09 Tem 2010 02:58 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:27

"TÜRKLERLE KÜRTLER BİRLİKTE YAŞAMAK ZORUNDA MIDIR?" ÖZKÖK YİNE SORDU AYDINLARI TOPA TUTTU!

Bana laf yetiştirmeye, yazımın altında abuk sabuk derin ilişkiler aramaya çalışan güya aydınların gözümde zerre kadar önemi yok.

Duydunuz mu Beyaz Türk kibriymiş

HER gün ezber bozmaktan, tabu yıkmaktan söz edenlerin ezberi bozulduğu zaman, kendilerini nasıl bir telaş alıyor gördünüz mü?

Çok basit bir soru sordum.
Yargıda bile bulunmadım.
Hatta kendi fikrimin tam aksi olduğunu söyledim.
O taraflarını hiç dikkate almadılar, yok saydılar.
Akılları sadece, sadece o soru cümlesine takıldı:
“Türklerle Kürtler birlikte yaşamak zorunda mıdır?”
Evet yine, aynı yüksek sesle soruyorum.
“Türklerle Kürtler birlikte yaşamak zorunda mıdır?”
¡ ¡ ¡
Bu soru neyin ifadesiymiş biliyor musunuz?
“Beyaz Türk kibrinin...”
Duydunuz mu, ben bu soruyu “Beyaz Türk kibri” ile soruyormuşum, Kürtlere tepeden bakıyormuşum.
Ben aynı soruyu Türklere de soruyorum.
Ayrıca diyorum ki, ikisinin de menfaati birlikte yaşamaktır.
Bir şey daha var. Aylardır, hükümetin Kürt açılımını, içeriğini bilmeden en çok destekleyen insanlardan biriyim.
Ama birlikte yaşamanın bir adabı vardır. Bir kültürü, bir zihniyeti vardır.
Birlikte yaşayacaksak, araya daha fazla kanın girmemesi gerekir.
O nedenle, Kürtlerin ne istediğini bilmemiz lazım.
¡ ¡ ¡
Gelin alt alta yazalım:
? “Kürt kimliği tanınsın” dendi.
Tanındı.
? “Kürtçe konuşmak, şarkı söylemek serbest bırakılsın” dendi.
Serbest bırakıldı.
? “İsteyen Kürtçe öğrensin” dendi, dil okulları açıldı.
? “Kürtçe isimler, mahalle, köy isimleri serbest bırakılsın” dendi, bırakıldı.
? Kürtçe siyasi propaganda serbest bırakıldı, Kürtçe televizyonlar bizzat devlet eliyle kuruldu.
? Üniversitelerde Kürt dili enstitüleri kurulsun dendi, kuruldu.
Peki daha ne ve nereye kadar?
¡ ¡ ¡
Bu açılımın ucu neresi?
Bu ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturan insanlar, bu açılımın nereye kadar gideceğini bilmek istiyor.
Şunu açıkça konuşalım.
Eğer birlikte yaşayacaksak, Kürt talepleri, “imtiyazlı bir Kürt etnisitesi oluşturma noktasına” götürülmemelidir.
Ne yazık ki, BDP yetkililerinin ve bölgedeki belediye başkanlarının açıklamaları, toplumun büyük bölümünde bu duyguyu yaratmaya başladı.
Her gün gencecik askerlerimiz öldürülecek, orada burada sivillere yönelik bombalar patlatılacak, sonra da çıkıp, “İstediğimizi vermezseniz bombalar patlamaya devam eder” tehdidi savrulacak.
Allah aşkına bunun neresi “birlikte yaşama arzusunu” ifade ediyor?
Evet bilerek en uç soruyu soruyorum.
“Böyle düşünen insanlarla birlikte yaşamak zorunda mıyız?”
Türklere de Kürtlere de soruyorum.
Aklımızı başımıza alıp düşünelim.
¡ ¡ ¡
Lafa bakın; “Beyaz Türk kibriymiş.”
Peki bizimki Beyaz Türk kibri de, durmadan insan öldürenlerinki ne oluyor?
Beyaz Türk kibri diye bir şey yok, ama emin olun böyle giderse, “Kırılmış Türk gururu” diye bir şey çıkacak.
Bu soru, “Beyaz Türk kibri” falan değil. Halkın giderek dillendirdiği ve artık açıkça konuştuğu bir şey.
Ama hâlâ başınızı kuma sokarak toprak altından konuşmaya devam edecekseniz, birbirinizden başka kimseyi işitmezsiniz.
Ayrıca lütfen yazımı da iyi okuyun.
Ben “Ayrılalım” demiyorum. Sadece “Zorla beraberlik olmaz” diyorum.
“Eğer araya daha fazla kan girerse, birlikte yaşamamız zorlaşır” diyorum.
O yüzden son sözüm de şu:
Bu ülkenin Kürt vatandaşları artık teröre karşı sesini yükselterek, eli silahlı adamları marjinalize etmeye başlamalıdır.
Bugün için birlikte yaşama arzusunu gösterecek en etkili adım budur.
Buna karşılık Türkler de demokratik açılımın sonuna kadar gitmesine destek vermelidir.
¡ ¡ ¡
Gelelim sözlerimde kibir arayanlara.
Bana laf yetiştirmeye, yazımın altında abuk sabuk derin ilişkiler aramaya çalışan güya aydınların gözümde zerre kadar önemi yok.
Zaten Kürt açılımını bu hale onların “Memlekete ne lazımsa biz getiririz” tavrı getirdi.
Kürt sorununun çözümüne yardımcı olmak istiyorlarsa, biraz kenarda dursunlar yeter.
Yüksek fikirlerine artık hiç ihtiyacımız yok.

Ertuğrul Özkök/Hürriyet