz.

Mesele Pamuk'un dünya çapına yükselip bu milletin denetiminden bir ölçüde sıyrılmışlığının medya kışkırtmasıyla kamuoyunda yarattığı hırçınlıktır. Pamuk, romanları hemen hemen bütün dünya dillerine çevrilmekle kalmamış, o dillerin de hayranlıkla okunan, her fırsatta ödüllendirilen bir yazarı olmuştur. Ona yönelik hırçınlığımızı besleyen de işte budur. Çünkü bu Türklük denilen belalı ailenin fertleri olarak hepimiz gayet iyi biliriz ki yen içinde kalan kırık kollardan biri olmaktan kurtulanı, kalanlar hakkında söz alanı varlığımızı tehdit olarak görmeye mecburuz. O, artık yaban ellerde sözü dinlenen, insanlık tarihinde kendine bir sayfa açmış, her şeyden öte dünyanın gözünde Cumhurbaşkanımızdan ve ordumuzdan bile daha itibarlı bir vatandaş olmuştur. Bunun hazmedilebilmesi elbette çok güç. Ama toplumların enfantil cemaat dürtülerinden kopup tekamül edebilmesi için bütün dünya dillerinde karşılığı olan yaratıcılarının yolunu açıp, onları en azından hırpalamamayı becerebilmesi gerekir. Aksi takdirde sürgün yaratıcıları yetiştiren bir kültür olarak dilinizi, dünyayı inandıramadığınız mazlumiyet manzumelerine rehin bırakırsınız.'

Bu biz kimdir?

Keşke edebiyattan konuşabilsek. İşte bu Nobel ödülü, bir gün edebiyattan konuşacağımız noktaya da gelebileceğimiz umudu aşıladığı için önemli. Her şeyin fiyatını bilip hiçbir şeyin değerini bilmeyen sinikler durmuş bir çırpıda zamana direnememiş, etkisi uzun soluklu olamamış Nobelli yazarların listesini çıkarıyor, bu ödülün (parası dışında) hiç de önemli olmadığını vurguluyor.

Ödüller konusunda, özellikle bu ödül konusunda onlarca yıldır süregelen tartışmaları bugün kendileri başlatmış gibi afili bir duruşları var. Ama içinde jüri olan her kurum zaten sonsuza dek tartışmaya açıktır. Şu an Nobel üstüne bir çırpıda bir yığın bilgi döküp bu kadar coşkulu tartışabiliyor olmanız, Nobel'in hâlâ dünyanın en saygın ödüllerinden biri olduğunun kanıtı. Ajanslardan ilk haber olarak geçmesi, dünyanın her köşesinde merak uyandırması da cabası. Öd